Erdoğan başkanlığında toplanan AKP Merkez Yürütme Kurulu sonrası açıklama yapan AKP Sözcüsü Ömer Çelik gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Çelik, Kuzey Kıbrıs’ta AYM’nin Kuran kurslarının faaliyetlerini durdurma kararına ilişkin, “Türkiye'nin de atacağı adımlar vardır. Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Tatar'a bunun düzeltilmesini ifade etmiştir” şeklinde konuştu.

AKP’den Kuzey Kıbrıs’a Kuran Kursu talimatı: Erdoğan düzeltilmesini ifade etti

AKP Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Toplantının ardından gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Çelik, Kuzey Kıbrıs’ta AYM’nin Kuran kurslarının faaliyetlerini durdurma kararına ilişkin konuştu.

Çelik, “Tabii ki Türkiye'nin de atacağı adımlar vardır. Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Tatar'a bunun düzeltilmesini ifade etmiştir. Konjonktür hazretleri ve mevzuat efendiye demokrasiyi kurban edemeyiz” dedi.

Çelik, şunları söyledi:

“KKTC'de Anayasa Mahkemesi'nin kararı bize göre din ve vicdan özgürlüğünü engelleyen bir karardır. Mevzuat böyle deniliyor. Değiştirirsiniz o mevzuatı. Konjonktür hazretleri ile mevzuat efendinin zehirlediği süreçleri çok yaşadık biz. Millete karşı, milletin hak ve hürriyetlerine karşı mevzuat olabilir mi? Orada bir sıkıntı varsa bunu değiştireceksin. Din ve vicdan hürriyetini engelleyen karar alıp, birtakım baro mensupların üzerinde tepindiği zafer gibi ilan etmeyi çok gördük. Bunlar laikçilik şeklinde bir ideoloji uydurdular. Demokrasiyi, hukuk devletini baskı altına aldılar. Laiklik tam anlamıyla uygulanmalıdır, bu da din ve vicdan hürriyetinin garanti altına alınmasıyla olur. Hiç kimse laikliği din ve vicdan hürriyetine aykırı ya da toplumsal barışı zedeleyecek şekilde yorumlayamaz. Türkiye'nin de atacağı adımlar vardır. Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Tatar'a bunun düzeltilmesini ifade etmiştir. Laiklik prensibi son derece değerlidir. O anayasa mahkemesi kararının laiklikle ilgisi yoktur.”

HİZMET PASAPORTU İLE İNSAN KAÇAKÇILIĞI

AKP’li belediyelerin gri pasaport olarak bilinen ‘hizmet pasaportu’ ile insan kaçakçılığı yaptığının ortaya çıkmasına ilişkin de konuşan Çelik, “İçişleri Bakanlığımız bunu sonuçlandıracak, netice itibarile kusur, hata, suç varsa yargıya intikal ettirecek. Bazen yurtdışına çeşitli şekilde gönderilebilir. Usule uygun olur kişi istismar eder. Bununla ilgili ne olmuşsa ortaya çıkacaktır” dedi.

Birkaç CHP milletvekili çıktı, 'Bunu AK Parti belediyeleri yapıyor' dedi. Şimdi bugün gördük aynı durum CHP belediyelerinde de varmış, bu pasaport meselesi. İYİ Parti belediyelerinde de varmış. Çıkıp özür dilemeleri gerekiyor. Kendi belediyelerinde çıktı. CHP Sözcüsü arkadaşımız İçişleri Bakanımızı suçluyor, 'gri pasaportları o vermiş, açığa çıkarılsın' diyor. İçişleri Bakanlığımız zaten açığa çıkarıyor. Her CHP üyelik kartı verdiğinizin sütten çıkmış ak kaşık olduğunu iddia edebiliyor musunuz? Sonuç olarak şu partiden, bu partiden. Belediyelerden bu şekilde bir tablo ortaya çıktı. İçişleri Bakanlığımız bunu sonuçlandıracak, netice itibarile kusur, hata, suç varsa yargıya intikal ettirecek. Bazen yurtdışına çeşitli şekilde gönderilebilir. Usule uygun olur kişi istismar eder. Bununla ilgili ne olmuşsa ortaya çıkacaktır.

Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle:

EMEKLİ AMİRALLERİN BİLDİRİSİ

“Emekli amiraller tarafından yayınlanan ve siyasette kötü girişimleri hatırlatan kanaatlerimizi sizinle paylaşmıştık. Yargı faaliyetini sürdürüyor, o konuya girecek değiliz. Bu süreç içerisinde AK Partiyi, ima eden sayın Kılıçdaroğlu ve bazı CHP'lilerden gelen asla kabul edemeyeceğimiz iddialar oldu. Bu metnin gece yarısı yayınlanmasında, değiştirilmesinde iktidarın sorumlu olduğu şeklinde açıklamalar yayınlandı.

