Kiliselere, cemevlerine, azınlık gruplarına ve LGBTİ+’lara yönelik saldırılar artarken Doç. Dr. Bülent Küçük, cezasız kalınacağının bilindiği söyledi ve ekledi: ‘’Devletin kurumlarında olanla sokakta olan arasında her zaman doğrudan bir bağ var’’ dedi

AKP’nin nefret dili sokağa yansıyor

DİLAN ESEN

Son zamanlarda kiliselere, cemevlerine, azınlıklara, LGBTİ+’lara yönelik saldırılar artıyor. Son olarak 13 yıl önce öldürülen AGOS gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve BirGün yazarı Hrant Dink’in eşi Rakel Dink ile Hrant Dink Vakfı yöneticileri, elektronik posta yoluyla tehdit edildi. İstanbul Kuzguncuk Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi’nin kapısındaki haç da M.S. adlı bir kişi tarafından söküldü.

Peki, bu saldırıların temelinde ne yatıyor? Failler bu cesareti nereden alıyor? Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Bülent Küçük’e göre, devlet politikaları ve devleti yönetenlerin söylemleri ve cezasızlık politikası, bu saldırıların yaşanmasında önemli rol oynuyor.

Siyasi figürlerden gelen açıklamaların zaman zaman ‘hassas yurttaş’ tarafından bir emir telakki edildiğinin altını çizen Küçük, şöyle diyor: ‘’Diyelim ki Diyanet İşleri bir açıklama yaptı ve ben sokağa çıktım. Ötekine bir kötülük yaptım, cezasız kalacağımı biliyorum. Devletin içerisinde konumlanmış gizli veya açık daha büyük bir planın bir parçası olarak, siyaseten bir ortam oluşturmanın bir pratiği olarak böyle müdahaleler yapıldı. Devletin kurumlarında olanla sokakta olan arasında her zaman doğrudan bir bağ var. O bağ olmasaydı bu gibi suçları işleyen insanlar cezasız kalmazdı.’’

BİR TAŞLA İKİ KUŞ

Küçük, devletin kurumsal olarak idare ettiği yurttaşları tasnif ettiğini vurguluyor:

‘’Egemen olan -egemen olmayan, makbul olan-makbul olmayan gibi ayrımlar üzerinden yurttaşlar arasında sınıflandırmalar yapıyor. Bu ulus devletin cemaatlendirme süreçlerinde tipik bir tavrı olarak ortaya çıkıyor. Her durumda ayrımcı politika sadece ötekini dışlamaz. Dışlamacı ayrımcılığın büyüsü bir taşla iki kuş vurmaktan geliyor. Neden daha önce değil de şimdi oluyor? Buna dair olarak yapılan çalışmalar gösteriyor ki özellikle dışlanmış olan kimliklerin güçlendikleri durumlarda ırkçılık egemen toplumun yeniden restorasyonu olarak ortaya çıkıyor. Ötekinin aktifleşmeye başlamasıyla ilgili bir durum da olabiliyor. Öteki eşitlik talep ettiği zaman egemen olan kimliğin kendi ayrıcalıklarından feragat etmesi anlamına geliyor. Ötekini kendi bekası için bir tehdit görmesi bundandır.”

akp-nin-nefret-dili-sokaga-yansiyor-737878-1.
Bülent Küçük

İNKÂR REJİMİ VAR

Türkiye’de cemaatleştirmenin fiziksel ve simgesel şiddet uygulaması üzerinden yukarıdan empoze edilen bir tavır olduğunu belirten Küçük, şöyle devam ediyor: “Tarihsel olarak bakıldığında da yapılanların ırkçılık olmadığına dair bir inkâr rejimi var. Hatta öyle ki çoğu zaman dışlanan kesim bundan sorumlu tutulur. Egemen kimliğin kendisi, kendisini daha korunaksız ve hassas yurttaş olarak gösteriyor. Egemen kimliğin hassasiyetiyle devletin kurumsal kimlik politikası arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Bugün yaşananların geç Osmanlı erken Cumhuriyet’ten bu yana tarihsel bir devamlılık üzerinden okunması lazım.’’

PROVOKASYONU KİM YAPIYOR?

Doç. Dr. Küçük’ün de dikkat çektiği bu “dışlamacı ayrımcılığa”, siyasi iktidar temsilcilerinin söylemlerinden sayısız örnek vermek mümkün. Örneğin AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Ermeni Kilisesi ile Hrant Dink Vakfı’na yönelik gerçekleştirilen saldırıların ardından ‘provokasyonlara’ müsaade etmeyeceklerini açıkladı. Buna karşın Çelik, geçen haftalarda Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemine tepki gösteren Ankara Barosu’nu hedef almıştı.

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ise henüz 20 gün önce koronavirüs önlemleri ile ilgili yaptığı açıklamada, Ermenileri ve Rumları hedef gösterdi. Erdoğan “Meydanı FETÖ’den PKK’ya, Ermeni ve Rum lobilerinden Körfez kaynaklı husumet odaklarına kadar şer güçlerin hiçbirine bırakmayacağız” dedi. İstanbul’un Osmanlı tarafından alınmasının yıldönümü etkinlikleri kapsamında Ayasofya’da Fetih Suresi okundu.

***


Hrant Dink Vakfı’nı tehdit eden kişi gözaltında

Uluslararası Hrant Dink Vakfı’na elektronik postayla ölüm tehdidi gönderen kişi gözaltına alındı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Uluslararası Hrant Dink Vakfı’na e-mail yoluyla ölüm tehdidi içeren bir mesaj gönderen şahsın yakalandığını duyurdu. Soylu “Kuzguncuk’ta kilisenin haçını kıran provokatör 24 saatte, Hrant Dink Vakfı’na tehdit maili atan provokatör hemen yakalandı. Provokasyona izin vermeyiz! Türk Polisine güvenin” dedi.