Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Evrensel ve Artı Gerçek yazarı Ragıp Zarakolu'nun Adnan Menderes üzerinden Erdoğan'ı eleştirdiği yazısına çok sert tepki gösterdi. Zarakolu tepkiler üzerine açıklama yaptı

AKP'liler yazısına tepki gösterdi, Zarakolu yanıt verdi

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, eski başbakanlardan Adnan Menderes üzerinden Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştiren Evrensel ve Artı Gerçek yazarı Ragıp Zarakolu'ya, "Bu hastalıklı zihniyete ve tehditlere karşı dimdik duran Cumhurbaşkanımızın sonuna kadar arkasındayız" ifadeleriyle tepki gösterdi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'dan da aynı yazıya, "Bu memleketi birilerine peşkeş çekmenize asla müsaade etmeyeceğiz" tepkisi geldi. Twitter hesabından açıklama yapan AKP Sözcüsü Ömer Çelik de "Yassıada rejimi ve o günlerin yaşatan zihniyet bu topraklarda bir daha asla var olmayacak" dedi.

Ragıp Zarakolu, Artı Gerçek web sitesinde "Makus Kaderden Kaçış Yok" başlığıyla kaleme aldığı yazıda eski başbakan Adnan Menderes üzerinden Erdoğan'ı eleştirdi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Twitter'dan yazıya çok sert tepki gösterdi.

Altun paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

"Kaderi tayin eden Allah’a yemin olsun ki bu hastalıklı zihniyete ve tehditlerine boyun eğmeden milleti için dimdik duran liderimiz, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sonuna kadar yanında, sonuna kadar arkasındayız."

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da Twitter hesabından şu tepkiyi gösterdi:

"Darbe, cunta, idam söylemlerinizle tarihin çöplük kutusuna yuvarlanıp gideceksiniz. Erdoğan nefretiyle kahrolacak, kininizde boğulacaksınız. Bu millet sizin hiçbir meşum planınıza geçit vermeyecek. Bu memleketi birilerine peşkeş çekmenize asla müsaade etmeyeceğiz."

Son olarak Zarakolu'ya bir tepki de AKP Sözcüsü Ömer Çelik'ten geldi. Çelik Twitter hesabından şunları yazdı:

"Meclis'in iradesine saldırdılar birkaç ay evvel, arkasından seçilmiş hükümete "rejim" demeye başladılar, sonra anti demokratik müdahalelerden bahsetmeye başladılar. Son bir haftadır cuntacı siyasiler demokrasimize saldıyor. Şimdi "Yassıada rejimi"ne özlemlerini ifade ediyorlar. Biz bunları iyi tanırız. Seçilmiş Cumhurbaşkanlığı makamına "saray rejimi" diyenlerin, rejim tartışmasıyla varmak istediği yer "Yassıada zihniyeti"ni hayata geçirmektir.

Tarihleri boyunca ne yaptılarsa şimdi de onu yapmaya çalışıyorlar. Cumhurbaşkanlığı makamına karşı anti-demokratik çağrılarda bulunanların döşemeye çalıştığı yol bu ülkenin tüm demokratik kazanımlarını imha etmeyi hedefliyor. Milletimizin iradesini açıkça tehdit etmeye başladılar. Demokrasimizi çalmaya çalışıyorlar. Demokrasimizi ve cumhuriyetimiz en büyük siyasal değerlerimizdir. Bunlara saldıranlara karşı milletimizin safında yer almak onurdur.

Onursuzluk peşinde koşanlar kendi çirkin tarihleriyle başbaşa kalırlar. Cumhurbaşkanımıza ve milli iradeye karşı anti-demokratik çağrılarda bulunanlara karşı milletimizin iradesinin, demokrasimizin ve cumhuriyetimizin safında kararlılıkla durmaya devam edeceğiz. "Yassıada rejimi" bir daha asla bu topraklarda varolamayacak."

ZARAKOLU'NDAN AÇIKLAMA

akp-liler-yazisina-tepki-gosterdi-zarakolu-yanit-verdi-727196-1.

Eleştiriler üzerine yazar Ragıp Zarakolu da bir açıklama yaparak hayatının darbelere karşı mücadele ile geçtiğini ve darbe dönemlerinde hapis yattığını ifade etti.

