Ormanlarımızın kendi döneminde yapılan ağaçlandırmalarla arttığını iddia eden iktidarın, ormanlarımıza kazandırdığının hemen hemen 5 katını kaybettirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Ağaçlandırmayla övünen, dünya sıralamalarında yer aldığını belirten mevcut iktidar, 2003 yılı öncesindeki dönemlere göre yılda ortalama 20 bin hektar daha az ağaçlandırma yapıyor.

AKP döneminin orman bilançosu eksi veriyor: Algıyla orman yönetilmez

Dört yıl önce ‘21 Mart Dünya Orman Günü’nde bu sayfalarda yayımlanan yazımın başlığı şöyleydi: “Ormanlar kalkınmaya (!) kurban olsun (mu)?” O yazıda ormanlarımızın ülke ekonomisine kaynak sağlamak amacıyla yok edildiğini, oysa ormanların iklim değişikliğini, su kıtlığını, erozyonu önleme, biyoçeşitliliği ve toprağı koruma ile kırsal kalkınmayı sağlama vb. konularda ne kadar önemli olduğunu kalemim yazdığınca anlatmaya çalışmıştım. O günden bugüne ülkedeki orman katliamları artan bir hızla devam ediyor. Fakat değişen bir şey var. O da bu yok oluşu perdelemek için başvurulan algı oyunlarının yeni bir boyut kazanmış olması.

İktidar mensupları yıllardır “Cumhuriyet dönemindekinden daha fazla ağaçlandırma yaptıklarını ve kendi iktidarları döneminde ağaçlandırmalar yoluyla Türkiye’deki orman varlığını kat be kat artırdıklarını” devamlı ifade ediyordu. Oysa Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) resmi verilerine göre 2003 yılından beri 18 yılda yapılan toplam ağaçlandırma miktarının 659 bin hektar, yıllık ortalamanın ise 37 bin hektar olduğunu; 2003’ten önceki, yani bu iktidardan önceki 18 yıllık dönemde (1985’ten 2002 yılına kadar) ise yapılan toplam ağaçlandırma miktarının 1 milyon 28 bin hektar, yıllık ağaçlandırma ortalamasının da 57 bin hektar olduğunu kendileri de bizler de çok iyi biliyorduk. Buna rağmen önceki dönemden yılda ortalama 20 bin hektar daha az ağaçlandırma yapmış oldukları halde, kendilerinden önce yapılan ağaçlandırmalardan çok fazla ağaçlandırma yaptıkları söyleminden hiç vaz geçmiyorlardı.

Şimdi bu söylemlerine “Ülkemiz, ağaçlandırma çalışmalarında Avrupa'da 1'inci, dünyada ise 4'üncü, orman alanı artışında da Avrupa’da birinci, dünyada 6’ncı sırada yer alıyor” gibi söylemleri eklediler. Başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidar mensupları ve ormancılık örgütü yöneticilerinin tekrar tekrar övünerek dile getirdiği bu söylemin 2020 yılında Dünya Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) tarafından yayımlanan ‘Küresel Orman Değerlendirme Raporu’ndaki bilgilere dayandığı, bir süre önce Orman Genel Müdürü Sayın Bekir Karacabey tarafından açıklandı. Adı geçen rapora bakıldığında gerçekten de Türkiye’nin 2010-2020 yılları arasında yıllık 114 bin hektar artışla dünya ülkeleri arasında 6’ncı sırada olduğu görülüyor, fakat ağaçlandırmada 4’üncü olduğuna dair bir ibareyi adı geçen raporda veya önceki benzer raporlarda bulmak mümkün değil. Çünkü Türkiye’deki ağaçlandırma rakamlarının o sıralamaya girmesi çok zor.

