Google Play Store
App Store

AKP’lileri her gün yaşanan işçi ölümleri ile ilgili birden taşeron karşıtlığı yaparken bulursanız şaşırmayınız.

AKP taşeronu hem yapar hem satar

SİBEL UZUN

AKP’lileri her gün yaşanan işçi ölümleri ile ilgili birden taşeron karşıtlığı yaparken bulursanız şaşırmayınız. Onlar için yeter ki toplum onları istifaya zorlamasın. Hem mecliste taşeronu palazlandıran yasa yapar, kulaklar duymasın diye iki dakikada da satar.

• • •

Faruk Çelik Torunlar GYO’da kaybettiğimiz işçi kardeşlerimizle ilgili açıklamalar yapmıştı. Yaptığı açıklamaları dinleyince bakanı kapitalizme düşman sanırsınız. Bakana göre AKP dışında kalanlar sorumlu. Bunun için bir anda sistem karşıtı kesildi. Hatta “sistemin köleliğe sürüklediğini” söyleyecek kadar ideolojik bir boyuta sıçradı. Bakan birden aşırı uçlarda gezinmeye başladı…
AKP döneminde 2002-2013 13.442, 2014’ün ilk 8 ayında 1.270 işçi kardeşimizi kaybetmiş durumdayız. Bu ağır tabloyu boynuna takmış arsızca bakanlığına devam ediyor. Kendi döneminde her yeri ölüm kaplamış Faruk Çelik’in istifası olmazsa olmazdır. Tipikleşen AKP taktiği ile “biz de mağduruz ne yapalım sistem zalim” demeye getirdi. Hatta Soma’daki kendilerine doğrudan bağlı müfettişlerin ödüllük olduğunu ilan etti.

AKP’lilerin kafa şu şekilde işliyor; “meclis elimizde, yargı elimizde, Cumhurbaşkanlığı elimizde. Sorunları kapatmanın en dramatik halini ortaya koyarız, gerekirse kapitalizm karşıtı oluruz. Kimseye hesap vermek zorunda kalmayız. Zaten işçilerin oylarını da biz almıştık”. Bu da bir gün Erdoğan, bir gün Davutoğlu bir gün Faruk Çelik açıklamalarında cisimleşiyor. İşçiler öldüğünde Erdoğan “fıtrat”, Davutoğlu “eğitim şart”, Çelik “farkındalık” diyor.

Toplum, işçiler, emekçiler, en acımasız sonucu yaşarken Faruk Çelik adeta bir karikatürü tasvir eder gibi kameraların karşısına geçiyor. Şunu sormadan edemiyoruz bu ağır çelişki nereye kadar? “Bozuk düzende sağlam çark olmaz”. O bozuk çarkın dişlileri bir gün gözü dönmüş AKP’yi, Çelik’leri fena halde kıstırır ve yer.

• • •

Faruk Çelik’ten yeniden dinleyelim: “Bunun yanında maliyet zorlaması var. Siz işi daha ucuza yaptırmak için taşeronluk sistemini acımasız bir şekilde kullanarak... Tek ihtiyacımız bu konuda farkındalığı geliştirmek.”. Meclisten taşeronu kökleştiren yasayı yapan, işçi ölümleri davalarında caydırıcı bir yargı mekanizmasının önündeki tek engel olan, patronlara Ali Cengiz oyunlarıyla, yolsuzluklarıyla, ihaleleri akıtan AKP’nin bakanı olarak konuşuyor.

Hele şu farkındalık meselesi Faruk Çelik’in ağzından çıkınca nasıl da kendini daha çok ele veriyor. Bilin ki birisi, birileri önemli bir toplumsal sorun karşısında “farkındalık yaratalım, bu işler eğitimle çözülür” gibi sözler ediyorsa sorun daha da büyüyecektir. İşte Faruk Çelik de “farkındalık geliştireceğiz” derken “düzen aynen devam etmelidir” demek istemektedir. Bu yürürlükte olursa AKP’nin bir şey yapmasına gerek kalmayacak, sistemin gediklisi olarak ceplerini doldurmaya devam edebilecektir.

Sistem diye bizim ifade etmemiz gereken AKP’nin ta kendisidir. Görülmeyen, bilinmeyen, elle tutulamayan uluslararası güçler, kapitalizm değildir. Üstelik meclisi kaldırıp, yaşamı ortaçağa götürmeyi planlayan, AKP, başımıza korkunç bir belaya dönüşecek sistemin hazırlığını yapmaktadır. 

Bu hazırlık içerisinde yolsuzluklarını aklamaktadır, ihaleler ona ve anlaşık olduğu sermaye sınıfına akmaktadır, binalar yükselmektedir, işçiler amansızca ölmektedir. Köprüler, AVM’ler, rezidanslar AKP’nin uzuvları gibidir. Şehrin doğal iklim sirkülasyonunu engelleyen rezidanslar sadece hayatlarını çaldığı işçilerin değil kentin tüm yaşayanlarına tehdittir. Ama ne büyük felakettir ki Erdoğan Cumhurbaşkanlığını “yan gelip yatma değil köprüler ve havaalanları yapma” makamı olarak çoktan ilan etmiştir.

• • •

Taşeron tamamen ortadan kalkmalı ki sorumsuzluk zinciri ortadan kalksın. Devletin boylu boyunca sorumluluk alacağı bir sistem için her şeyden önce Faruk Çelik’i istifa ettirene kadar peşinde olmalıyız. Çelik istifa ettiğinde sistemde en arkadaki olmasa da önemli bir noktadaki domino taşının düşmesi etkisini yaratacak.

Hükümete sorumluluk yüklemekten kaçan AKP, torba yasada özel sektöre yüklenince sonuç yine işçileri vurdu. Maden ocaklarına getirilen çalışma süresinin kısaltılması ve maaşların artırılması, şu anda Zonguldak’ta birçok madenin kapanmasına ve binlerce maden işçisinin işsiz kalmasına yol açtı. Özelden arınarak devlet sorumluluğunun arttığı bir sonucu kazanmalıyız ki işçilerin işi de yaşamı da güvence altında olsun.

• • •

Gezi Direnişi, AKP’nin bir AVM projesini başına geçirdi. Taksim Meydanı’nın halka ait olduğunu ispatladı. Gezi’de, hiçbir eğitim almadan, farkındalık sürecine girmeden, parkımızı kazanmak için siyasal bir hedef ile AKP’yi durdurduk. Hükümetin işçilere ölüm ortamı hazırladığı bir inşaatı, AKP karşısına geçen büyük bir ortak mücadele ile durdurduk. Halkalı’daki işçilerin de ayaklanmak için ne farkındalık ne de eğitime ihtiyacı vardı. Halkalı’daki binlerce işçi haklarını kazanmak için ayaklanmaktan elbirliği yapmaktan ve yolu kapatmaktan başka bir seçenek olmadığına karar verdi. Gezi gibi onlar da kazandı. Ölümlere, taşerona, insanlık dışı çalışma koşullarına dur demek için ayaklandılar. Sorunun kaynağını kurutacak çözüme, ayaklanmaların sürekliliği ve örgütlülüğü ile kavuşabiliriz. Bu da Faruk Çelik’e, AKP’ye tam teşekküllü ayaklanma eğitiminin dersi olur.