1. Cemaatin dershane sektöründeki ağırlığını kırmak için mi?

2. Bilgi düzeyini ölçen test yerine, öğrencinin beceri ve yeteneklerinin değerlendirmesinden yana olduğu için mi?

3. Devletin örgütlü eğitimi dershanelerden daha başarılı olduğu için mi?

4. Buna bağlı olarak aileyi lüzumsuz bir eğitim maliyetinden kurtarmak için mi?

5. Eğitimi özelleştirme politikasının bir sonucu olduğu için mi?

AKP’nin dershaneleri kapatmadaki ısrarını bunlardan birine veya birkaçına bağlayabilirsiniz; fakat ben, bunların dışında başka bir gerekçeden hareket edildiğini iddia ediyorum. Önce, birkaç tümce ile yukarıdaki gerekçelerin geçersizliğini kanıtlamaya çalışayım:

Dershane sektörünün önemli yatırımcısının Cemaat olduğu doğru; fakat hükümet tarafından bürokratik engel çıkartılsa da özel okul (temel lise) ölçütünü yakalayan dershaneler çoğunlukla Cemaatin elinde olanlardır. Öğrenci başına parasal yardım, öğretmenlerini sınavsız olarak MEB kadrosuna alma dolaysız olarak Cemaate teşvik sayılır. Öyleyse dershaneleri özel okula dönüştürerek kapatma kararı doğrudan Cemaatle ilgili olamaz.

AKP, bilgi ölçen sınav sisteminden çıkmak yerine, seçme ve sıralama yöntemi olarak sınavları yaygınlaştırmak zorunda kaldı. Test bağımlısı bu politika, “başarıya” giden yolun örgün sistem dışında aranmasını engelleyemez. Gerekçe ikinci şık da değil.

Dershanelerin ortaya çıkmasını kamu okullarının sınava dayalı sisteme dayanamamasına bağlıyor, kapattığınız dershanelerin işlevini üstlenecek kursları bizzat devlet olarak (Halk Eğitim Merkezi Kursları) siz açıyorsanız devlet okullarının dershanelerden daha başarılı olduğu savını kendiniz çürütmüş olursunuz. Üçüncü şık da geçersiz.

Bu parti iktidara geldiğinde 1 milyon 223 bin 330 yükseköğretim öğrencisi vardı. Bugün bu sayı dört kat artarak 5 milyona dayandı. Aynı dönemde devlet yurtlarındaki artış 1,5 kat. 4 milyon 500 bin yükseköğrenim öğrencisi kiracı iken vakıfları TÜRGEV yurtlarında konaklama bedeli özel okul ücretleriyle yarışıyor. Demek ki konunun aile bütçesini rahatlamakla da ilgisi yok…

Eğitimi piyasaya açan büyük kapı dershanelerdir; hangi gerekçeyle olursa olsun kapatılmaları eğitimi özelleştirmeden yana olan politikalarla çelişir. Kaldı ki CHP, dershaneleri kapatan yasa hükmüne “teşebbüs hürriyetinin ihlali” gerekçesiyle dava açtı, Anayasa Mahkemesi de yasanın ilgili maddesini bu gerekçeyle iptal etti. Bence gerekçe beşinci şık da değil.

Öyleyse ne?

AKP, bugün Suudi Arabistan ve İran gibi İslami şeriatın hâkim olduğu ülkelerde egemen olan, IŞİD, Boko Haram, Taliban gibi örgütlerin etkin oldukları yerlerde uyguladıkları geleneksel İslami eğitime geçmek istiyor. Devletin baskı araçlarına egemen olduğu oranda özel alanı devletleştirme, olmazsa devlet denetimine alma çabasında. Çünkü piyasa, şeriat hukukunun egemen olduğu yerde seküler alan olarak ilgi görür. Cemaatin hedef olması da bundan; Cemaat, piyasaya girerek okulları ve dershaneleriyle (bilerek veya bilmeyerek) Müslümanların sekülerleşmesine hizmet ediyordu. Erdoğan ise Cemaat’in aksine laiklerin İslamlaştırılmasında ısrarlı. Bu da ancak bağlayıcı (hukuki) ve denetleyici devlet gücüyle mümkün olabilir. Uzun sözün kısası AKP eğitimde kamusal olmayan bir devletleşmeden yana. Dershanelerin özel okula dönüştürülmesi de bir şekliyle devlet denetimine alınmak istenmesiyle ilgiliydi. Özel okulların yaygınlaşması ve teşviki bu iddiayı çelişkili yapmaz. Özel okul devletten kaçana seçenek olarak sunuluyor, şimdilik!