Anayasa’nın Cumhurbaşkanının “görev ve yetkilerini” düzenleyen 104.

Anayasa’nın Cumhurbaşkanının “görev ve yetkilerini” düzenleyen 104.
Maddesi şöyle der: “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.”
Yerini 10 Ağustos’ta seçilene bırakacak olan “Devletin başı”, Ramazan bayramı mesajıyla veda etti:
“Bayram mesajımla 11’nci Cumhurbaşkanı olarak aziz milletime de bir şekilde veda etmiş oluyorum. Şunu ifade etmek isterim ki: Cumhurbaşkanlığı görevinden büyük bir huzurla ayrılacağım. Üstlenmiş bulunduğum bu onurlu görevin sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştım.”
Ülkemizin sadece son birkaç ayını düşününce, bu “büyük huzura” hepimizin “hayret” etmesi gerekir. Hatta son bir-iki hafta yeterli.
Biliyorsunuz devleti, kılcallarına kadar sızarak “ele geçirmiş, Fethullahçı yapının” polis ve savcıları; yine devletin kılcallarına kadar sızmış -bir kısmı hırsız- “Acem casuslarına (!)” çalışan “yapıya” operasyon yapacaktı ki, kendileri operasyon yedi! (Zaten daha öncede Fethullahçı devlet, AKP devletinin tırlarına operasyon yapmıştı. Hemen ardından da operasyon yapanlar operasyona uğramıştı. İçişleri Bakanı, savcı’nın emrindeki polise, savcının emrine uyma, hatta “savcıyı içeri al” demişti!)
Yapılar dediysek öyle böyle değil. Bir tarafında HSYK üyelerinin, anlı şanlı hakim ve savcıların, üst düzey polis şeflerinin  olduğu; öte tarafında Başbakan’ın, MİT Müsteşarı’nın, gene anlı şanlı hâkim ve savcıların olduğu “yapılanmalar”. Medyası, sermayesi de cabası! Ha bu arada şimdi çatışan taraflar elbirliğiyle kurgu davalar kotarmış ve Başbakan ve önemli adamlarının astronomik hırsızlık iddiaları soruşturulmaya bile başlanamamış durumda. IŞİD denilen caniler sürüsü göz göre göre yurttaşlarımızı rehin almış. Ne yurttaşları, ordusuyla, medyasıyla tüm toplumu rehin almışlar. Bunun verdiği cesaretle burnumuzun dibinde, Türkmenlere, Şiilere, Kürtlere ve Ezidilere yönelik, insanlığın gördüğü en vahşi katliamları gerçekleştiriyorlar. Ve 11. Cumhurbaşkanı, bu olağanüstü başarılı Cumhurbaşkanlığı performansı nedeniyle “görevinden büyük bir huzurla” ayrılıyor! Bu başarıları nedeniyle de kendisine, başbakanlık ve parti liderliği gibi, yeni başarılara yelken açacağı görevler öneriliyor.
Sahiden hayret ediyor insan! Sakin ve yavaş konuşanın mükemmel devlet adamı sayıldığı bir dönem yaşıyoruz sanırım!
Yok yok aynı devlet tablosundan sorumlu olup bağırıp çağırmanın, ırkçılık yapmanın, ağır hakaretlerde bulunmanın, hatta suçüstü yakalanmanın da “usta devlet adamlığı” sayıldığı günlerdeyiz.
Sözüm, kurulduğu günden bu yana AKP’ye destek veren yurttaşlarımıza.
Biliyorum ki çoğunuz bu yazıyı okumazsınız. Şimdilerde kanlı bıçaklı olduğunuz medyanın yaptığı kirli propaganda nedeniyle benim hakkımda önyargılarınız da var. Hadi şu yukarıda özetlemeye çalıştığım tabloyu iddia olarak alın, yanılmışlar, aldanmışlar deyin. Hatta var sayalım o olaylar hiç olmadı ve tüm alanlarda bir başarı söz konusu.
Ama bakın şu var; bir Başbakan ki “çapulcu” diye hakaret ediyor ve insanlar bunu bir övünç unvanı haline getiriyor. Tüm ülkenin sevdiği sanatçılar, davetine katıldı diye, toplumun nerede ise yarısı tarafından aforoz ediliyor. Dünyanın her yerinde hoş bir etkinlik olarak kabul edilecek bir gösteri maçına, Başbakanla beraber katılan şair/oyuncu bir anda vatan haini haline geliyor. Bunun hiç mi anlamı yok? Bir toplumun yüzde onunun bile bu kadar uzak -ki kullanabileceğim en hafif sözcük- bulduğu birisinin Cumhurbaşkanı olmaması gerekir.
(Hatta kendisinin istememesi gerekir).
11 Eylül saldırılarında henüz kuleler yeni yıkılırken bir ABD vatandaşı panik içinde şöyle bağırıyordu “biz onlara ne yaptık ki?” bir düşünün sizin desteklediğiniz bu kadrolar bu insanlara ne yaptılar ki böyle nefret edilir hale geldiler? Şimdi eşitsiz bir yarışta öncekinin koltuğuna oturtmak istiyorsunuz.
Dediğim gibi varsayalım yukarıda özetlediğim şeyler olmadı, hepsi iftira ve sahiden aldatıldı! Ve bir el daha yükselterek; varsayalım Başbakan tüm yurttaşlarımızın koşulsuz sevdiği birisi. Ama sırf bu aldatılma itirafı bile bir daha devlet yönetiminin yakınından geçirilmemesi için yeterli neden değil mi? Gene aklınıza/aklımıza küfreder gibi olanlardan CHP yi, Gezicileri sorumlu tutmasını mı izleyeceğiz
Toplumun nerede ise yarısını oluşturuyorsunuz. Çok daha dürüst, basiretli, yetenekli kadrolar çıkarabilirsiniz. Çocuklarınıza verdiğiniz eğitim, bunca yıldır çektiğiniz sıkıntılar bu adamların ikbali için mi?
Ve en önemlisi bu toplumu geri dönülmez bir ayrışmaya götürdüklerini görmüyor musunuz?
Başbakan o koltuğa oturunca yok saydıklarının diz çökeceğini mi sanıyorsunuz?
Bu topraklarda bir an önce barışı, adaleti, birlikte yaşamı kuracak kadrolara ihtiyacımız var, muhterislere değil.