Sanki bu işin içinde bazı arkadaşlarımız varmış da, kumpas kuruluyor gibi baştan aşağı yanlış açıklamalar oldu. Bu bildirinin gece yarısı yayınlanması konusunda dış müdahale sözkonusu olmuşsa, o zaman niçin bu bildiriye imza atan bazı emekli amiraller bunun fikir hürriyetine girdiğini açıklama gayretine girdiler. Bir tanesi de saygısızca bizi kast ederek, 'gece yarısı bildiriyi uykulu bir şekilde okumuşlar, sabah okuyunca göreceklerdir' demiştir.

Hemen bildiri yayınlanır yayınlanmaz, birtakım emekli generaller amirallerin bu bildirisine destek verdiklerini açıkladılar. İçerikte bir yanlış varsa 'şu anda yayınlananlar benim imzaladığım bildiride yoktu' demedi. Dolayısıyla bir bilgi varsa sayın Kılıçdaroğlu'nda, bunun içeriğine kim müdahale etmiş, yayınlanma zamanlamasını kim değiştirmiş, bu sorulması gereken sorudur.

Eğer bildiri değiştiyse yayımlayanlara soracaklardır. İktidarın bizim partimizin bu şekilde suçlanması, bu eylemdeki gayrimeşruluğu örtmek için maalesef vesayetçi zihniyetin yeni bir ürünü olarak bu şekilde suçlamalara girişilmektedir. Değiştirildikten sonra diğer amiraller, 'ben bunun arkasındayım' diye tweeti niye atmıştır, sayın Kılıçdaroğlu'nun yapacağı izahdır.

DENDİAS'IN ANKARA ZİYARETİ

Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın ülkemize ziyareti oldu. Tabii ki ülkemize ziyaretlerinden memnuniyet duyarız. Geleneksel misafirperverliğimiz ve diplomatik deneyimimiz çerçevesinde ağırlamaktan büyük memnuniyet duyarız. Burada gördük ki Yunanistan Dışişleri Bakanı Türkiye'ye Ankara'ya konuşmak için gelmemiş, Atina'ya konuşmak için gelmiş. Son derece bağnaz bir şekilde diplomasi tarihine bir yakışıksızlık örneği olarak girecektir. Sayın Dışişleri Bakanımız gereken cevabı verdikten sonra son sözü yine Yunan Bakana geldi fakat yine aynı şekilde devam etti. Müzakereleri sabote etmek için konuşmuş olmakla kayıtlara geçmiş oldu. Bu nezaket ve diplomasi dışı tavrı bütün dünya görmüş oldu.

Beni en çok şaşırtan şey şu oldu; Yunan Dışişleri Bakanının sözlerinde ister küçük, ister büyük devlet olsun, kendi egemenliklerini korumaya muktedir olduğunu söylerler. İster küçük ada devleti, ister süper güç olsun. Bunun dışındaki ifade devlet olma kabiliyet ve kapasitesinden geriye gitmek anlamına gelir. Yunan Dışişleri Bakanı'nın kendi ülkesinin egemenliğinden bahsederken AB'den bahsettiğini gördük. AB'yi kalkan yapan açıklamayı ilk defa bir Dışişleri Bakanından görmüş oldum. Netice olarak bu sorunların neden çözülmediği anlaşıldı.

Karşı karşıya kaldığımız bağnazlık ve saygısızlığa rağmen müzakere sürecini akıllı bir dil ve devlet anlayışıyla, karşılıklı saygıya uygun şekilde sürdürmeye hazır olduğumuzu söylüyoruz. Bir Dışişleri Bakanı buraya gelecek kendi ülkesinin iç siyasetindeki siyasi kariyerine Ege ve Doğu Akdeniz'deki meseleleri istismar konusu haline getirecek. Buradan bir şey çıkmaz.

RUSYA-UKRAYNA GERİLİMİ

Sayın Cumhurbaşkanımızın, genel başkanımızın yoğun şekilde uğraştığı Ukrayna ile Rusya arasındaki ihtilaftır. Rusya'nın Ukrayna'nın doğusuna yaptığı tahkimat gerilimi iyice yükseltti. Ukrayna'da 20 asker hayatını kaybetti. Buradaki gerilim, ABD Karadeniz'e savaş gemisi gönderecek mi, Montrö'ye göre bildirim yapıldı mı?, gemiler geri çekildi vs. bu gerilim giderek yükseliyor. Bu gerilimin Rusya, Ukrayna, AGİT arasında diplomasi yoluyla çözülmesini istiyoruz.

Biz Ukrayna'daki Kırım bölgesinin Rusya tarafından işgalini tanımıyoruz. Bununla ilgili tavrımızı açıkça ortaya koyuyoruz. Rusya ve Ukrayna ile önemli ilişkilerimiz var. Temmuz 2020'deki kapsamlı ateşkes anlaşmasına dönülmesini tavsiye ediyoruz sonuç olarak. Karadeniz'deki bu yoğunluk kimsenin faydasına olmayacaktır. Biz Karadeniz'de hiçbir çatışma istemiyoruz.”