Son günlerde siyasi partilerin ve temsilcilerinin, adeta bir yarış dönüşen “Alevi sevgisi” gösterisine tanığız.

Alevileri “makbul vatandaş” görmeyen siyaset ve iktidar krizdedir.

Milyonlarca oy sahibi bir toplum kesimi olunca, “katli vacip Kızılbaşlar”, mezhepçi siyasetin ilgi alanına giriyor.

Örneğin 20 yıldır iktidarda olan AKP, Alevilere balık hafızalıymışlar gibi davranıyor. Alevilere yönelik tarihsel inkarlarına, nefret söylemlerine, yok saymalarına, ayrımcılık ve asimilasyon politikalara dair en ufak bir özeleştiri vermeden “Cemevine Muharrem iftarı ziyareti” yapıyorlar.

Öyle ki, kamuoyundaki genel algının aksine, Hüseyin Gazi Cemevi‘ne yapılan bu ziyaret doğal bir “mihmandarlık” değil, “dayatma” ile gerçekleşiyor. Yani organize, planlı ve bir parti etkinliği olduğuna dair, ziyaret edilen Cemevi yönetiminin açıklaması var.

AKP mihman olacağı Cemevine kimin katılabileceğini, nasıl hazırlık yapılacağını dikte ediyor! Öyle ki, Cemevi üyeleri ve dernek yöneticileri bile by pass ediliyor! Alevi Bektaşi inanç önderleriyle buluşma” diye manşetlere yansıyan iddia gerçeği yansıtmamaktadır. Alevi-Bektaşi inanç hizmetleri veren kişi ve kurumlar bellidir. Dünkü buluşma siyasi bir dizayn ve gösteriydi.

AKP’li bir ilçe Belediyesi haftalar öncesinde Hüseyin Gazi Cemevi’nin iç ve dış mekanlarından çalışmalar yapıyor. Mihman olmak istedikleri Cemevini olduğu otantik yapısı ile değil, AKP’nin talimatına göre yeniden düzenleniyor. Hacı Bektaşi Veli ve Ehlibeytin resmi kaldırılıyor! Alevilerin Cemevine mihman olmak isteyen kim olursa olsun, “Cemevinde şu hazırlıkları istiyoruz, evinizi şöyle ya da böyle hazırlayın” diyemez!

Çünkü Alevi inancının merkezinde “al rızalık, ver razılık” ilkesi vardır. Yani AKP, Aleviliğin olmazsa olmaz inançsal ilkesini de ihlal etmiştir.

Bilmeyenlerin bilmesinde fayda gördüğüm bu temel ilke, katılımcı ve doğrudan demokrasi örneğinin Alevi-Bektaşi inanç hayatında yaşatılmasıdır. Bu ilkeye göre bir cem ibadetini yürüten dede ya da ana, ceme katılanların tümünden rızalık almadığı sürece, cem başlamaz!

Cemevi içinde, duvarlarında ve mekanlarına kadar müdahale edilen bir ziyaret, Alevilerin rızalık ve mihmandarlık değerlerini çiğnemiştir.

Erdoğan’ın Cemevi Ziyareti Alevilerin AKP Algısını Değiştirmedi

Cemevleri ziyareti bir siyasi fırsatçılık ve siyaset için Alevilik istismarıdır.

Alevileri yuhalatmak, Alevi nefreti yayan yandaş medyanın desteklenmesi, Madımak katliamı orada duruyor. 35 insanı yakan canileri savunan avukatları milletvekili, Bakan ve Belediye Başkanlığı ile mükafatlandıran AKP’in, kamuda Alevi istihdamına yönelik ayrımcılığını her gün yaşarken, dün “cümbüşevi” diye tanımladıkları Cemevine, dün ziyaret edilince, Alevilerin AKP algısı mı değişecek?

Değişmeyecek! Çünkü Aleviler şunun bilincindedir; AKP’nin Cemevi ziyareti, Alevilerin yapısal ve hukuksal alanda değişim isteyen taleplerinin üstünü örtme çabasını içeren istismardır. 20 yıldır Alevi taleplerine karşı zerre duyarlılık göstermemiş AKP’nin, kendi Alevi’sini yaratma özlemidir.

Fakat buna karşı da Alevilerin ve tüm laik kesimlerin AKP algısı; herkesin hükümeti olma yerine kendi ideolojik yaklaşımına uygun bir mezhepçi rejim olmalarıdır.

Özellikle AKP ile diğer İslamcı ve milliyetçi partilerin Alevi sevgi gösterilerinin arkasında, kendilerine uygun bir "Alevilik üretme" çabası içinde olduğu söylemeliyiz.

