Aklınıza mukayyet olun, hemen dönüyorum!

Ekrana bakıyor insanlar… Bilgisayar, televizyon, tablet, telefon… Milyonlarca veri, haber akıyor önlerinden… Cinayet, savaş, tecavüz, doğal afetler, siyasal kavgalar, gürültü, hakaret, öfke, haykırış… Görüyorlar mı, işitiyorlar mı? Kanaat önderleri var memleketin, boy boy sırayla geçiyorlar önümüzden… ‘Barış geliyor’ dedi biri, alkış tuttular, inandılar… Öteki ‘Vesayet bitti, özgürlük gelecek’ dedi, yine alkış, inandılar…

Garip bir karmaşa, sanki boğucu bir tekrar içindeyiz… Sözün bir ağırlığı olmalı. Sonunda en doğru cümleyi kurdu RTE: “Kültür/sanat dünyasında bir türlü iktidar olamıyoruz” dedi. Sanat, edebiyat uzağında siyasal İslamcıların… Yapmaya kalkınca bu işleri gülünç duruma düşüyorlar. İnsanı kavramak, derinlemesine duyumsamak, yaratıcılığın sınırlarını zorlamak için düşünmeye, okumaya, yaratmaya ihtiyaç var… Yani aydınlanmaya… Oysa kurdukları iktidar tam tersi… Muhtaçlar, düşkünler toplumu…

Yeniden kullanışlı aptalları göreve çağıracak, belli. Her daim hazır, çantasında yalanlarıyla, şimdi kenarda rol bekleyen liberallerden söz ediyorum. Tüm kavramların içini boşaltmaya hazırlar… Sahte gündem yaratmaya… Gerçeği çarpıtmaya… Umudu çalmaya… OHAL olmaksızın sürdürülemeyen iktidarın şirin görünmeye ihtiyacı var… Cumhuriyet, laiklik kazandı… Kim ne derse desin Gezi kazanmıştı zaten…

Kısa bir mola istiyorum sadece…

Pazar yazıları devam edecek, bir iki hafta siyaset bataklığından söz etmesem bir eksiklik olmaz…

Yalnız; Nuriye ve Semih’i unutmayın, unutmayalım…

Aman aklınıza mukayyet olun, ben olmaya çalışacağım…

Yirmi Dört Haziran olmadan dönerim. Yaşlanmayı birlikte kutlarız…