12 Eylül Darbesi’ni Aydın Çubukçu ile konuştuk. Çubukçu, “AKP’nin bir 12 Eylül yaratığı olduğu yolundaki görüşlere katılıyorum. Siyasal İslam’ın güçlenip iktidar olmasının yolunu açan bu askeri darbedir” diyor.

AKP’nin Evren’e borcu büyük

GÖKAY BAŞCAN

Binlerce insanın gözaltına alınmasına, tutuklanmasına, işkencelere maruz bırakılmasına, kaybedilmesine, öldürülmesine sebep olan 12 Eylül 1980’deki kanlı darbenin üzerinden 41 yıl geçti. 68 Kuşağı’nın önemli isimlerinden Yazar Aydın Çubukçu ile 12 Eylül Darbesi’ni ve bugüne yansımalarını konuştuk.

►12 Eylül’ü diğer darbelerden farklı kılan özellikleri nelerdir?

12 Eylül’ün ayırt edici iki özelliğinden, yani sosyal ve ekonomik özelliklerinden söz edebiliriz. Önceki darbeler bir hükümete ya da herhangi bir hükümetin güncel politikalarına karşı yapılmış eylemlerdi. 12 Eylül ise, “toplumu hizaya getirme” amacı güdüyordu, doğrudan topluma karşı yapılmıştı.

akp-nin-evren-e-borcu-buyuk-920646-1.
Aydın Çubukçu

12 Mart’ta siyasi partiler, parlamento, sendikalar, meslek örgütleri ve önemli kitle derneklerini kapatma yönünde bir saldırı en azından ilk aylarda yoktu. 12 Eylülcüler buradan bir ders çıkarmış gibi görünüyorlar. İşin sırrı, toplumsal muhalefetin örgütsüz bırakılmasındaydı ve bunu ödünsüz uyguladılar. Yalnızca örgütleri kapatmakla kalmadılar, örgüt fikrini de öldürmeye giriştiler. Özellikle neoliberal politikalara eşlik eden bu ideolojik saldırı, şiddetin yanı sıra kullanıldı ve böylece örgüt fikrinin ezilmesinde uzun süre etkili oldu. Sendikalar, partiler, dernekler yalnızca hukuken değil, zihnen de yasaklandılar. Tüm toplumu tamamen parçalanmış, ilişkisiz bireylerden ibaret bir hale getirme projesiydi bu ve işe işçilerden başladılar. Diğer tüm sosyal uygulamalar örgütsüzleştirme saldırısına bağlıdır.

12 Eylül’ün ekonomi politikası da kendine özgüdür ve diğer darbelerden farklıdır. Mesela 27 Mayıs, “devletçilik mi, hür teşebbüsçülük mü” diye bir tartışmanın ortasında kalmıştı. Sonra karma ekonomi diye bir uzlaşma formülü bulundu. 12 Eylül’ün tavrı çok netti. Bütün dünyada Thatcher- Reagan dönemi diye adlandırılan “küreselleşme, neoliberalizm çağı” başlamıştı. Böyle bir dünya ortamında, dönemin Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Halit Narin, darbeden sonra “Bugüne kadar işçiler güldü, biz ağladık, şimdi gülme sırası bizde” demişti. Darbenin sınıfsal özü buydu.

►12 Eylül dönemi gerçekten bitti mi? AKP, Kenan Evren ve 1982 Anayasası ile hesaplaştı mı?

AKP’nin bir 12 Eylül yaratığı olduğu yolundaki görüşlere katılıyorum. Siyasal İslam’ın güçlenip iktidar olmasının yolunu açan bu askeri darbedir. Dini, komünizme karşı barikat olarak tanımlayan da onun akıl hocaları, Türk-İslam Sentezi teorisyenleridir. Başta Fettullahçılar olmak üzere, tarikatların toplumsal hayata ve devlete girmelerinin önünü açan da 12 Eylül’dür. Gülen cemaatinin çıkardığı, bilim düşmanı “Sızıntı” dergisini okullarda bedava dağıtan 12 Eylül’ün milli eğitim bakanlarıdır. Din tacirliğini, siyasal güç toplamanın meşru aracı hale getirmesi bakımından Evren’e, AKP’nin çok büyük borcu vardır.

12 Eylül, her bakımdan model bir darbeciliktir. Siyasal komplo ve provokasyonlarla birlikte yürütülmüştür ve siyaset bilimi dersi olarak okutulmalıdır. 12 Eylül’ü hazırlayanlar göstermişlerdir ki, darbecilik, aynı zamanda entrikacılık demektir. Erdoğan rejimi bu bakımdan da 12 Eylül’ün talebesidir. Kasım 2015 seçimi, haziran seçimini iptal eden bir darbedir. Ardından, 2016 “Allah’ın Lütuf Darbesi” geldi. 2017’nin “Üsküdar’ı geçen at” referandumu, geçersiz oyları geçerli sayan bir darbe değil midir? KHK ve kayyum uygulamaları da, hiç kuşkusuz darbeci yöntemlerdir. Tamamen işlevsiz hale getirilmiş bir parlamento, sesi kısılmış bir muhalefet, yasaklanan grevler, gösteriler, hak arama yolları, tam denetim altına alınmış adliye... Şimdi bir darbe yönetimi altındayız ve pek çok gazetecinin dile getirdiği gibi, “böylesini 12 Eylül’de bile görmedik!”

Her zerresine sinmiş bu darbeci özelliklerle, AKP rejiminin 12 Eylül’le “hesaplaştığı” masalına kim inanır? Hâlâ her kentte, kasabada bir Kenan Evren Caddesi, Kenan Evren okulu varken, şahsen onunla hesaplaşıldığı nasıl söylenir?

►Din ve devlet ilişkileri bakımından kıyaslarsak…

Hakkını yememek lazım, Kenan Evren bir “din istismarcısıydı” sadece. Din devleti kurma gibi bir derdi yoktu. Bir bakıma 12 Eylül Darbesi, Amerika’nın yeni bir İran İslam Devrimi korkusunun da sonucuydu. Ama Erdoğan, bir din devleti oluşturma yolunda hayli adım attı. Dinin bu kadar pervasızca kullanılması, Diyanet İşleri Başkanı’nın şeyhülislam pozunda her daima “reisin” yanında poz vermesi azımsanacak bir “ilerleme” değildir. Özellikle adı geçen şahsın son demeci, çok aydınlatıcı, uyarıcıdır! Dini, toplumsal, siyasal, ekonomik hayatın dışında, kul ile Allah arasında gören herkes tekfir edilmiştir!

12 Eylül, artık en kötü özellikleriyle aşılmıştır. Bir başka yerde de söyledim, bugünkü rejim, 12 Eylül’ün elinde kılıçla cami minberine çıkmış halidir.

Bunu, Erdoğan türü darbe teorisinin önemli tezlerinden biri olarak okuyabiliriz. Dinsel ideolojiyi, bir siyasetin dayanağı olarak kullanmak, zaman içinde hem siyaseti hem ideolojiyi yıpratır. Bu etkisizleşmeyi durdurmak için zor araçları devreye sokulur.

Bunun da bir kullanım ömrü vardır. Şiddet, siyasetin ve ideolojinin desteği olarak uzun zaman kullanılamaz. Ancak AKP her türlü siyaset aracını kullanma yeteneğini de, fırsatını da kaybetmiştir.