Aslında Türkiye ormanları son 50 yıldır alansal olarak artıyor. OGM verilerine göre, 1973 yılında 20,2 milyon hektar olan ormanlar, 2005 yılında 21,2 milyon hektar, 2020 yılında ise 22,9 milyon hektara yükselmiş görünüyor. Yani ormanlarımızdaki alansal artış, son yıllara özgü bir gelişmeden çok, 50 yıldır süre gelen bir gelişme. Bu artışın nedeni; ormanların ağaçlandırmalarla genişlemesinden çok, son 50 yılda yaşanan kırdan kente göçle birlikte boşalan tarım ve mera alanlarının kendiliğinden ormana dönüşmesi ve bu alanların 2005 yılından itibaren artan orman kadastro çalışmalarıyla orman envanterine dahil edilmesi. Yani ormanlarımız ağaçlandırmalardan daha çok, ormanların doğal yollarla yayılmasıyla artıyor.

Ormanlarımızın artmasının asıl sebebinin yapılan ağaçlandırmalar olmadığını yıllardır verilere dayanarak anlatmaya çalışıyorduk. Fakat Sayın Bekir Karacabey’in referans verdiği Küresel Orman Değerlendirme Raporu’na ve ona dayanak oluşturan OGM’nin ülke raporuna bakınca ülkemizdeki orman artışının yapılan ağaçlandırmalardan kaynaklanmadığını kendilerinin de bildiğini ve hazırladıkları raporlara bu bilgiyi de koyduklarını görüyoruz. Bu iki raporun verilerine göre; 2020 itibariyle ülkemizde doğal yollarla oluşmuş ormanlık alan miktarı 21,5 milyon hektar. Buna karşılık, ağaçlandırma yoluyla kazandığımız orman miktarı sadece 717 bin hektar. Bu durumda toplam ormanlarımız (Bu çalışmada toplam ormanlarımız 22,2 milyon hektar olarak alınmış) içinde doğal yolla yetişmiş ormanların oranı yüzde 96,8 iken, ağaçlandırma ile kazanılan orman oranı yüzde 3,2. Yani bu iktidar da dahil Cumhuriyet döneminde ağaçlandırarak kazandığımız orman alanı oranı sadece ve sadece yüzde 3,2’lik bir yekun oluşturuyor. Aslında bunda şaşıracak bir şey yok çünkü dünyada da ağaçlandırmayla kazanılmış olan ormanların tüm ormanlara oranı sadece yüzde 7.

ORMANCILARIN 70 YILLIK EMEĞİ HEBA EDİLDİ

Evet, bu ülkenin ormancıları yıllardır kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerde yüz binlerce hektar ağaçlandırma yaptılar. Çok büyük fedakârlıklarla çok zor şartlarda çalıştılar. Fakat bu çalışmalarda diktikleri fidanlar, bazen erozyon kontrolü, bazen yanan alanların ağaçlandırılması bazen de rehabilitasyon çalışmaları için dikildiler. Yani yaptıkları bu çalışmalar daha çok ormanları, akarsuları, gölleri, meraları, tarım alanlarını, kara ve tren yollarını korumak içindi. Bu çalışmaların yanında yeni ormanlar kazandırmak için de çalıştılar. Fakat bu çalışmalarla başlangıçtan beri kazanılan orman miktarı yukarıda da bahsettiğimiz gibi resmi verilerle ancak 717 bin hektara ulaşabildi. Fakat geçmişten günümüze iktidar sahiplerinin uyguladığı ranta dayalı popülist politikalar, ormancılık çalışanlarının ormanlarımızı alansal olarak arttırmaya yönelik bu emeklerinin heba edilmesinden başka bir işe yaramadı. Heba edildi diyorum, çünkü süreç içinde ağaçlandırmalarla kazanılan ormanlardan çok daha fazlası farklı politik karar ve uygulamalarla yok edildi.

