AKP Sözcüsü Çelik'ten '50+1' tartışmasına yorum
AKP Sözcüsü Çelik,"siyasette 50+1 tartışması" ile ilgili soruya yanıt olarak "Buradaki esas mesele şudur. Cumhurbaşkanını seçme yetkisini millete verdikten sonra bunu nasıl geri alacaksınız? Bütün bunların itiraz edenler tarafından cevaplandırılması gerekir," ifadelerini kullandı.
AKP Sözcüsü Çelik, partisinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı sonrasında açıklamalarda bulundu. Konuşmasında CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun 'helalleşme' mesajına değinen Çelik, "Darbelere destek verilerek açık beyanlarla, bu ülkeye yaşatılmış acılara nasıl helalleşecektir" ifadelerini kullandı.
Çelik, bir gazetecinin "siyasette 50+1 tartışması" ile ilgili sorusuna "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi de meşrudur parlamenter sistemi de meşrudur," iddiasıyla yanıt vererek "Şu anki sisteme eleştiri getirenlerin denge-denetleme makanizmaları hakkında görüşlerini duymadık. Yasama, yürütme, yargı açısından kapsamlı önerilerini duymadık. Buradaki mesele siyasetin yapıcı alanı sağlamasıdır. Önümüzdeki seçimlere bu sistemle gidilecek. Yakınanların itirazları dışında önerilerinin görülmesi lazımdır. Daha verimli olması, vatandaşın iradesinin devlete daha çok yansıması için çalışmalar yapıldı. Buradaki esas mesele şudur. Cumhurbaşkanını seçme yetkisini millete verdikten sonra bunu nasıl geri alacaksınız? Bütün bunların itiraz edenler tarafından cevaplandırılması gerekir," ifadelerini kullandı.
Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle:
"Cumhurbaşkanımızın Yassıada'da yeni ismi Türk Devletler Teşkilatı zirvesi vesilesiyle yaptığı konuşma önümüzdeki dönemin vizyon belgesi olarak tarihe geçmiştir. Yeşil teknolojiler ve akıllı şehirler temasıyla gerçekleşti zirve. Bu önemli bir temadır. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan Cumhurbaşkanı katıldılar, Macaristan Başbakanı gözlemci olarak zirveye katıldı.
Bu zirvenin Yassıada'da yapılması önemli mesaj içermektedir. Geçmişte Türk demokrasisinin katledilmesi, Başbakanımızın ve bakanların katledilmesinin sembolü olan adan artık özgürlük ve demokrasi adasına dönüşmüştür.
Genel Başkan vekilimiz Sayın Binali Yıldırım, Türk Devletler Teşkilatı'nın aksakalı, heyet başkanı olarak seçildi. Bunu bütün devlet başkanlarının onayı ile seçilmesi son derece önemlidir.
'MACRON'UN ÇAĞRISI BİR SKANDALDIR'
Libya gündemini yakından takip ediyoruz. En son Paris'te bir Libya toplantısı yapıldı. Burada bizim her zaman altını hassasiyetle çizdiğimiz hususlar konusunda bazı değerlendirmelerimiz olacaktır. Libya'da barış ve istikrarın sağlanması Libya halkının iradesiyle olacaktır. Hafter gibi unsurlara verilen desteğin en büyük zarar olduğunu düşünüyoruz. Bu zirveye Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin davet edilmesi de yanlıştır. Yunanistan ve Güney Kıbrıs yönetiminin bu zirvede ne işi vardır?
Birtakım mahalle dayanışmasını öne çıkartmak için maalesef zirvelerin zehirlendiğini görüyoruz. Sayın Macron'un Türkiye ve Rusya'nın Libya'dan askerlerini çekme çağrısı, Türkiye açısından bir skandaldır. Türkiye orada paramiliter bir güç olarak, fiili bir militan güç olarak bulunmuyor. BM'nin daveti üzerine eğitim amaçlı olarak ordadır. Burada Türkiye'nin muhatap kabul ettiği, BM tarafından tanınan birileri tarafından meşru ve resmi görülmediği, Hafter'le eşit bir pozisyonda yaklaşımın yeninden gündeme sürüldüğünü görüyoruz. Bunun kabul edilmesi mümkün değildir.
