Anayasa değişikliğini içeren referandum tartışmalarının gündemimizde yeri büyük. Özellikle, önceki seçimlerde iktidar partisine oy verenlerin ne yapacağı merak konusu. İşte o kitleden çarpıcı tespit ve açıklamalar

AKP’liler HAYIR’a hiç de uzak değil

AKP’nin ve göze girmeye çalışan AKP’lilerin bugünlerdeki durumu, ‘şaşkın ördek tersten dalar’ atasözünü anımsatıyor. ‘Reisin’ kalburüstü destekçileri yayınladıkları antipatik ‘evet biz de varız’ videolarıyla aslında referandumun en etkili hayır kampanyasını yürütüyorlar. Türkiye’nin enleri... Mafyası, makaracısı, topçusu, popçusu, basketbolcusu, şeytanı, ‘Alevi dedesi’… Dinleri rol, imanları para...

İktidar da boş durmuyor! ‘Osmanlı’da oyun çok’ derler... Ancak halka iyi bir gelecek düşüncesiyle değil tek kişiye istikbal vaadiyle çıkılan yeni istiklal harbinde bu ‘oyunlar’ da ters tepiyor. HDP’li vekillere yönelik yeni operasyonlar, Ahmet Türk’e yapılanlar, kararsız MHP seçmenini ‘Evet’ tarafına çekmiyor, bilakis AKP’lilerin bir bölümünü de HAYIR’a yakınlaştırıyor. Peki; AKP’li seçmenin kafasında ne var? Bilgi alıp değerlendirmelerine başvurduklarımız, hem referandum hem de yakın gelecekle ilgili fikir veriyor.

Referandum parti seçmeye benzemez

AKP ve Erdoğan’a gönül vermiş seçmenlerden bilgi alıyor ve konuşma şansı buluyoruz. Pek çoğunun söyledikleri çok açık, ortak bir paydaları var. Sıklıkla dile getirdikleri aynı cümleler: “Ak Parti’ye başından beri destek verdik, Erdoğan’ı seviyoruz fakat bu değişimi benimsemiyoruz.” Tam da bu noktada troller ve AKP seçmenini ayırmak gerekiyor. Mahallenin öteki tarafında da kutuplaşmanın verdiği bıkkınlık, ülkede olabileceklerden yana kaygı var.

Üç tip AKP seçmeni

Satır aralarında büyük tüyolar bulunuyor... Öfke, nefret söylemi, alaylı dil, necaset yarışı rafa kaldırılıp sakinlikle yol alınırsa bu iş HAYIRLAR’a vesile olacağa benziyor. ‘Zor da olsa’ HAYIR kampanyasını Erdoğan üzerinden yürütmemek, parti bazına indirgememek, işi iki ayrı grup yerine ülke paydasında tutabilmek önem taşıyor. Blok HAYIR yerine, ‘hepimiz, geleceğimiz ve çocuklarımız için mevcut sistemi savunmalıyız’ yolunu açarak yürüyebilmek daha parlak bir fikre benziyor.

Fanatiklere ulaşmak imkânsız

Küçük bir alan araştırması ve AKP seçmenleriyle yaptığımız sohbet, aslında referandum konusunda yeteri miktarda umut veriyor. Üç tür AKP seçmeninin olduğunu gözlemliyoruz.

Birinci kategoridekiler, üzerlerinde mavi turuncu renkte parti forması olanlar. Sırtlarında ‘Reis’ yazıyor. Değil ikna, ağzınız yerine mabadınızla kuş avlamayı deneseniz caymayacak olanlar. Zaten hemen kestirip atıyorlar: “Yol yaptı, bizim yolumuz belli.” Bir asır daha geçse değişmeyecek seçmen.

Hayır’a yakın bir AKP seçmeni var: “Anlatın”

Ne var ki diğer kategoriler öyle değil. İkinci kategoridekiler de Erdoğan ve AKP’ye bağlı olsalar da referandum için kafaları karışık. Anlaşıldığı kadarıyla altı boş konuşmalar ve “Vatan için evet demeliyiz’ propogandaları işe yaramıyor. Bu dilimde yer alan bir AKP seçmeninin söyledikleri açık: “Hayır diyecekler zaten belli. Ama bu yeterli değil. O yüzden kafası çok karışık durumda olan bizleri de ikna etmelisiniz. Sayımız yüksek. Hayır vermeye yakınız çünkü neden ‘evet’ dememiz gerektiği konusu boşlukta kalıyor. Bu nedenle öfke, alay, sataşma yerine anlatmalısınız. Ancak bunu da Ak Parti ve Erdoğan düşmanlığı üzerinden yaparsanız işe yaramaz. Sonuçta bunlar bizim değerlerimiz.”

