Erkek devletin kadın nefreti malumunuz. AKP devletininki daha da beter. Hele bir de kadın muhalifse, devrimciyse “hiç şansı yok.”
Önce Özgürlükçü Hukukçular Derneği’nden, tutuklu avukat Ayşe Başar sonra da tutuklu akademisyen Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, sadece hücre cezası verilenlerin birkaç gün kalması için hazırlanmış bir hücrede günlerce tecritte tutuldu.
Günde sadece bir saat havalandırmaya çıkabildiler, o da gardiyanlarla. Hapishanede başka kimseyle görüştürülmediler.
Başar ve Mungan’ın diğer kadınlarla birlikte koğuşa konulmamasına gerekçe olarak “kamu görevlisi sayılmaları” gösterildi. Kaldı ki Başar kamu görevlisi değil, avukat.

Esra Mungan’a cezaevi idaresince tebliğ edilen kararda “Koğuştakiler Terörle Mücadele Kanunundan (TMK) tutuklu, kamu görevlisi olduğunuz için koğuşa geçemezsiniz” yazıyordu. Avukat Başar da cezaevi idaresince “kamu görevlisi” sayılmış.
Oysa bu “tecrit” maddesi, sadece polis ve jandarmaların TMK’dan tutuklananlarla aynı yere konulmaması için. Esra Mungan da “Madem öyle beni kamu görevlileri koğuşuna koyun” dedi, o da kabul edilmedi.
Esra Mungan 15 Mart’ta, Ayşe Başar da 23 Mart’ta tutuklanmıştı. Mungan 28 Mart’ta koğuşa geçirildi, avukat Başar da ertesi gün tahliye oldu.

Şimdi başka bir kadın, Fadik Adıyaman tecritte. Kamu görevlisi de değil üstelik.
Tecridin kaldırılması ve Marmara Bölgesinde tutuklanan kadınların çoğunlukla götürüldüğü Bakırköy Kadın Tutukevine gönderilmesi için yaptığı açlık grevinin 64. gününde.
Memleketin tarihi tecride karşı yapılan açlık grevleriyle dolu, sonunun nasıl bittiği hepimizce biliniyor. Buna rağmen devletin ders almak gibi bir eğilimi yok. Her seferinde tutukluları tecride mahkûm ederek her seferinde aynı direnişle karşılaşmaktan bıkmadılar.
İçinde bulunduğumuz faşizm döneminde de bu uygulamalar “yeniden” karşımızda.
Fadik Adıyaman 50 yaşında, iki çocuk annesi.
İsmail Akkol ile birlikte Aydın’ın Söke ilçesinde “yakalandı”, 4 Şubat’ta Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C) üyeliği suçlamasıyla İstanbul’da tutuklandı.
Ve İstanbul’da tutuklanan her kadın gibi önce Bakırköy Hapishanesine götürüldü. Ancak aynı gece aniden, kimseye haber vermesine izin verilmeden Tekirdağ T Tipi Hapishanesine götürüldü.
Tek başına bir hücreye kapatıldı.
Bu hapishanede başka kadın mahpus yok. Dolayısıyla zaten tecritte olacağı bilinerek buraya transfer edildi.
Açlık grevine başlamasının üzerinden 60 günden fazla zaman geçti, kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda. Yanında ona bakacak, en azından su veya yemek verecek hiç kimse yok.
Kadınlara uygulanmaya başlanan tecrit, bundan sonra tutuklanacak olanları nelerin beklediğini de gösteriyor.
Önce Esra Mungan, Ayşe Başar, şimdi Fadik Adıyaman.
“Dışarıdaki” baskı arttıkça, hapishanelerdeki baskılar katlanıyor. Bugün kimin tutuklanacağı, yarın kimin öleceği belli değilken, AKP’nin hapishane düzeni de “tanıdık” uygulamalarla, kendine özgü faşizmini harmanlayıp hayatımızı her alanda çekilmez hale getirmeye bir adım daha yaklaşıyor.