Erdoğan, dün 3. Turizm Şûrası’nda konuşurken, İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’ni (AKM) yıkacaklarını tekrar etti ve 2019 sonuna kadar orada “çok çok farklı”, “çok çok modern” ve de “daha büyük” bir opera binası yapılacağını müjdeledi!

Pazartesi günü İstanbul’da tanıtımını yapacağı bu “büyük” binanın üzerine eskisinden çok daha büyük ATATÜRK yazacak mı, çok çok merak ediyorum. Merak ediyorum, çünkü AKP son zamanlarda ATATÜRK demeye pek hevesli.

O çevrelerden iyi haber alanlar; bu şaşırtıcı ilginin nedeninin yaklaşmakta olan cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunu, AKP içinde cumhuriyet değerlerinden uzaklaşıldığı duygusunu yaşayanları ve Atatürk sevgisiyle dolu vatandaşları kazanmanın amaçlandığını söylüyorlar.

Yıkılacak AKM’nin yerine çok çok farklı, modern ve daha büyük bir ATATÜRK yazılacağı açıklanırsa şaşmam!

Şimdi iktidar çevrelerinden yükselen ATATÜRK seslerinin yol açtığı şaşkınlığın benzerini 80’lerin sonunda, henüz “komünist” Necibullah’ın devrilmediği Afganistan’ın başkenti Kabil’de, oranın Diyanet İşleri Başkanlığı denilebilecek Ulema Meclisi’nde yaşamıştım. Uzun beyaz sakalları ve sarıkları ile bir grup Afgan din adamı kendi dillerinde dua ediyor, benim anlamadığım sözcükler arasında “Atatürk, Atatürk” dediklerini duydukça şaşırıyordum.

Kabil Radyosu’nun Özbekçe bölümünde çalışan mihmandarım, din adamlarının, ülkelerine kazandırdıkları için Atatürk’e dua ettiklerini, ruhuna fatiha okuduklarını söylemişti!

O günlerde Kabil’e yağmur gibi roket yağar, kâh pazar yerine kâh kalabalık bir caddeye düşen roketler onlarca can alırdı. 10 Ekim 2015’te, Ankara Garı önünde, bulunduğum noktanın 10-20 metre uzağında patlayan IŞİD canlı bombalarının yol açtığı manzaranın bir benzerine Kabil’de tanık olmuştum.

Çevre dağlardan kente gönderilen Amerikan roketlerinin çoğu Gulbeddin Hikmetyar’ın Hizb-i İslami’sine aitti. O yüzden kendisine “Roketyar” diyenler de vardı. Hikmetyar, roketlere hedef olanlar için “Kabil Kasabı”, mücadelesini İslam’ın çağımızdaki en görkemli direnişi olarak izleyenler için “Kahraman”dı.

Sovyetler’e karşı savaşırken başka kimseye nasip olmayan Amerikan silah ve para desteği onu gidiyordu. Destekçileri daha sonra onu “savaş ağası”, “savaş suçlusu” ve “terörist” ilan ettiler.

Erdoğan, sürekli karşısına çıkarılan şu meşhur fotoğrafta, dizinin dibinde otururken bir “İslam kahramanı”na saygısını gösteriyordu!

Aradan zaman geçti, şimdi Erdoğan’a “ümmetin lideri” diyenler var. Bugün o fotoğraf yeniden çekilse, Hikmetyar yere oturmasa da, Erdoğan ondan daha görkemli bir koltuğa oturabilir!

Aradan zaman geçti ve dünya, dün “terörist listesi”nin tepelerine yerleştirdiği El Kaide bağlantılı Hikmetyar’a bugün farklı muamele etmeye başladı. Birkaç ay önce, 20 yıldır görünmediği Kabil’e ordu helikopterlerinin eşlik ettiği bir konvoyla girdi Hikmetyar. Yıllardır savaştığı hükümetle barış yapmak, Afgan siyaset sahnesinde yasal bir aktör olarak yer almak ve Taliban’la hükümetin arasını bulup “ülkeye barış getirmek” için!

Üst düzey Batılı diplomatlar, resmi ABD ve AB yetkilileri ve NATO büyükelçileri artık onunla görüşüyor. Bu görüşme fotoğraflarını “Ekselans ları Hikmetyar’la” diye twitterdan paylaşan Avrupalı elçiler var!

Gerçi Hikmetyar aday olup olmayacağı konusunda henüz kesin karar vermedi ama 2019’da sadece biz değil Afganlar da cumhurbaşkanı seçecek ve o da partisinin katılacağı seçime dönük bir kampanya yürütüyor. Her Cuma, bir kale gibi korunan yerleşkesinden çıkıp, önceden en yakın korumalarının bile bilmediği bir Kabil’in camiine gidişi de kampanyanın parçası.

Hizb-i İslami’nin işkence merkezlerini, militanlarının sokaktaki kadınlara kezzap atarak cezalandırışlarını unutmayanlar da var ve onlardan biri Herat’ta bir camide Hikmetyar’a terlik fırlatarak tepkisini gösterdi. Yine de bu, Hikmetyar’ın Afganistan’da büyük bir desteği olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

2019’da o orada, Erdoğan burada cumhurbaşkanı seçilirse, şu eski fotoğrafı da bir yenisiyle değiştirirler artık!