AKP iktidarının son dönemlerde, İç İşleri Bakanlığı üzerinden Cemevlerine yönelik ziyaretinin hedefinde, Alevi örgütlenmeleri arasındaki tartışmaları derinleştirmek, AKP bünyesinde kendi Alevilerini siyasal İslamcı bir zemin üzerinden üretmek istiyor. AKP güdümlü bir Alevi kurumsallaşması yaratmak suretiyle Alevilere seslenmek istiyorlar.
2007 yılında, dönemin AKP Milletvekili Reha Çamuroğlu üzerinden de benzeri bir çalışma sürdürülmüştür.

O dönem de bizzat AKP hükümeti kendisi, "Başbakan ve AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımlarıyla gerçekleştireceğimiz Muharrem Ayı orucu iftar yemeğimizi onurlandırmanızı dilerim" ifadelerini yer alan ve "Düzenleme Komitesi adına Reha Çamuroğlu" imzasına yer verilen ve toplam 398 Alevi kurumuna bir davetiye göndermişti.

Sonuç ne oldu?

Sadece AKP tarafından kurulmuş altı tane çakma Alevi derneği “Muharrem Ayı orucu iftar yemeğine” katılmıştı! Bu sonuç ise bir Alevi vekil Reha Çamuroğlu'nun çizilmesine neden oldu!

“Türkiye’de eşit yurttaşlık var” İmiş!

Çoğulcu Sünniliğin makbul vatandaş sayıldığı devlet ve iktidar aklından kurtulmayan AKP açısından Aleviler hiçbir zaman “eşit vatandaş” sayılmamıştır!

Alevi talepleri Cumhurbaşkanlığı’nın tek bir imzasına bağlıyken, AKP siyasetinin Sünni devlet inşa edip, Alevi aşuresi dağıtarak, Alevilerin algısını değiştirmesi mümkün değildir.

Diyelim ki bir Alevi bakan dahi yok, yahu bir Alevi milletvekilin neden olmaz? Hadi tek bir Alevi valin yok, yahu bir kaymakamda mı olmaz! Hadi bir Emniyet müdürün yok, yahu bir üniversite rektörün de mi yok?

Hele hele sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlık adaylığının dahi, Alevi kimliğinin “dezavantajlı olduğu” üzerinden tartışılması bile, “eşit yurttaşlık” hakkının, siyasal ayrımcılıktaki karşılığını yeniden görmemize neden olmuştur. Hatta son günlerde sağ ve İslamcı partilerin “Alevi sevgisi” gösteri yarışı da, Kılıçdaroğlu'nun adaylığının resmileşmesi durumunda, siyaset meydanında nasıl okunacağına dair işaretler verir niteliktedir.

Peki bu durumda nasıl bir “eşit yurttaşlık” varmış?

Bu ülkede eşit yurttaşlık hakkından mahrum bırakılan ve eşit haklardan faydalanma hakkı gasp edilmiş Alevilerin, yüzde 99’unun siyasi tavrı ve seçimlerdeki oy tercihleri de nettir.

O tercih, adalet, evrensel hukuk, demokratik cumhuriyet, laiklik, emeğin hakkı, kadının özgürlüğü, çocuğun umudu, çevreci politikalardır. Solda ve sosyal demokrasiden yana olmaktır.

Sağ ve İslamcı Siyasette Alevi Sevgisi Yok, Şark Usulü Kurnazlık Politikası Var.

Aleviler AKP'nin çözüm üreteceğine inanmıyor ve bunu beklemiyor da. Çünkü AKP politikalarında demokratik ve hukuki bir zemin olmadığı gibi, diyalog ve şeffaflık da yok. Türkiye'de egemen olan 'şark kurnazlığı politikası' yöntemlerinin AKP eliyle sürdürülmesi vardır. AKP biat politikası güderek, Alevileri kendi güdümüne sokmaya çalışıyor. Ancak Aleviler toplum olarak bu tuzağa düşmezler. AKP'nin yapması gereken, Alevilere yönelik inkâr, ihmal ve asimile politikalarına son vermek, ayrımcılığı tamamen ortadan kaldırmaktır.

Sünni “makbul vatandaş” algısına dayalı tektipleştirme geleneği sürdürmek yerine, Alevilerin meşru kurumları ve Alevilik tanımalıdır. Alevi kurumları muhatap alınmalı, Alevi hak ve talepleri ise evrensel laiklik standartlarında bir düzenleme ile çözülmelidir.

Eğer siyaset kurumları ve iktidar, bir Alevi Bektaşi düsturu olan “yetmiş iki millete aynı nazarda bakmak” istiyorsa, bu ülkede Alevilerin eşit hak ve özgürlüklerle kendini ifade etme haklarını güvenceye alması sağlanmalıdır.

Bunun yolu da ancak ve ancak, insana yaşam, hava ve su kadar hayat veren laikliği savunmak ve çoğulculuğun teminatı olan laiklik mücadelesinden uzaklaşmamaktan geçiyor. Yani siyasi partiler uhrevi retorik ve dini ziyaretler yerine, laik ve demokratik siyaset diline ve kamucu sosyal ziyaretlere sığınmalıdır.