AKP toplumsal cinsiyet kavramına neden düşman? Fıtratımızda isyan var
Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü 81 ile gönderdiği yazıda kadınları ve LGBTİ+’ları hedef aldı. “Toplumsal cinsiyet kavramı kullanılmasın” direktifi ise dikkat çekti. Biyolojik cinsiyet savunusu kadınları İslamcılara göre “fıtrat olan” rollere hapsediyor.

Sarya Toprak
saryatoprak@birgun.netÇarşamba günü Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı genel müdürlüklere ve 81 ilin müdürlüğüne “Toplumsal cinsiyet ve bazı kavramların kullanımı hk." konulu bir yazı göndererek LGBTİ+’ları ve kadınları hedef aldığı ortaya çıktı.
KaosGL’nin haberine göre Müdürlük, gönderdiği yazıda ulusal ve uluslararası kurumlar, sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlarla birlikte Bakanlık birimlerinin yürüteceği çalışmalarda “toplumsal cinsiyet”, “toplumsal cinsiyet kimliği”, “LGBT”, “kapsamlı cinsellik eğitimi” gibi kavramlara karşı ortak bir tutum takınılması gerektiğini savundu. “Biyolojik cinsiyet” kavramı öne çıkarıldı.
İktidar varlığını kadınları ve LGBTİ+ları sistematik olarak hedef alma üzerine kuruyor. Her hamlesinde de el yükseltiyor. Fakat bu son hamlesindeki “toplumsal cinsiyet” kavramının kullanılmaması gerektiğine dair direktifi dikkat çekici.
TOPLUMSAL İNŞA
Biyolojik cinsiyet savunusu hem LGBTİ+ların varlığını reddediyor hem de kadınları İslamcılara göre “doğuştan” gelen rollere hapsediyor. Feministler ise senelerdir “toplumsal cinsiyet” kavramını savunuyor. Bu savununun temelinde ataerkiyle olan kavga yer alıyor. Kadınları eve hapsetmek isteyen, anne olmazsa yarımdır diyen, varlığını yok sayan İslamcılar hülyalarını “biyolojik cinsiyete” dayandırıyor. Fakat gerçek bu değil…Toplumsal cinsiyet dediğimiz şey biyolojik olarak değil toplumsal olarak inşa ediliyor.
AİLE DEĞİL KADINIZ
Kadınla erkeğin “fıtrat” gereği farklı roller üstlenmesi gerektiğini savunan gerici akıl kadını kamusal alanda değil, aile içinde tanımlıyor. Toplumsal cinsiyet ise bu kalıpları sorguladığı için tehdit olarak görülüyor. Toplumsal cinsiyet kavramının Batı kaynaklı olduğu öne sürülerek, “aileyi bozan”, “toplumu ahlaken zayıflatan” bir dış müdahale olduğu hikayesi anlatılıyor. Bu temellendirme, mevcut eşitsizlikleri meşrulaştırıyor. Kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine dahi kılıf uydurabiliyor. Kadın “fıtratına” uygun olmayanı yaptıysa hak etmiştir denebiliyor.
AKP iktidarı gerici rejimini kadınlar üzerinden kurumsallaştırmaya çalışıyor. Seneler önce 2014 yılında AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadınla erkeği eşit konuma getiremezsiniz, fıtrata ters” demişti. Kadınlar 10 yıldır bir adım geri atmadı. Eşitlik talebinden vazgeçmedi. Fakat rejim kadını toplumsal bir özne olarak değil düzenin devamlılığına hizmet edecek (doğum, üreme, annelik, ev içi emek) ikincil pozisyonları üzerinden tanımlamaya devam etti.
2025’in “aile yılı” ilan edilmesi ise son nokta oldu. Kadınlara “sen yoksun”, ancak doğurursan varsın, iyi bir eş (!) olursan varsın diyen bu rejimin toplumsal cinsiyet kavramına da savaş açması şaşırtıcı değil. Kadınları her gün biraz daha boğmaya çalışan bu karanlığı aşmanın tek yolu birlikte mücadele, birleşik mücadele. Bugüne kadar kadınların kurduğu barikatı aşamayan iktidar bundan sonra da kendine aşacak gedik bulamamalı.
∗∗∗
SON 6 AYDA NELER OLDU?
• 2025 ‘‘Aile Yılı’’ ilan edildi
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2025 yılını ‘‘Aile Yılı’’ olarak ilan etti. Kadını değil aileyi önceleyen politikaların güçlendirileceği mesajı verildi.
• Esnek çalışma modeli sunuldu
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, esnek çalışma modellerini teşvik eden düzenlemeler üzerinde çalıştığını duyurdu. Bu hamle ‘‘kadınları eve hapsetmenin’’ yollarının arandığını gösterdi.
• LGBTİ+’lara yönelik yasal düzenlemeler önerildi
LGBTİ+’ları hedefe koyan bir yasa taslağı hazırlandı. Hak savunucuları taslağın ucunun çok açık olduğunu vurguladı. Yapılan açıklamalarda taslağın Meclis’te kabul edilmesi halinde LGBTİ+ olduğunu söylemenin bile suç unsuru olacağı belirtildi.
• Gericiler her koldan hamle yaptı
HÜDA PAR tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan ve Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan kanun teklifinde, LGBTİ+lar hedef alındı. "Hayasızca hareketler" başlığı altında LGBTİ+ bireylere yönelik cezaların artırılmasını ve "biyolojik cinsiyet" kavramının Ceza Kanunu'na eklenmesini öngörüldü. Benzer ifadaler içeren bir açıklamayı da Memur-Sen yayınladı.