“Bu Suça Ortak Olmayacağız!” başlıklı bildirinin akademisyenler tarafından imzalamasının üzerinden beş yıl geçti. Bu beş yıl içinde imzacı olan tüm akademisyenler KHK ile ihraç edildi. Bilimsel çalışmalarına devam ettiklerini söyleyen akademisyenler öğrencilerini özlüyor.

AKP iktidarında dönmeyi beklemiyoruz


Berkay SAĞOL

Bildirinin kamuoyuyla paylaşıldığı 10 Ocak 2016 tarihinden bu yana, geçen beş yıl içinde Dokuz Eylül Üniversitesi, Ege Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nden Eğitim Sen üyesi 20 akademisyen, 1 tekniker ve 1 memur KHK ile ihraç edildi.

Ege Üniversitesi’nde akademisyenler 2017 yılının Ocak ayında ihraç edilirken, Dokuz Eylül Üniversitesi’ndeki akademisyenler ise aynı yılın Haziran ayında açığa alındı ve 2018 yılının Temmuz ayında ihraç edildi.

Akademisyenler o tarihten sonra haklarında açılan davaların hepsinden beraat etti. Üniversitedeki görevlerine dönmek için ise OHAL Komisyonu’nun kararını bekliyorlar.

RÜYALARIMDA DERSE GİRİYORUM

Ege Üniversitesi’nde ihraç edilen Prof. Dr. Nilgün Toker, KHK ile ihracın doğrudan bir hak ihlali olduğunu ve OHAL Komisyonu’nun bu hak ihlalini meşrulaştıran bir kurum olarak görev yaptığını belirtti. Toker, “OHAL bitmişken komisyon nasıl devam ediyor? Mahkeme tarafından alınan kararların uygulanmama durumu sadece bize özgü değil. Dört yıldır içerde tutuklu bulunan insanlara da uygulanmıyor. AYM ve AİHM kararlarına rağmen hapisten çıkarılmayanlar kişiler var. Yasaya uygun olmayan eylemlerini bir şekilde yasallaştırıyorlar” dedi. Bu meselenin çözümünün siyasi olduğunu ifade eden Toker, “AKP iktidardayken üniversitelere geri dönmeyi beklemiyorum. Hatta olası bir CHP-İyi Parti iktidarında da beklemiyorum. Birilerinin artık idari çözüm sunması gerekiyor. Bilimsel çalışmalara ve akademik faaliyetlere devam ediyoruz. Ben insan hakları alanında çalışmalarımı sürdürüyorum. Kendi kendimize yeni bir çalışma şekli bulduk. Genç akademisyenlerin çok daha fazla zorlandığını düşünüyorum. İhraç edilmemiz üzerinden geçen 4 yılda öğrencilerimi ve onlarla bir şeyler tartışmayı çok özledim. Bazen gece uyurken rüyalarımda ders verdiğimi görüyorum” ifadelerini kullandı.

ÜNİVERSİTELER AKADEMİK TASFİYELER TARİHİ

Dokuz Eylül Üniversitesi’nden ihraç edilen Ar. Gör. Ahmet Aydın Arı ise bu süreçte hayat gailesinin herkeste daha fazla ön plana çıktığını dile getirerek “4 yılın ilk kısımları hayat gailesi derdiyle geçtiğini söylemek yanlış olmaz. Uzun süre akademik çalışma yürütmek için yeterli sakinlikte bir kafamız olmadı. Yeni yeni akademik çalışmalara yönelmeye başladım” dedi.

Üniversitede belli bir duruşu sağlayarak kalmanın ve mücadele etmenin daha da zorlaştığını söyleyen Arı, “Biz üniversitelerde mevcut iktidardan önce de bir sürü şeyin yanlış gittiğini söylüyorduk. Türkiye’de üniversitelerin tarihi akademik tasfiyelerin tarihidir aslında. Özellikle Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan son olaylardan sonra döneceğimiz yerinde üniversite olacağını düşünmüyoruz. OHAL Komisyonu tamamen politik kararlar alıyor. Bir tür pazarlığın konusu olduğumuzda ancak işlerimize geri dönebiliriz. Onun dışında iktidarın bizi döndürmek istediğini düşünmüyorum. Ya da ancak bu iktidar giderse o zaman göreve geri dönebiliriz” diye konuştu.