Yabancı asker statüsü içerisinde Türkiye'nin değerlendirilmesi kasıtlı yanlış ve yalan siyasetidir. Burada üzücü olan sayın Macron'un bütün beyanatlarında Türkiye'yi hedef almasıdır. Hafter'in yaptığı katliamların arkasında Fransa'nın desteği açık şekilde ortaya serildi. Suriye'de DEAŞ ve PKK'ya dönük olarak Fransız şirketlerinin Fransız istihbaratıyla birlikte verdiği destek Fransız yargısına taşındı. Sayın Macron bununla uğraşacağına böyle bir yanlışa giriyor. Türkiye-Fransa dış politikada birbirinin rakibi olma gibisinden tutumu desteklemek yanlıştır.
Cumhurbaşkanımız Afrika'ya gidiyor, Fransız yayın organları 'Erdoğan'ın Afrika'da ne işi var?' gibisinden rekabet olarak görüyor. Bu zihniyet baştan aşağı yanlış zihniyettir. Sayın Macron'un bütün Fransız dış politikasını Türkiye karşıtlığına dönüştürmesi sağlıklı değildir. Fransa ile geliştireceğimiz pek çok konu vardır. Burada rekabet yerine dayanışma üretmek daha sağduyulu bir yaklaşım olacaktır.
SORULAR VE YANITLAR
(Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Karamollaoğlu görüşmesi) "Sayın Cumhurbaşkanımız pozitif katkı sağlayacak şekilde, yapıcı eleştiriler çerçevesinde çeşitli kesimlerle buluşuyor. Sayın Karamollaoğlu ile buluşması saatler süren son derece iyi gelişmiş bir buluşma olarak yansıdı. Sayın Cumhurbaşkanı ile sayın Karamollaoğlu ile çok eskiden tanışıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın Saadet Partisi'nde çok değer verdiği kimseler var. Bu istişareler her zaman faydalıdır. Herkes görüşünü değiştirecek diye bir şey yok. Sayın Karamollaoğlu katıldığı ve katılmadığı yerleri ifade etti. Sayın Cumhurbaşkanımız da görüşlerini ifade etti. Hem kıdem ve tecrübesi açısından gündemdeki dosyalara en ince ayrıntılara kadar hakim. Bu buluşmalar her zaman faydalıdır ve verimlidir diye değerlendiriyoruz."
(Yunanistan Başbakanı Miçotakis'in açıklamaları) "Yunanistan saldırgan bir devlet politikası izliyor. Yunan halkının bilmesi gereken Yunan siyasetçilerin iç siyasetteki sıkışmışlıkları aşmak, birtakım basınçları manipule etmek için Ege ve Akdeniz'de gerginlik çıkarıyor. Tabii ki yeri geldiği zaman fiili neticeler olacaktır. Yaptıkları şeyler Yunan halkının imkan ve paralarını harcamaktır. Hem hukuken haklıyız hem de sahadaki haklılığımızı tescil edecek her türlü kapasiteye sahibiz. Masada bunları konuşalım diyoruz, her zaman masadan kaçan Yunanistan oldu. Yeni dönemde daha tansiyonu düşük açıklamalar beklediğimiz halde kışkırtıcı açıklamalar Yunan Başbakanı Miçotakis'ten geldi. Çeşitli liderlerle buluşan Miçotakis Yunanistan'ın hiçbir meselesini konuşmuyor, sadece Türkiye'yi şikayet ediyor. Mesaisi Türkiye ile yalan söylemek. Türkiye ile Yunanistan arasında ılımlı, masaya oturan, meseleleri akılla bir şekilde yaklaşımı sabote etmek için her türlü çabayı ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu meselelerin masada görüşülmesi siyaseti önemlidir. Türkiye bir diplomasi devletidir. Türkiye buyurun oturalım dediğinde derhal masadan kaçan taraf oluyor. Yunanistan masayı başka devletlerin yanına çekmek içiyor. Önüne gelen ülkeye kendi ülkesinden üs veriyor, sürekli olarak gece gündüz Türkiye aleyhine yalan beyanlar veriyor. Yunanistan'ın fiili görüntüsü göçmen botlarını şişleyen ve onları ölüme terk eden bir ülke. Bununla ilgili yalan söyleyen bir ülkedir. Masa akıl, siyasi, zeka ve diplomasiyle işlerin çözülmesi için bir zemindir. Bu konuda samimilerse Türkiye her zaman hazırdır.
Çeşitli devletlerle çeşitli zamanlarda problemler yaşayabiliriz. Esas mesele bu problemlere mahkum olmamak, bu problemlerin labirentlerinde kaybolmamak. Körfezdeki pek çok ülkede yaşanan sorunlar için Türkiye'nin kapsamlı eylem planları ve samimi yaklaşım vardır. Birleşik Arap Emirlikleri ile yaşanan diyalog sevindiricidir. Görüşmeler ve meselelerin çözümü ile ilgili istişareler güçlü bir şekilde yapılmaya devam edecek."
(CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun 'helallaşme' mesajı) Kim olursa olsun helalleşme dendiği zaman saygı duymak gerekir. Dikkatli bir şekilde ele almak gerekir. Bir iradeyi, iyi niyeti gösterir. Bu helalleşmenin altını nasıl dolduracaksınız? Geçmişte de oldu. Helalleşmeden, yüzleşmeden bahsedenler tarihin bazı sıkıntılarından kurtulmaktan bahsedenler kendi partilerinde vatandaşları inciten üsluplar kullanıldığında, kılık kıyafet yüzünden ötekileştirmenin yeniden altını çizen siyasetçiler ortaya konduğunda buna karşı seslerini çıkarmadılar. Son olarak milletvekili sıfatı taşıyan birisinin şehit ailesine küfretmesi karşısında kurumsal olarak suskun kaldılar. CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu helalleşmekten bahsediyor. CHP'de aktif siyaset yapan pekçok isim de bunun CHP ilkelerinden taviz vermek anlamına geldiğini söylüyor. Dolayısıyla bunun altının doldurulması gerekiyor. Helalleşme dediğinizde bunun karşı tarafı vardır. Sizin helalleşmenizi kabul edeceklerin değerlendirilmesi önemlidir. Yassıada'da şehit edilenlerin aileleri ile nasıl helalleşeceklerdir. Darbelere destek verilerek açık beyanlarla, bu ülkeye yaşatılmış acılara nasıl helalleşecektir. Bir eski milletvekili hukuk profesörü aynı zamanda 'Bu ülkede ordu kağıt kaplan oldu' demiştir. Bununla nasıl helalleşilecektir. Üniversitede pek çok kızın hayatını karartan siyasetlerle nasıl helalleşilecektir?
Suriye'deki YPG/PYD bize saldırmaz dediklerinde onların güney sınırımızda devlet kurmasıyla mücadele eden kahraman askerlerle nasıl hellaleşilecektir? Pek çok mücadele karşısında, Suriye'deki rejimin katlettikleri insanlarla nasıl helaleşecektir? Cumhurbaşkanımızla nasıl helalleşilecektir? Helalleşme kültürümüzün en önemli kavramlarından bir tanesidir. Birisi 'helalleşeceğim' dediği an saygı duyarız. Nasıl helalleşecek diye düşünürüz. Birtakım acıları geride bırakmak, umutları oluşturmak imkanı ortaya çıksa diye umut ederiz. Halis bir şekilde bunun olmasını dileriz. Ama maalesef çeşitli zamanlarda söylenmesine rağmen bir türlü gerçekleşmiyor. Şehit ailelerini inciten kendi arkadaşlarının pekçok beyanları oldu, şehit aileleriyle nasıl helalleşeceklerdir. Bunların hepsi önemlidir. İnsani açıdan ben helalleşeceğim diyenin keşke yapabilse diye insani bir mesele olarak görürüm. Kızılcahamam kamplarında benzer beyanatları olmuştu, olumlu yaklaşmıştım ama berhava edildi. Helalleşmek iyidir, kıymetlidir ama gerçekten samimi bir şekilde yapılabilirse."
(Siyasette 50+1 tartışması) "Türkiye'nin siyasi tecrübesi hafızalarımızda taze. Bu sistem tartışmalarına birdenbire gelinmedi. Çok iyi hatırlıyorum, bugün parlamenter sistemin yanlısı pekçok siyasetçi, parlamenter sistem varken Cumhurbaşkanlığını Başbakanlığın üstünde vesayet kurumu görüyordu. Askeri vesayeti sivil siyasetin üstünde denetleme mekanizması görülüyordu. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi de meşrudur parlamenter sistemi de meşrudur. Pekçok siyasetçi mevcut sistemin istikrar üretmediğini, Türkiye'nin Başkanlık sistemi üretmesi gerektiğini ifade etti. Literatür dolu, yapılan açıklamalar net. Türkiye'de parlamenter sistemin bugün parlamenter sistem savunuculuğu yapanların pekçoğu, parlamenter sistemin rahat nefes almasına imkan vermediler, zehirlediler. Askeri vesayet ve yargı vesayetiyle zehirlediler. Birden bire hidayete ermişlerse hadi bunu da olumlu karşılayalım.
