ÖMER FARUK EMİNAĞAOĞLU – Eski YARSAV Başkanı AKP üçüncü yargı reformu strateji planını açıkladı. 100 sayfadan oluşan ve 2023 yılına kadar yapılacakları ortaya koyan plan ile yargıya güvenin sağlanacağı ileri sürülüyor. AKP ve yargı AKP, demokratik ve laik cumhuriyete aykırılığı yani Anayasa dışılığı saptanan bir siyasi parti. Bağımsızlığını yok ettiği yargı, AKP’nin karşı devrim için […]

AKP ve yargı strateji planı

ÖMER FARUK EMİNAĞAOĞLU – Eski YARSAV Başkanı

AKP üçüncü yargı reformu strateji planını açıkladı.

100 sayfadan oluşan ve 2023 yılına kadar yapılacakları ortaya koyan plan ile yargıya güvenin sağlanacağı ileri sürülüyor.

AKP ve yargı

AKP, demokratik ve laik cumhuriyete aykırılığı yani Anayasa dışılığı saptanan bir siyasi parti.

Bağımsızlığını yok ettiği yargı, AKP’nin karşı devrim için kullandığı bir silah.

Çünkü AKP, Anayasa dışı tüm adımlarını yargı kararlarına uyma zorunluluğu gereği, böyle bir yargı üzerinden atıyor.

Bu nedenle yargıyı hep bağımlı olarak tutuyor.

Yargı strateji planları da buna hizmet ediyor.

Yargı bağımsızlığı ve anayasal güvence

Hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı, 1961 Anayasası ile anayasal güvenceye kavuştu.

Bunun da etkisiyle, Türkiye’de hak ve özgürlüklerin en etkin kullanıldığı dönem bu dönem oldu.

12 Mart döneminde Anayasa’da yapılan değişikliklerle, yargı organlarının bağımsızlığının da budanması, beraberinde hak ve özgürlüklerin de etkin olarak kullanılamamasına yol açtı.

12 Eylül döneminde bir adım daha geri gidilerek yargı organlarının bağımsızlığı biraz daha yok edildi.

AKP döneminde 2010 Anayasa değişikliği ile ve sonrasında 2017 Anayasa değişikliği ile daha da geri gidilerek, yargı bağımsızlığı ve yargı organları Cumhuriyet tarihindeki en kötü duruma sürüklendi. Anayasa, yargı bağımsızlığı güvence altına alan bir metin olmaktan tamamen çıkarak, yargı bağımsızlığını yok eden bir metin durumuna sokuldu.

Yargı bağımsızlığı için, öncelikle anayasa değişikliği veya yeni bir anayasa olmazsa olmaz.

AKP’nin yargı strateji planları

AKP, birinci yargı reformu strateji planını 2009 yılında açıkladı ve sonrasında da 2010 Anayasa değişikliği gerçekleşti.

AKP, yargı paketi aldı altında bazı adımlar sonrasında, ikinci yargı reformu strateji planını 2015 yılında açıkladı ve bunun da sonrasında 2017 Anayasa değişikliği gerçekleşti.

Şimdi AKP iktidarı üçüncü yargı reformu strateji planını açıkladı.

AKP, açıklanan yargı strateji planı ile yargıda güven sorununun aşılacağını, yargı bağımsızlığının sağlanacağını, yargıdaki sorunların çözüleceğini ifade ediyor.

Bunları söyleyen AKP’nin strateji planında, 2010 ve 2017 Anayasa değişikliklerinin kaldırılacağı, bu değişikliklerinin izlerinin tamamen silineceği, Anayasa’ya yargı bağımsızlığını etkin kılan ve güvenceye alan hükümlerin konulacağı yolunda bir ifade yer almıyor.

2010 Anayasa değişikliği sırasında HS(Y)K kararlarının tamamına yargı yolunun açılmaması eleştiri konusu edildiğinde, Erdoğan; o zaman bizlere, eleştirenlere PKK ile yan yana olmak gibi suçlamalar yöneltmişti.

Şimdi bu planda, HS(Y)K’nın ihraç dışındaki kararlarına da yargı yolu açılacağı söyleniyor.

Anayasa değişikliği gerektiren bu konuda Erdoğan 2010’da Anayasa değişikliğini ve bizlere de söylediğini unutmuş görünüyor.

İkinci yargı reformu öncesi yargı paketi adı altında getirilmek istenilenlerin yargıyı nerelere sürükleyeceğini ifade edebilmek için 2014 yılında Yargıçlar Sendikası başkanı sıfatı ile gittiğim TBMM Adalet Komisyonu’nda bir AKP’li milletvekilinin muhatap olduğum uçan tekmesi ve çıkardığı olaylar nedeniyle linç edilmekten kurtarıldığımı hatırlatmakta yarar var.

AKP, yargı ile ilgili kafasındaki yasaları, tekme tokat demeden çıkardı.

Yetinmeyip aynı anlayışla yoluna devam etti.

O düzenlemelerle yargı nerelere sürüklendi.

Şimdi, bu strateji planı, yargıya güven yaratacak değil, yargıya yeni tekme tokat niteliğinden başka anlam taşımıyor.

