1980’li yıllardan itibaren ülkemizde uygulanmaya başlayan neoliberal politikaların temel amacı, kamusal olan her şeyi ortadan kaldırarak gündelik hayatlarımızın tamamını piyasalaştırmaktır. Özelleştirme, kuralsızlaştırma ve ticarileştirme uygulamalarıyla ilerleyen bu süreç, halkın ortak varlıklarını, değerlerini, haklarını ve çıkarlarını tamamen yok etme mantığıyla işlemektedir.

İktidara geldiği günden bu yana neoliberal politikaların en azılı uygulayıcısı olan AKP, toplumsal zenginliğimizi ve ortak değerlerimizi hedef alan bu politikalara karşı tutum alan tüm kesimleri, baskı ve zor yoluyla sindirmek istiyor. AKP, kendi dünya görüşünü topluma dayatabilmek, ülke varlıklarını tümüyle kontrol altına alabilmek ve siyasal geleceğini garanti altına alabilmek için halkı yalnızlaştırmayı, güçsüzleştirmeyi ve kendine bağımlı kılmayı amaçlıyor. Bu amaçla toplumun örgütlü kesimleri olan emek ve meslek örgütlerini sistematik biçimde hedef alıyor.

TMMOB ve diğer meslek örgütlerinin yasalarının değiştirilmesi konusunda kamuoyu desteği sağlayabilmek için bu konu sürekli olarak “güvenlik” meselesiyle birlikte dile getiriliyor. 2018 yılında, Türk Tabipleri Birliği’nin “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” başlıklı açıklaması gerekçe gösterilerek, Meslek örgütlerinin “gayrı millî” olduğunu dile getirildi ve isimlerimizdeki “Türk” ifadesinin çıkartılması istendi. Araya giren seçimler nedeniyle gerçekleştirilemeyen bu istek, daha sonra Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında yaptığı açıklama bahane edilerek gündeme getirildi. Şimdi de TTB başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın bir mülakatı vesilesiyle bu konu yeniden gündeme getirildi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tarafından yapılan bir açıklama ile TTB ve TMMOB yasalarının değiştirilmesi yönünde bir hazırlıklarının olduğu dile getirildi.

TMMOB NEDEN HEDEFTE?

Sonda söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim, AKP’nin TMMOB’yi hedef almasının altında yatan temel neden, birliğimizin örgütlü yapısı, kamusal niteliği ve toplumcu mücadele anlayışıdır. AKP, bayraktarlığını yaptığı özelleştirmeci, piyasacı ve muhafazakâr ideoloji karşısında engel olarak gördüğü için birliğimizi hedef almaktadır. Kendisinden önceki tüm baskıcı rejimler gibi, toplumsal farklılıkları görmezden gelerek, kendi dünya görüşünü tüm topluma zor ve şiddet yoluyla dayatmak istemektedir.

Artık herkesin hemfikir olduğu bir gerçek var ki, AKP, toplumu bölen, farklı toplumsal kesimleri birbirine karşı kışkırtan bir siyaset tarzı sürdürmektedir. Ülkenin toplumsal bütünlüğünü tehdit eden bu siyaset tarzı, toplumsal sorunlara kapsayıcı çözümler bulmak yerine, yandaş medya ve iktidar gücü kullanılarak “düşman” olarak tanımlanan kesimlerin ortadan kaldırılmasına dayanmaktadır.

Tek adam rejimi, sadece yürütme gücünün tek kişide toplanması değil aynı zamanda devletin tüm unsurlarının, sendikaların, meslek örgütlerinin, basın yayın organlarının ve hatta sivil toplum kuruluşlarının tek adamın kontrolü altına girmesi anlamına gelmektedir.

AKP açık biçimde parti devleti inşa etmeye çalışmakta, kamusal olan ne varsa parti teşkilatının parçası haline getirmek istemektedir. Kendisine yönelik her eleştiriyi, devlete yönelik bir tehdit olarak göstermeye çalışmaktadır. Ne yazık ki AKP siyasal gücünü kullanarak hâlihazırda toplumun geniş bir kesimini etkisiz hale getirmiş ve farklı biçimlerde kendisine tâbi kılmıştır. Demokratik gelenekleri ve üye yapısı nedeniyle kendisine tabi kılamadığı yapıları ise tehditle, zorla ve hukuk dışı yollarla etkisiz kılmak istemektedir.

İZİN VERMEYECEĞİZ

Meslek örgütlerinin yönetimlerinin nasıl oluşacağı kendi yasalarında açık biçimde düzenlenmiştir. Her üyemiz, seçim süreçlerinde yer alarak birlik politikalarının ve yönetim kurullarının belirlenmesinde söz sahibi olmaktadır. Herkesin özgürce katıldığı demokratik seçimlerle de yönetim kurulları belirlenmektedir. Bugüne kadar üyeler nezdinde hiçbir inandırıcılığı olmadığı için genel kurullar sürecinde başarı kazanamayanların antidemokratik yöntemlerle Birliğimizi etkisizleştirmeye çalışması, AKP’nin demokrasiye ve seçmen iradesine yaklaşımının aynasıdır.

AKP’nin bu saldırısı sadece meslek örgütlerine değil, aslında demokrasiye ve hukuk düzenine yönelen bir saldırıdır. AKP’nin demokrasiyi, hukuku ve kamusal varlığımızı çiğnemesine izin vermeyeceğiz.