RANT POLİTİKALARI ORMANI YOK EDİYOR

Ülkede ormanların nasıl yok edildiğini kolayca sayısallaştırabilecek iki örnek olarak 2B uygulamaları ve ormancılık dışı amaçlarla yapılan orman tahsisleri verilebilir. 1973’ten beri 2B ile orman dışına çıkarılan alanların toplamı 620 bin hektara ulaştığı biliniyor (tüm ormanların yüzde 2,7’si). Diğer yandan herkesin bildiği gibi ormanlarımız maden, enerji ve turizm vb. kullanımlar için ormancılık dışı amaçlarla kullanıma açılabiliyor. Bu alanlar “kamu yararı” gerekçe gösterilerek 49 yıla kadar sürelerle kiralanabiliyor. Orman ekosistemlerinin bu şekilde ormancılık dışı amaçlar için kullanıma açılması son yıllarda oldukça hız kazandı. Kullanıma açılan alanların orman ekosistemi olarak varlığını sürdürme şansı çok az. İşin doğrusunu söylemek gerekirse bu alanlardaki orman ekosistemleri hukuki olmasa bile fiili olarak yok edilmiş durumda. Üstelik artık orman ekosistemi oluşturamayacak şekilde yok edilmiş olan bu alanlar halen arttığı iddia edilen orman alanı rakamları içinde yer alıyor. Bu tahsisler yüzünden ormanlarımızdaki parça sayısı son 11 yılda yüzde 56 arttı. Büyük orman alanları 10 hektardan küçük parçalara bölünüyor. Bu yüzden ormanlarımızın ekosistem bütünlüğü bozuluyor. İşte bu tür ormancılık dışı amaçlara tahsis edilen ormanların miktarı günümüzde 739 bin hektarı (tüm ormanların yüzde 3,2’si) buldu. Yani 2B ile orman dışına çıkarılanları (yüzde 2,7) da katarsak ormanlarımızın toplamda yüzde 5,9’u politik kararlarla fiili veya hukuki olarak orman olma niteliğini kaybetmiş durumda. Yani biz ormancıların onca yıllık emeğiyle yaptığı ağaçlandırmalar sonucu kazanılan yüzde 3,2’lik orman alanımızın neredeyse iki katı büyüklüğündeki orman ekosistemimiz, politikacılar eliyle yok edilmiş durumda.

AKP KAZANDIRDIĞININ 5 KATINI KAYBETTİRDİ

Bu bulguları AKP dönemi için değerlendirirsek daha da vahim bir durum ortaya çıkıyor. AKP döneminde ağaçlandırmayla kazanılan orman miktarı tüm ormanların sadece yüzde 0,6’sıyken (144 bin hektar), aynı dönemde 2B ile orman dışına çıkarılan alan 178 bin hektarı (yüzde 0,7), ormancılık dışı amaçlarla yapılan orman tahsisi miktarı da 484 bin hektarı (yüzde 2,2) buluyor. Yani ormanlarımızın toplamda yüzde 2,9’u AKP döneminde politik kararlarla fiili veya hukuki olarak orman olma niteliğini kaybetmiş durumda. Kısacası ormanlarımızın kendi döneminde yapılan ağaçlandırmalarla arttığını iddia eden mevcut iktidarın, ormanlarımıza kazandırdığının hemen hemen 5 katını kaybettirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Lif yonga ve biyokütle enerjisi üretim sektörlerinin kazancını arttırmak için sadece son dört yılda ormanlarımızdan yapılan odun üretiminin yüzde 54 artırıldı. Milli parkların bile odun üretimine açıldığı, av turizminin yaygınlaştırılmasıyla yaban hayatının yok oluş sürecine sokulduğu, tabiat parkları, kent ormanları ve sulak alanların yapılaşmaya açılarak belli kesimlerin emrine sunulduğu, özel ağaçlandırma adı altında en değerli orman alanlarının kişilerin kullanımına devredildiği gerçeği unutulmasın. 2B yetmezmiş gibi yeni çıkarılan EK 16. maddeyle orman dışına çıkarma uygulamalarına ormansızlaşmayı hızlandıracak yeni bir boyut katıldığı, ormancılık örgütünde partizanca kadrolaştırdığı ve deneyim sahibi personelin rotasyonla pasif görevlere veya emekliliğe zorlandığı bir zamanda kimse Türkiye ormanlarının ve ormancılığının iyi yönetildiğinden bahsedemez.

Algı çalışmalarıyla bir yere kadar durum idare edilebilir, fakat ormanlarımız elimizden kaybolduğunda bir daha geri getirmek çok zor olur. Bu yüzden iş işten geçmeden herkes aklını başına almalı ve ormanların algılarla değil, gerçeklerle yönetileceği bir anlayışın hâkim olduğu yeni bir dönem bir an önce başlatılmalıdır.