AKP yönetimi, 20 yılı aşkın bir süredir, bilinçli bir biçimde “bilinen nitelikteki” öğretmenlik mesleğini, küçümsüyor ve küçültüyor. Onun yerine kendi Siyasal İslamcı dünya görüşünün öğretmenini oluşturmaya çalışıyor.

24 Kasım’da yapılan gösterişli Saray ağırlamalarına bakmayın, geçen cumartesi günü yapılan haksız ve acımasız “sınav”, AKP’nin öğretmenliğe bakışının bir sonucu ve gerçek göstergesiydi. Bu noktaya nasıl gelindiğinin anlaşılması büyük önem taşıyor.

AKP’nin öğretmen yaklaşımının üç düşünsel dayanağı var: Bilgiye bakış, kendi kadrosunu oluşturma ve kendi öğretmenini yetiştirme.

BİLİME BAKIŞ

Bu nokta AKP’nin Cumhuriyet yaklaşımında somutlaşıyor. Cumhuriyet, her türlü dogmadan uzak bilimsel bilginin yol göstericiliği ile toplumun “cahillikten kurtarılması” başta olmak üzere, hukukun üstünlüğü, eşitlik, dürüstlük ve barışa dayanır. AKP iktidarının, bu değerlerin topluma egemen olması için uğraş veren öğretmene değer vermesi elbette beklenemez.

Özünde, AKP’nin öğretmen ile kavgası, bilimsel bilgi ile olan kavgasıdır.

Şöyle ki, 16 Mart 1838’de II. Mahmut döneminde çağdaş anlamda öğretmen yetiştiren okullar ile başlayan, Cumhuriyet’in kuruluşuyla gerçekleşen Eğitimin Birliği ile güçlendirilen ve 17 Nisan 1940’ta kurulan Köy Enstitüleri ile kırsal kesime yerleştirilmeye çalışılan bilimsel, yaratıcı ve gelişmeci eğitim anlayışı, on yıllar boyunca sağcı iktidarlar tarafından aşındırıldı.

Aşındırma, AKP iktidarında çok daha ileri boyutlara taşındı. Bir ara okulun yerini “dershane” aldı; sonra “sözleşmeli” ve “ücretli” öğretmen uygulamaları başladı. Öğretmen dernek ve sendikaları baskı altına alınarak, meslek, deyim yerindeyse param parça edildi. İlgili bakanlığın Temmuz 2022 yayınından da görüleceği gibi, bugün pek çoğu AKP yandaşı olan ve sayıları 50’ye varan çok sayıda eğitim sendikası var.

Bütün bunların ötesinde AKP döneminde eğitim, yalnız 4+4+4 gibi “biçimsel” saçmalıklarla bozulmadı; asıl, “içeriği” bilimsel bilgiden uzaklaştırılarak boşaltıldı. Günümüzde hemen tüm bilimsel çalışmaların dayanağı olan Evrim Kuramının, 2016’da ders programlarından çıkarılması, aslında, AKP’nin nasıl bir öğretmen istediğinin de göstergesidir.

AYRIMCI İŞE ALMA

Yıllardır, AKP eliyle kumu yönetimi birimlerine sözlü sınav da yapılarak, “liyakat” ya da yeterlilik sahibi olmayanların alındığı biliniyor. Yazılı sınavlarda üstün başarı gösterenlerin hakkı acımasızca yeniliyor. Bu konudaki eleştiriler liyakat üzerinde yoğunlaşırken, iktidarın, sözlü sınav yaparak “kendi adamını” işe aldığı görmezlikten geliniyor. Diğer büyük maddi ve manevi zararları yanında, bu uygulama da, aslında, çocuğun ve gencin yeteneğini geliştiren öğretmenin, dolaylı olarak, hiçe sayılmasından başka bir şey değildir.

AKP döneminde, öğretmenliğin bir özveri ve sevgi mesleği, bu nedenle de daha çok kadın işi olduğu iyice unutuldu. Tersi olsaydı, Türkiye, 25 Kasım Dünya Kadına Şiddet Gününde bir kez daha sergilendiği gibi, bu konuda da dünya sıralamasının sonlarında yer almazdı.

YETİŞTİRME İŞİ

AKP, kendi adamını/insanını “yetiştirme görevini” giderek artan bir biçimde Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, dinsel vakıf, cemaat ve tarikatlara aktarmış bulunuyor. O kadar ki, ta 4-6 yaşından başlayarak, eğitim dinci bir çizgiye yerleştiriliyor. Bu eğitim anlayışı geleneksel öğretmeni dışlıyor. Yıllardır, Milli Eğitim Bakanlığı’na Diyanet İşleri Başkanlığından (DİB) öğretmen aktarması yapılıyor. Yönetimleri büyük ölçüde ilâhiyatçılara verilen üniversitelerle de yetinilmiyor. Daha geçenlerde DİB, CHP’nin de desteğiyle AKP’nin düşünüşünün insanını yetiştirmek üzere “Akademi” kurdu. Yine geçtiğimiz günlerde Dİ Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, özellikle Cuma günleri bağlamında şöyle sesleniyor: "Ezan okunduğunda gençler okuldaysa bu doğru değil. İzinleri var, camiye gelsinler" (Basın, 18 Kasım).

AKP’nin istediği öğretmen, öğrencisini, edinmiş olduğu evrensel bilgi ve kültürle besleyen, tiyatroya, konsere, müzeye götüren değil, camiye yönlendiren ve götüren öğretmendir.

AKP, Anadolu’daki yerinde deyimle, eğitim/öğretmen konusunda da “köpeksiz köyde değneksiz” geziyor. Çözüm için, AKP’nin nasıl bir öğretmen istediğinin doğru anlaşılması ve soruna, toplumsal gelişmenin bütünlüğünü ve eğitimin bilimselliğini ilke edinerek eğilmek gerekiyor.