Zarakolu, “Yazının bu kadar ters yorumlanması anlaşılır bir şey değil. Cumhurbaşkanılığı sözcülerinin yazıyı yeterince okumadıkları anlaşılıyor” dedi.

Zarakolu’nun açıklaması şöyle:

"Darbe karşıtı bir yazının bu kadar ters yorumlanması, anlaşılır bir şey değil. Cumhurbaşkanılığı sözcülerinin yazıyı yeterince okumadıkları anlaşılıyor. Hayatım darbelere, darbeci eğilimlere karşı mücadele ile geçti.

1960-61 yılını Mebus Evleri diye anılan İsrail Evlerinde geçirdim. Siyasi tutsak aileleri ile ilk kez orada karşılaştım. Yassıada’da zulüm altında olan mebusların çocuklarının okulda ‘düşükler’ diye aşağılandığına tanık oldum. Onlarla dayanışma içinde oldum. Yassıada’da yapılan aşağılama ve işkencenin ilk tanıklıklarını dinledim. Daha sonra faillerinin askeriye içinde nasıl yükseldiklerine, 90’lı yıllarda nasıl kirli bir savaş yürüttüklerine tanık oldum.

İnsan haklarına duyarlı olmamın, üniversite yıllarında bir darbeden medet ummamım nedeni belki de bu.

12 Mart Darbesini hapiste geçirdim, 20 yıl pasaport alamadım. Doktoram yarım kaldı. 12 Eylül darbesini tehdit altında yaşadım.

28 Şubat günlerinde, 12 Eylül idamlarını anlatan bir kitabı ve 12 Eylül darbesinini sembolik olarak yargılayan Hannover Tribünalinin belgelerini yayınladığım için mahkemeye verildim. Başkanım Akın Birdal suikaste uğradı. Eşim Ayşe Nur hakkında ölüm döşeğinde davalar açılmaya devam etti.

2006 yılında şu anda iktidarın payandası olan bir çevre tarafından Hrant Dink ile birlikte hedef gösterildim.

2007 yılında kaos planı gerçekleşmedi ise, bunun nedeni Hrant Dink’in iğrenç katline gösterilen ve toplumun her kesimini kucaklayan vicdan patlaması idi.

Darbe heveslileri Hrant’ı katletmekle kendi ayaklarına ateş ettiler.

2011 yılında saçma gerekçelerle gözaltına alınıp tutuklandım. Beni tutuklayan, ulusal ve uluslararası tepki üzerine daha mahkeme başlamadan beni serbest bırakmak zorunda kalan ekip, polisi, savcısı, hakimi ile hapiste şu an.

2015 darbe girişimi / karşı darbesi de bana dokunmadan geçemedi ne yazık ki.

Kıssadan hisse: İnsan hakları ve adalete bir gün her kes muhtaç olabilir ve olacaktır.”

Zarakolu söz konusu yazısında şunları kaydetmişti:

saray-dan-evrensel-yazari-zarakolu-ya-cifte-tepki-726950-1.

"RTE, tarihi kendince okuyup yorumluyor ve taktiklerini belirliyor. Bunun için de 2007 yılında darbe karşıtlarının liberal desteğini aldı, 2013 yılında Gezi direnişinin kendi 27-28 Nisan’ı olmasının önüne geçti ve 2015 yılında ise kendine yönelebilecek darbe potansiyelinin erken patlamasını provoke etti. Ve DP’nin tamamlayamadığı, Demirel’in kısmen başarılı olduğu otoriterleşmeyi yapısal ve İslam-Türk sentezine dayanan bir temel üzerine oturtmaya girişti. Zaten bunun temelleri 1980 yılında Kenan Evren Cuntası tarafından atılmıştı. Türkiye dünya demokratik ülkeleri listesinden, otoriter ülkeler listesine düşüş yaptığı için kendini başarılı sayabilir!

RTE’de bir Menderes travması vardı. Demirel gibi kısmen. Menderes olmamak için Demirel’in atmadığı takla, kurmadığı ittifak kalmıştı. Ecevit ile bile uzlaştı, ona kanlısı Ecevit ile hükümet bile kurdurdu.

Korona günleri, bırakın Türkiye’yi tüm dünyayı bir sorgulamaya yöneltmekte. Bundan RTE’nin ve tayfasının kaçması mümkün değil."