AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın LGBTİQ+ bireyleri hedef göstermesine tepki gösterdiği açıklaması nedeniyle hakkında soruşturma başlatılan Ankara Barosu’nu hedef aldı

AKP Sözcüsü Ömer Çelik de Ankara Barosu'nu hedef aldı!

Merkez Yürütme Kurulu (MYK), sonrası açıklama yapan AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın homofobik açıklamalarına tepki gösterdiği için hedef olan Ankara Barosu’na ilişkin açıklama yaptı.

Çelik, "Bu metni yazanlar bir hastalıklı zihin içerisinde... Bu; çok çirkin, nefret suçu dolu bir metindi. 'Kan kokan zihniyet' demek laiklik midir? Söz konusu metin faşist bir kafanın ürünü" ifadelerini kullandı.

Çelik'in açıklamalarından satırbaşları şu şekilde:

"Virüsle ilgili son veriler, normalleşme çalışmaları, iç ve dış siyasetteki tartışmaları takip ediyoruz.

1 Mayıs bayramı kutlanacak. Tüm emekçilerin bayramını kutluyoruz.

Dün AK Parti ve Türk siyaseti açısından önemli bir gündü. 27 Nisan'ın yıl dönümüydü. Türk siyasi tarihinde dönüm noktasıdır. Türkiye'yi geriye götürmek isteyen bir girişimdi. O gün siyasi tarihin dönüm noktalarındandı.

Koronavirüsle ilgili tartışmalar yoğun şekilde tüm dünyada sürüyor. 100 yılın meydan okuması denen tutumla karşı karşıyayız.

Ölümler oluyor ama aynı zamanda doğanın kendini toparlaması iklimin dengeye gelmesi, coğrafi görünümlerin belirginleşmesi bakımından da üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir süreç bu. Bir yandan krizler var bir yandan da insanlık üzerine tefekkürün dönüm noktası olarak düşünülebilir.

Dünyada 'yeni vatanseverlik' diye bir kavramdan bahsediliyor. Dünyanın yeni keşfettiği şeyler bizde aslında olan şeyler. Hepimizin gururla andığı sağlıkçılarımızın yaptıkları, tedarik zincirinin aksamaması için çalışanlar, kuryelerin, işçilerimizin, apartman yöneticilerimizin ortaya koyduğu bu çaba, güvenlik güçlerimizin ortaya koyduğu çaba son derece önemli anekdotlardır.

İnsanınızı koruyamıyorsanız gerisi önemsizdir.

Artık büyük ve akil devlet kavramı önem kazandı.

Geçenlerde NATO dayanışmasından bahsedilen bir konuda NATO Genel Sekreterinin konuştuğu şey Türkiye'nin yardımlarıdır.

Yunanistan'daki bu hastalıklar bir türlü tedavi olmuyor. 3 Yunanlı Türkiye'ye getirildi. Yunan Dışişleri Bakanı bundan bahsederken Cibuti Dışişleri Bakanlığı ve AB'nin destekleri ile bunun gerçekleştiğini söylüyor. Halbuki tüm yardımı yapan Türkiye'dir.

Bu metni yazanlar nasıl hastalıklı zihin yapısı içindeyse Diyanet İşleri Başkanımızın bir müddet sonra meşalelerle cadı diye kadın yakmaya davet edeceğinden bahsediyor. İnsanlık dışı çok metin gördüm, hukuk düşmanı çok metin gördüm ama Ankara Barosu'nun yayınladığı islamofobik, hukuk düşmanı, nefret düşmanı bir metin görmedim. Tüm bu çirkinliklerin ötesine geçen bir metin olmuştur.

'Kan kokan zihniyet' demek laiklik midir?