Bir çözülme şaşırtıcı olmaz

Konuşma şansı bulduğumuz üçüncü kesim AKP seçmeninin partiden kopuşa yakın olduğu anlaşılıyor. Son derece mütedeyyin ve yeni bir siyasi yol konusunda arayış içinde olan samimi bir AKP seçmeni değerlendirme yapıyor. Partiyi hem nasıl benimsediğini hem de uzaklaşma sürecini anlatıyor: “40 yaşına girmeye iki ayı kalmış, imam hatip lisesi mezunu, 3 çocuk babası, Refah Partisi ve Mili Gençlik Vakfı çevreleri yanı sıra Saidi Nursi ve Nur cemaati çevreleri içerisinde büyümüş biriyim. 28 Şubat sürecinde ezildiğimi hissettim, öfkelendim, Ak Parti kurulunca hemen üye oldum. Parti tabanını kemikleştiren ve ne pahasına olursa olsun oy verilmesine neden olan şey, ‘ister kabul edin, ister kabul etmeyin’, Türkiye’deki muhalefetin tavrı olmuştur.”

‘AK Parti değerlerimizin içini boşalttı’

İktidar partisinin 15 yıllık serüvenin ilerleyen yılları da aynı AKP’li seçmenin gözünden aktarılırken sert eleştiriler de ortaya çıkıyor: “2010 yılında yapılan referandumda sonuna kadar ‘evet’ denilmesi gerektiğini savundum. Kophenag Kriterleri heyecan veriyordu. Oysa AK Parti referandumda ‘evet’ dediğimiz maddelerin pek çoğunu zamanla kaldırdı. Bununla da sınırlı kalmadı. Tuhaf bir dönüşümü gördük. İktidar, dindarlara başörtüsünü, Kuran kursu açmayı ve imam hatipte rahat rahat okumayı rüşvet olarak verdi. Karşılığında onların dini değerlerini aldı. Şimdi başörtümüz var ama başımızda o örtü ile kul hakkı yiyoruz. Kayırıldığımız işlere koşup maaşlarımızı alıyoruz. Kuran kursları her yerde fakat içinde Kuran öğrenen çocuklara tecavüz ediliyor. İmam hatiplerimiz var ama Allah’ın ısrarla üzerinde durduğu adalet yok. Çocuklara ‘Elif be te se cim ha hı’ öğretiyoruz. Ne yazık ki bu harfler zihinlerinde bir araya gelip bir mana ifade etmiyor. Çünkü biz bunları alıp değerlerimizi iade ettik.”

Üzerinde sıkça durduğumuz ve ‘neye benzediği bilinmeyen bu yeni ahlak anlayışı’ şu sözlerle anlatılmaya devam ediliyor: “Aslında biliyor musunuz, Ak Parti’nin dindarlar dışında kimsenin yaşam tarzına müdahale ettiğine inanmıyorum. Evet; şaşırtıcı gelebilir ama AKP, özellikle dindarlara belirli bir anlayışı ve yaşantı biçimini dayatıyor. İçinde bolca dünyevilik, gösteriş, şaşaa ve israf olan tuhaf bir dindarlık dayatması bu. Kaba, vahşi, nobran, bir Müslüman tiplemesi oluşturuluyor.”

“Çok kaygan her şeye hazır bir taban; iş referandumla bitmez”

AKP ile gelinen noktanın farkında olan seçmen kitlesinden sadece biri. Ne var ki o da “Azımsanmayacak bir sayımız var” diyor. Yıllarca sandığa AKP’ye oy atmak için giden biri olarak eğilimlerini gizlemiyor, içerden bilgiler veriyor: “Her şeye rağmen hemen kemikleşmeye hazır bir yapı. Referandumda hayır çıkması zor değil. Fakat iş bununla bitmez. Sonrası da önemli. İtilirse anında kemikleşip iç savaşa bile kısa zamanda hazır olacak bir taban. Bu yüzden, hep farklı, şimdiye kadar kaçırılan yöntemler denenmeli. Yakın geleceğe de yatırım yapılmalı. Çok basit şeyler anlatmalı. ‘Hatalarınızı sizi aşağılamak ve küçümsemek için fırsat bilmeyeceğiz. Hatalarınızı ve hatalarımızı hep birlikte gelişebilmemiz için bir fırsat olarak göreceğiz. Kim olduğunuzu değil meydana gelen sorunları tartışacağız demelisiniz.”

Küçük bir alan araştırması ve konuşma fırsatı ilham ve yeni fikirler vermekle birlikte Türkiye’nin kısa vadede bir ip üzerinde ilerlemeye devam edeceğini de gösteriyor. Belli çıkarımlar yapmak mümkün. Umudu büyütmenin yanı sıra sükûneti korumanın yararı büyük olacaktır. HAYIR’lı bir süreç, içgüdüsel olarak devam ediyor. Her ne olursa olsun bu şekilde sürdürebilmek önem taşıyor.