Kadınlığımızı, etek giyip sokakta dolanmak suretiyle bir tahrik unsuru olarak kullanan ve böylece erkekleri cinayete ve tecavüze sürükleyen bizler; önceki gün yine aynı kadınlığımızı, İç Güvenlik Yasası’nı Meclis’ten geçirtmemek için, kürsüyü işgal etmek suretiyle bir provokasyon unsuru olarak kullanmışız. Amacımız, hukuk devletinden polis devletine geçişin altyapısını oluşturan paketin yasalaşmasına, özgürlük ve demokrasi adına engel olmak değil; Özgecan’ın katledilişinin yarattığı öfke rüzgârını da arkamıza alarak, AKP’yi kadın vekillere saldıran caniler olarak göstermekmiş.

• • •

Biz, diye yazıyorum çünkü Özgecan Aslan’a saplanan bıçak, Sebahat Tuncel ve Pervin Buldan’a uygulanan şiddet, Aylin Nazlıaka’ya atılan iftira... Hepsi bizimle, kadınlığımızla ilgili. İdamı geri getirme popülizmini, sorunu çözme refleksinin önüne koyan iktidardan, yüzde 1400’lere varan kadın cinayeti verilerine rağmen, “kadına şiddet abartılıyor” gibi acayip bir cümle duyabiliyoruz hâlâ. Uzatmadan, hesabımız kendimizi dövdürterek, AKP’yi karalamakmış. Meclis’teki saldırıyla ilgili olarak Başbakan Davutoğlu’nun yapmış olduğu ‘provokasyon’lu açıklamadan benim anladığım bu.

• • •

Adına göre Türkiye’nin güvenliğini, içeriğine göre AKP’nin güvenliğini dert edinen ‘İç Güvenlik Yasası’ öyle bir paket ki, iktidar vekilleri oturdukları sıralardan parmak indirip kaldırmayı bir kenara bırakıp uğruna, sandalye-tokmakla muhalefet vekillerine saldırıya geçti. Üç muhalefet partisinin de, yasalaşmaması gerektiği üzerine fikir birliği yaptığı paket, iktidarın zerre kadar umurunda değil. Yüzde 50’sini, memleketin diğer yüzde 50’sinin üzerine salmak için evde bekleten ‘ileri demokratların’ kitabında, uzlaşıya yer yok. “Emri ben verdim” Türkiyesi’nde, “bu paket çıkacak” inadı, ilk zehrini sokakta ve Meclis’te verdi.

• • •

Laik ve bilimsel eğitim talebiyle eylem düzenleyen Birleşik Haziran Hareketi üyesi ve ÖDP’li Onur Kılıç, eylem öncesi cumhurbaşkanına hakaretten tutuklandı. Tutuklanmasını protesto edenler de tutuklandı. Tutuklanmasını protesto edenlerin tutuklanmasını protesto edenler de... Tutuklanmasını protesto edenlerin tutuklanmasını protesto edenlerin de gözaltına alınmasını... Böyle böyle sayfayı dolduralım istiyorlar işte. Hak, hukuk, sokak dendi mi, aklımıza beladan, ölümden başka bir şey gelmesin, ayağımızı denk alalım, adalet peşinde koşacağımıza, AKP’nin “ben yapmadım paralel yaptı” temalı filmini, hem de bir hafta boyunca beleşe izleyelim (çılgın hizmet); evden çıkmayalım, toplutaşımayı tıkamayalım, hele kartopu falan oynayıp, cumhurbaşkanının, gerektiğinde polis, gerektiğinde alperen ilan ettiği esnafın canını sıkıp öldürülmeyelim...

• • •

İç Güvenlik Paketiyle, “Çektim sıktım 3 tane” diyebilen polislerin halihazırdaki rahat halleri, yasal güvenceye alınıyor. “Tuncel’i ittim, Kürkçü’ye üç beş yumruk salladım” diyen iktidar vekili Saral ve “beraber yürüdük biz bu yolarda” diyen arkadaşları bu uğurda Meclis’te kan dökmeye bile çekinmiyor. Malum, emir büyük yerden, “paketin yasalaşmasında geç bile kalındı!” Halka gavat diye söven; Ali İsmail Korkmaz’ı arkadaşlarının dövdüğünü iddia eden, AKP’ye zarar verecek diye eylem yasaklayan valilere, adli kolluk yetkisi veren; darbeyi engellemek için vurdum diyen polise, yazılı emir olmadan durdurma, arama, gözaltı yetkisi tanıyan İç Güvenlik Yasası’yla, memleketteki sıkıyönetim düzeni kalıcı hale getiriliyor. Baskı ve zulme karşı her geçen gün daha güçlü ve kararlı bir şekilde yükselen toplumsal muhalefeti sindirmek için akla sığmayan bu tasarıyı yasalaştırma ısrarı, korkunun ne denli büyük; sonun ne denli yakın olduğunun kanıtı.

• • •

İktidar, nefretle ortadan ikiye ayırdığı ülkeyi yönetemiyor. Sandıktan çıkmakla, yönetebilmek arasındaki farkın farkında. Demokrasiyi güçlendirmek, özgürlükleri çoğaltmak yerine, hukuk devletini polis devletine dönüştürme çabasının altındaki o derin güven sorunu görünmezmiş gibi davransa da nafile; korku leş gibi kokuyor.