Toplumsal ayrıştırma projesinde sona yaklaşılıyor. İktidar; bundan böyle daha ince bir elek kullanıp, daha hassas ayarlar yapacağına yönelik sinyaller veriyor. Parti devleti, ülkeyi AKP’li olanlar ve AKP’li olmayanlar diye ayırmaya niyetli. Tüm zamanların en büyük bölücülüğü ile karşı karşıyayız.

Yasama, yürütme ve yargının evrensel çerçevedeki sınırlarından uzaklaşması çok zaman önce gerçekleşti. Fiili olarak 24 Haziran 2018 tarihinde ise tamamen bitti. Şimdi yeni sistem pratiklerle yerine oturtulmaya çalışılıyor.

“Meclis”te 5. madde tartışılırken, kamuoyuna yansıyan görüntülerden, oylamaya bile gerek duyulmadığı anlaşılıyor. Başka bir irade var. Aynı tabloyu; Barış Akademisyenleri yargılanırken, mahkeme heyeti tarafından sarfedilen: “Bu davalarda öyle kolay beraat olmuyor” ifadelerinde bulmak mümkün.

Meali; adliyelerin önünde bulunan “adalet heykelinin” de, Meclis’e büyük puntolarla yazılan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazısınında artık bir süsten ibaret olduğu. Mahkemelerin de Meclis’in de niteliksiz birer tiyatro olmanın dışında işlevi yok. Yaralayıcı bir oyun izliyoruz. İllüzyon olduğu herkes tarafından bilinen bir gösteri.

Yeni Türkiye’nin kurumsallaşması, 7 Haziran- 1 Kasım 2015’teki “kanlı seçim” süreci ile başladı, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden istifade ederek devam etti ve “Başkanlık oylaması” ile tamamlandı. Kısa sürede Türkiye’de tüm kurumların içi boşaltıldı.

Hakimler, savcılar, öğretmenler, polisler, askerler, akademisyenler tasviye edildi. Siyasetçiler, hukukçular, gazeteciler, insan hakları savunucuları türlü yöntemlerle oyundan uzaklaştırıldı. Basına ve çalışanlarına önce hukuksuz baskılarla savaş açıldı. Sonra daha akılcı bir yöntemle “dönüştürme” safhasına geçildi. Bir yandan el değiştirmeler yaşandı diğer yandan “tabu” icad edilen konularla kontrollü bir muhalefet yaratılma çabasına girişildi. “Yazılacaklar” ve “yazılmayacaklar” hissettirildi. Mesajı almayan ya da almak istemeyenler “malum tedbirlere” tabi tutuldu.

Doktorun tasfiyesi

Sağlıkla ilişkili 5. madde tartışmaları önemlidir, yasanın kapsamı önemlidir. Saray rejiminin, sadece kendisine muhalif olanlara, tepki gösterenlere, eleştirenlere değil, kendisi gibi düşünmeyenlere de cephe aldığının fiili göstergesidir. “Beni rahatsız etme” mesajı değil “Seni rahatsız edeceğim” aşamasıdır bu.

“KHK’li bir hukuk doktoruyum. Bazı dergilerde yazımın yayımlanması, bazı bilimsel toplantılara katılmam yasak. Kamuda çalışmam yasak. Vakıf üniversitelerinde çalışmam yasak. Avukat olmam yasak. Ankara Üniversitesi’nde öğrenci olmam yasak. Pasaport almam ve yurtdışına çıkmam yasak.”

Çember daha da daralacak

Dün gözaltına alınan Akademisyen Cenk Yiğiter, birkaç gün önce yaptığı paylaşımı ile tam olarak sistemin nasıl çalıştığını anlatıyordu. Topluma yok hükmünde olan Meclis, adliyesi ve medyası tek adam rejimi için ve onun istediği ölçüde çemberi daha da daraltacak.

Görünür yüz sokak olmak üzere. parti devleti, ülkeyi AKP’li olanlar ve AKP’li olmayanlar diye ayırmaya niyetli. Çıta atlanmaması için hiçbir neden yok. Sokak görünür yüz olacak. “Benden değil” öfkesi “Benim gibi değil” baskısına dönüşmek üzere.

İş akademisyenle, doktorla sınırlı kalmayacak. Mahalleyi, emekliyi, çocuğu, manavı, bakkalı tasviye edecekler. AKP en büyük öğütme projesi. Galiba üzerinde Atatürk olan bayrak sallamakla olmuyor. Görmezden gelmek de “Mış gibi yapmak” da işe yaramıyor. Tarihin en büyük bölücüleri ile karşı karşıyayız. O halde; Ezan nasıl okunur, Arapça mı yoksa Türkçe mi tartışmasına devam!