Geçen yazımızda belirttiğimiz gibi, AKP var gücüyle şimdiden önümüzdeki yerel seçimleri kazanabilmek için kamu kaynaklarını bu yönde seferber etmeye çalışıyor. Ve bunda oldukça da başarılı. Şu ana kadar üç adet yeni seçim hamlesi yapılmış durumda. Bunlardan ilki, bir Cumhurbaşkanlığı Kararı (CK) ile sessiz sedasız gerçekleştirildi. 23 Kasım 2018 tarihli ve 30604 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan […]

Geçen yazımızda belirttiğimiz gibi, AKP var gücüyle şimdiden önümüzdeki yerel seçimleri kazanabilmek için kamu kaynaklarını bu yönde seferber etmeye çalışıyor. Ve bunda oldukça da başarılı. Şu ana kadar üç adet yeni seçim hamlesi yapılmış durumda.

Bunlardan ilki, bir Cumhurbaşkanlığı Kararı (CK) ile sessiz sedasız gerçekleştirildi. 23 Kasım 2018 tarihli ve 30604 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan bu CK ile belediyelere yapılan ödemelere uygulanan kesinti miktarı, yerel seçimlerin yapılacağı Mart 2019 sonuna kadar sıfırlandı. Bilindiği üzere,5/3/2010 tarihli ve 2010/238 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı(BKK) ile yürürlüğe konulan düzenlemeyle belediyelerin kamuya olan borçları (vergi, SGK, İller Bankası vs.),  genel bütçe vergi gelirlerinden aldıkları paylardan kesilmek suretiyle tahsil ediliyordu. Aslında bu BKK Anayasa’ya aykırıydı ama takan olmadı. Ne yapıp ne edip, Anayasa’nın yanı sıra borç-alacak sözleşme hukukuna da aykırı bir şekilde devletin müdahalesiyle sorun bir çırpıda çözülüverdi. İşte sözü edilen CK ile SGK’ya olan borçlar hariç olmak üzere belediyelerin kamuya ait borçlarından yapılan kesintiler 2018 yılı Kasım ayından 2019 yılı Mart ayına (Mart dâhil) kadar durdurulmuştur. Bu kıyaklık yetmiyormuş gibi ayrıca, Kasım 2018 ayında İller Bankası tarafından yapılmış olan kesintiler  (SGK borçları hariç) belediyelere 10 iş günü içinde iade ediliyor. Özellikle bu ikincisi, borç yönetim modelinde hiç rastlanılmamış bir uygulama. Olacak şey değil. Çünkü alacağın bir kısmı tahsil ediliyor daha sonra “şimdi bunu geri alın ileride zaten yeniden ödeyeceksiniz” diye yapılan ödemeler iade ediliyor.

Ayrıca belirtelim, bu CK, Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Başkanı( aynı zamanda Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı) Fatma Şahin’nin 25 Ekim 2018 tarihli ‘’kesintileri durdurun’’ başlıklı talep yazısının ardından gündeme gelmiştir. Bir aya yakın bir zaman geçtikten sonra bu talep, kamuoyuyla paylaşılmadan ve virgülüne dokunulmadan sözü edilen CK metnine dönüştürülmüştür. Burada düşündürücü olan, muhalefet partilerinin (MHP iktidar blokunun bir parçası olarak bunun dışında) bu duruma her hangi bir itirazının olmayışıdır. Anlaşılan,  muhalefet partilerinin az sayıdaki mevcut belediye yönetimleri kesinti sıfırlanmasıyla açığa çıkan kaynakların harcanması ile seçimi kazanacaklarını düşünüyor ve o nedenle ses çıkarmıyorlar. Ama bu arada atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacak. Hiç kuşkusuz, bu süreç en çok sayıca üstünlüğü bulunan AKP’li belediyeler lehine işleyecek. Ne yazık ki, bir kaç cılız sesin dışında (26 Kasım 2018 tarihli yazımızda duruma dikkat çekiliyor) Meclis dışı muhalefet için de durum aynıdır.

Diğer iki seçim hamlesi ise, bir yasal düzenlemeyle gerçekleştirildi. Düzenleme yasayla yapıldığı için bu iki hamle çok ses getirdi ve tartışma yarattı. Bilindiği üzere, bu iki düzenlemenin de yer aldığı Torba Yasa olarak nitelendirilen 71 maddelik 7161 Sayılı Kanun (Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun) 18 Ocak 2019 tarih ve 30659 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu iki hamlesinden ilki, 7161’in 47’inci maddesiyle (Kanun Teklifi’nin 48’inci maddesi) 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun’a eklenen bir fıkrayla düzenleniyor. İlgili fıkra şöyle: ’’Belediyelerin ihtiyaç duyduğu yatırım nitelikli projelerin gerçekleştirilmesi amacıyla Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesine konulan belediyelere yardım ödeneğini, belediyelerin talebi üzerine kullandırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir”. Görüldüğü gibi, tek adam konumundaki Cumhurbaşkanı istediği belediyeyi malî açıdan kayırma veya dışlama keyfiyetini ele geçiriyor. Böylece tek adam bütçenin vergi gelirlerinden dilediği partinin belediyesine(hiç kuşkunuz olmasın, bunlar aslan payı AKP’ye ait olma koşuluyla iktidar blokunun belediyeleri olacak) dilediği kadar para aktarabilecek. Bu düzenlemeyle,  mevcut yerel yönetimlere siyasi kayırmacılık uygulamalarına bir yenisi eklenmiş oluyor.

İkincisi ise, 7161’in 57’inci maddesiyle (Kanun Teklifi’nin 58’inci maddesi) düzenleniyor. Bu maddeyle, 26/1/2011 tarihli ve 6107 sayılı iller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun’un 13’ üncü maddesinin 3’üncü ve 7’inci fıkraları değiştiriliyor. Burada konumuz açısından önemli olan 3’üncü fıkrada yapılan değişikliktir.  Değişiklikle İller Bankası’nın safi karının yüzde elli birinin, nüfus ve altyapı sektörü kıstası olmadan yerel yönetimlerin kentsel dönüşüm, altyapı ve üstyapı projelerinin finansmanında hibe ve gerektiğinde faiz desteği şeklinde kullanılabilmesi, Banka aktif büyüklüğü ve kredi hacminin artması neticesinde özellikle kentsel dönüşüm projelerine hız kazandırılması amaçlanıyor. Bunun önceki fıkradan farkı, projelerin kapsamına kentsel dönüşüm projelerini eklemesi ve var olan mevcut nüfus ve altyapı sektörü kıstasını kaldırmış olmasıdır. Çok açıktır, bu düzenleme tek adam konumundaki Cumhurbaşkanına önemli bir yeni keyfilik alanı açacaktır.

Önümüzdeki günlerde başka yeni seçim hamlelerinin daha gündeme getirilmesi söz konusu olabilir. Toplumsal muhalefetin bu kez daha duyarlı ve uyanık olması gerekiyor. Bu arada eski rejimden yeniye aktarılan yerel yönetimlere siyasi kayırmacılık uygulamalarının mevcut durumunun da sergilenerek deşifre edilmesi, toplumsal muhalefetin önünde önemli bir görev olarak duruyor. Geliniz, bu konuyu gelecek yazıda ele alalım.