Şimdi birisi Diyanet'in konumu ile eleştiri yapsa mümkündür. Bu Türkiye'de akademik ve siyasi düzeyde yapılıyor. Laiklik anlayışını felç ederek, laikçilik dediğimiz bir siyasal din üzerinden hem laikliğe hem bu toplumun değerlerine zarar vermişlerdir. Biz parti olarak laik devlet politikasını desteklediğimizi her zaman söylüyoruz. Ne zamandan beri insanlara kan kokan zihniyete sahiptir demek, arkaik pozitivizm laiklik savunması oluyor. Ankara Barosu'nun yaptığı tam bir faşist zihniyetin ürünüdür.

Faşist bir kafayla karşı karşıyayız. Hukuk insanlarına dönük de bir saldırıdır bu. Diyanet İşleri Başkanlığı anayasal bir kurumdur. Anayasa ve yasalarla verilmiş görev bellidir. İslam'ın emirlerini zikrettiği için bir toplum kesimini karşısına aldığını söylemek o zaman Diyanet İşleri Başkanlığı İslamiyet hakkında konuşmasın, Ortodoks Patrikliği hıristiyanlık hakkında konuşmasın, Hahambaşı Musevilik hakkında konuşmasın zihniyetine götürür bizi.

12 Eylül'de darbecilere ilk selam duran Anayasa Mahkemesi'nin Başkanıydı. Bu zihniyet hukukla ilgili, demokrasiyle ilgili bir zihniyet değildir. Diyanet İşleri Başkanı hem yasal görevini yapmaktadır. O açıklamasında şiddete çağıran bir üslup yoktur. Kimsenin vatandaşlık haklarına dönük bir saldırı söz konusu değildir. O vaazın içinde nefret suçlarıyla mücadele eden pek çok yaklaşım vardır. Bu tür faşist yaklaşımla Diyanet İşleri Başkanı'nı susturmaya kalkıyor, bunu hukuk ve demokrasi, laiklikle ortaya çıkıyor.

"İSLAM DÜŞMANI BİR METİN"

Türkiye'de bir hukuk kurumunun bu şekilde anılması, böyle bir işe imza atmış olması bunun sorumluları kimse utançtır. Avrupa'daki faşistlerin bile zihninden geçmeyecek nasıl İslam düşmanı bir metin olduğunu görmüş olup tashih etmeleri gerekirdi. Tam tersine ikinci bir bildiriyle aynı faşist zihniyeti sürdürüyorlar.

İkinci bildiride de aynı faşist zihniyeti devam ettirmişler.

Bazı CHP'li vekillerin Ankara Barosu'na destek verdiğini gördüm. Demokratik siyasette, siyasi meşruiyete böyle bir şeye destek vermesi mümkün değil.

Bu ırkçı yaklaşıma ses çıkarılması gerekmekte.

LİBYA AÇIKLAMASI

Libya'daki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Dün Hafter yine darbe girişiminde bulunmaya çalıştı.

Hem milletimizi inciten baştan aşağı yanlış ve provokatif çalışmadır. Maalesef böyle bir izahatte bulunulmadı.

Etrafımız mezhepçilikten çok çekerken, biz son derece hassasız. Aleviliği İslam'dan ayrı bir din olarak göstermenin, Avrupa'da bazı yabancı servis tarafından yapılan bir politika olduğunu biliyoruz. Bu birtakım gizli servislerin Avrupa'da yürüttüğü bir politikadır.

Kılıçdaroğlu'ndan bir açıklama bekliyoruz.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun ne düşündüğünü duymak istiyoruz. Bu bildiri kardeşliğimize dönük bir sabotajdır. Alevi kardeşlerimize dönük bir haksızlıktır. Son derece incitici bir yaklaşımdır. Son derece yanlış bir yaklaşımdır.

SORU-CEVAP

(Koronavirüsle mücadele) Mayıs sonuna doğru normalleşmeyi konuşabileceğiz. Tedbirlerde gevşeme olursa, kuralsızlıklar ortaya çıkarsa, atacağımız bir adım, normalleşmeyi birkaç hafta, birkaç ay ileri atacaktır.

Suriyeli gencin vefatından üzüntü duyuyorum. Babasıyla görüştüm. Üzüntümüzü dile getirdim. İdari ve adli soruşturma yürüyor."