Büyük bir parlamenter sistem tecrübemiz var deniyor. Bu kesintisiz bir tecrübe değil. Defalarca sakatlanmış. Tank geçişleriyle yok edilmiş gelenektir. Parlamenter sistem bir tek AK Parti'nin iktidar yılları içerisinde güçlü bir şekilde uygulandı, sistemin de AK Parti'ye kapatma davası açmak oldu. Buraya birden bire gelinmedi. Bir kere sistemi gayrı meşru görmek ne siyaset bilimi ne de demokratik kültür açısından kabul edilebilecek bir şey değil. Türkiye'de sistemin sakatlanmasının sebebi CHP her sistem tartışmasını rejim tartışmasına çevirdiği için zehirlenmiştir. Yasama, yürütme, yargı ilişkileri açısından, bu kuvvetlerin özerkliği açısından problem var d eniyorsa, seçim sistemiyle ilgili problem var deniyorsa bunların düzeltilmesi için önerilerin görülmesi lazım.
Şu anki sisteme eleştiri getirenlerin denge-denetleme makanizmaları hakkında görüşlerini duymadık. Yasama, yürütme, yargı açısından kapsamlı önerilerini duymadık. Buradaki mesele siyasetin yapıcı alanı sağlamasıdır. Önümüzdeki seçimlere bu sistemle gidilecek. Yakınanların itirazları dışında önerilerinin görülmesi lazımdır. Daha verimli olması, vatandaşın iradesinin devlete daha çok yansıması için çalışmalar yapıldı. Buradaki esas mesele şudur. Cumhurbaşkanını seçme yetkisini millete verdikten sonra bunu nasıl geri alacaksınız? Bütün bunların itiraz edenler tarafından cevaplandırılması gerekir."
(AKP'de görev değişimi) "AK Parti'de görev değişiklikleri normal. Naci Bey'in kendi iradesiyle gerçekleşmiştir. MKYK'da kısa bir istişare yapıldı. Eski Meclis Başkanımızın İsmet Yılmaz Bey'in öne çıktı. Esas takdir makamı gruptur. Orada grupta milletvekillerimizle verilecektir. Netice ve değerlendirmeyi Çarşamba günü grup toplantısında olacaktır."
(Eski AKP'li vekil Besli'nin Alevilere hakaret ettiği ve tepkilere yol açan yazısı) "Bahsettiğiniz yazıdaki ifadeler veya başka ifadeleri kabul etmiyoruz. Alevi ve Kürt vatandaşlarımızı incitecek her türlü beyanın karşısında duruyoruz. Bunların ortaya çıkardığı tablo mazur göreceğimiz tablo değildir. Buradan bir kez daha Alevi vatandaşlarımıza hürmetlerimizi, saygılarımızı ifade ediyoruz. Bu ifadeleri çok güçlü bir şekilde reddettiğimizi beyan ediyoruz."
(Başak Cengiz cinayeti) "Başak Cengiz kardeşimize Allah'tan rahmet diledik, kederli ailesine başsağlığı dileklerimizi ilettik. Bir caninin elinde kılıçla sadece savunmasız olduğu için öldürdüm demesi. Gencecik bir kardeşimiz hayatını böyle kaybetti. Bu zihniyetin sokaklarda dolaşması daha çok teyakkuz üretmemizi gerektiriyor. Kadın cinayetleriyle ilgili yapılan çalışmalar bu MKYK'da da değerlendirdi. Yasa ve emniyet açısından çok güçlü şekilde bunların önlenmesi için çalışmalar yapılıyor. Ama esas mesele bu zihniyet ve bu zihniyetin ip uçlarıyla mücadele etmek. Toplumun seferberlik oluşturması. Dünyanın her yerinde maalesef bunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Siyaset meselesi değil bu. Bütün bileşenlerin biraraya gelerek eğitimden, kullandığımız medya diline, filmlerde genç insanlara, kadınlara d önük verdiğimiz mesajlardan şiddetin popüler kültür alanında nasıl meşrulaştırıldığına dair son derece geniş alanda mücadele yapılması lazım. Bu toplum bütün hücreleriyle seferberlik ilan etmesi gereken bir mesele. Kadınları aşağılayan dilin popüler kültürde, filmlerde bu kadar rahat dolaşması. Bu cani zihniyetin oturduğu kültürel ortamda ipuçlarını görüp, bununla mücadele edilmeli. Büyük bir seferberlik içerisinde olmamız lazımdır. AK Parti bu tekliflere açıktır ve bu çalışmalara destek verecektir."