Buradan ortaya çıkan, AKP’nin 2023 yılına kadar yol haritasını oluşturan üçüncü strateji planı döneminde de, en bağımlı duruma sokulmuş bu yargı ile yürüme amacında olduğu.

Hele de, Erdoğan’ın “…şeriata, yani hukuka göre karar verin…” diye bu yargıya seslendiğini hatırlarsak, böyle bir bağımlı yargının ortaya çıktığını ve bu bağımlı yapının korunacağını da düşünürsek, yargının etek boyu ile uğraşmaya başladığını da gözetirsek, bu strateji planı ve bu bağımlı yapı ile Türkiye hukuk devletine mi yoksa Erdoğan’ın söylediği şeriata mı, nereye doğru demekten insan kendini alamıyor.

Strateji planının hazırlanması ve uygulanması

Strateji planı, gerek hazırlanması, gerekse sahnelenen sunumuyla, sadece “iktidarın uygun gördüğü çevrelerin” içinde yer aldığı, böylece katılımcılık içinde ortaya çıkarıldığı izlenimi verilen bir metin.

Strateji planı sonrasındaki üç ay içinde eylem planı hazırlanarak, ayrıca bir takvim de çıkarılacağı ifade ediliyor.

Strateji planı Avrupa’ya sunulmak zorunluluğu ve aceleciliği ile hazırlanmış, soyut ve iktidarın cebinden çıkardığı, iki dudağı arasına sıkışmış metin niteliğini aşamıyor.

Strateji planının içeriği

Strateji planında, dokuz amaç ortaya konulmuş. Tüm bu amaçlarla ilgili 63 hedef ve 256 faaliyet sıralanmış.

Tutuklamalar konusunda yaşanan sorunların çözüleceği belirtirken, iktidarın izlediği davalarda tahliye kararı veren yargıçlar hala soruşturma geçiriyor.

Yargıçlara coğrafi güvence sağlanacağı gibi çarpıcı söylem kullanılırken, bunun güdümlü bir HSK ile sağlanmasının olanaksız olduğu görmezden geliniyor. Strateji planı açıklandıktan sonra, içlerinde Cumhurbaşkanı’na hakaret suçuna ilişkin bir kararda yazdığı beraat gerekçesi nedeniyle hedef olan da dâhil binlerce yargıç ve savcının görev yerleri keyfi olarak değiştirilebilir.

Avukatlar tartaklanırken, etek boyları ölçülürken, kriminalize edilerek soruşturulur, hatta tutuklanır ve cezalandırılırken, savunma hakkı sorununa avukatların pasaport sorunu olarak yaklaşılıyor.

AKP döneminde kaldırılan adalet akademisinin ve asliye ceza mahkemelerindeki duruşma savcılığının yeniden getirileceği belirtilip, bunlar da reform olarak sunuluyor.

Strateji planında AKP döneminde on yedi yılda çıkmış bazı yasalardan örnek verilerek, o yasalarda istenilen sonuçların elde edilemediği veya o yasaların sorunlar yarattığı belirtilerek değişiklik yapılacağı ifade ediliyor. Böyle olunca her türlü karşı koymalara rağmen, o yasaların neden çıkarıldığını ve yıllarca o yasaların o halde neden yürürlükte tutulduğunu da AKP’ye sormak gerekiyor.

Bakıldığında, sonuca etkili olmayan, gerçekçi sonuç yaratmayacak bazı düzenlemelerle de, yargıya neşter vurulduğu izlenimi yaratıldığı açıkça görülüyor. Yasalarda yer alan veya yazılı olmasa bile uygulamada olan konular reform gibi sunuluyor. Sunulanların ve ifade edilenlerin, yargı bağımsızlığı olmaması nedeniyle hiçbir gerçekçi yanı bulunmuyor.

OHAL ve strateji planı

Yargı reformundan söz eden AKP’nin bu stratejisi planında, sona eren OHAL döneminde çıkan ve sonra yasalaşan KHK’lar ve de OHAL Komisyonu konusunda hiç bir şey söylenmiyor.

KHK’lar yasalaşmakla, yürürlükteki bu yasalar OHAL sonrasında da uygulanmakla, kaldırılan OHAL süresiz olarak devam ediyor.

Hukukun üstünlüğü, etkinliği ve egemenliği söz konusu olacaksa, artık OHAL hukukunun sona ermesi gerekiyor.

Ancak AKP’nin ağzından böyle bir söz çıkmıyor.

Yargı bile rant alanı

Açıklanan stratejik planın uzaktan ve yakından yargı reformu ile ilgisi bulunmuyor.

Kendi yaptığını da kendi bozduğunu da canı istediğinde canı istediği gibi attığı her adımını reform olarak sunmaya devam ediyor.

AKP, evrensel ilkelerden uzaklaşan bir hukuk sistemi yaratmakla da kalmayarak, yargıda çalışma koşullarının iyileştirilmesi söylemine de sığınarak, AVM adliyeler oluşturup yaygınlaştırarak, yargıyı bile rant, çıkar ve ihale alanı olarak gördüğünü de, bu stratejik plan ile açıkça ortaya koyuyor.