‘AKP yıllardır radikallere destek veriyor’

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF / WASHINGTON
@omursahin

ABD Kongresi Temsilciler Meclisi, Türkiye ve AKP politikaları üzerine bir oturum düzenledi. Basın özgürlüğü ve insan hakları karnesi adeta yerden yere vurulan AKP’nin yakın zamana kadar El Kaide ve IŞİD’e doğrudan ve dolaylı olarak destek verdiği de belirtildi.

Salı günü gerçekleşen oturumda Wilson Center Ortadoğu Program Direktörü Henri Barkey, Amerikan İlerleme Merkezi’nden Alan Makovsky ve Rethink Enstitüsü Başkanı Fevzi Bilgin, meclis üyelerinin sorularını yanıtladı. Gündemde; İnsan hakları, basın özgürlüğü, yolsuzluk, IŞİD’le mücadele ve cihatçı örgütlere verilen destek vardı.

Dış İlişkiler Komitesi'ne bağlı Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tehditler Alt Komitesi Başkanı Dana Rohrabacher toplantıyı, “Erdoğan’ın partisi ile rejimi yolsuzluk ve kötü yönetimle ilişkilenmiş görünüyor, bu da Türkiye’yi yanlış yönlendiriyor” sözleriyle açtı.

Daha sonra, basına yönelik baskıların artışıyla yolsuzluk arasında doğru orantı olduğunu belirten Cumhuriyetçi Kongre Üyesi, “Erdoğan’ın gücünü muhalefeti sınırlamak ve gazetecilere baskı yapmak için kullandığını” belirtti. Rohrabacher’a göre Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği isteği ise ‘tarih oldu’.

Dünyanın en kötülerinden biri

Komitenin bir diğer Cumhuriyetçi üyesi David Trott ise, “Türkiye’nin NATO ülkesi olması onu eleştiriden muaf kılmaz” çıkışı yaparak basın özgürlüğü karnesine vurgu yaptı. Trott, şu ifadeleri kullandı; “Erdoğan’ın insan hakları ve basın özgürlüğü konularındaki tutumu rahatsız edici. Türkiye’nin yurttaşları ve gazetecileri bizler gibi düşüncelerini özgürce ifade etme ayrıcalığına sahip değiller. Türkiye basın özgürlüğü konusunda dünyanın en kötü ülkelerinden biri. Bunu Nisan’da Erdoğan’ın ABD ziyareti sırasında Brookings Enstitüsü’ndeki konuşması sırasında da gördük. Güvenlik güçleri gazetecilere saldırdı.”

Trott, “Burada böyle davranıyorlarsa Türkiye’de nasıl davranıyorlardır?” diye sordu.

Rol yapma politikası

AKP’nin bölgedeki politikalarının yalnızlaşmasına neden olduğunun tekrarlandığı oturumda, İsrail ve Rusya’yla ilgili adımların ‘makyaj’ olduğu ve diplomasiden çok enerji ihtiyacından kaynaklandığı belirtildi. AKP’nin yakın zamanda Mısır ve İsrail politikasının değişmesiyle Müslüman Kardeşler’e mesafeli durmasının beklenebileceği, ancak bunun ideolojik bir değişikliğe yol açmayacağı belirtildi. Henri Barkey, bu durumu “gerçek değişimden ziyade rol yapma politikası” şeklinde yorumladı.

Barkey, bir soru üzerine ise AKP’nin bölgede radikallere verdiği desteğin nasıl şekillendiğini anlattı. ABD ve Türkiye’nin Suriye’de savaşın başında Esad’ın altı ayda düşeceği konusunda hemfikir olduğunu belirten Barkey, bu fikrin ve muhaliflerin başarısızlığa uğraması sonrası AKP’nin El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi’ne destek vermeye başladığını belirtti.

Barkery, “Erdoğan 2013’te Beyaz Saray ziyareti sırasında bununla yüzleştirilmiş, El Nusra’ya desteği durdurması istenmişti” dedi. Barkey, şöyle devam etti; “Bu süreçte hükümet desteğiyle Türkiye’den El Nusra’ya insan kuvveti ve silah aktı. Aynı zamanda insanlar IŞİD’e yöneldi.”

Bugün ABD’nin birinci önceliğinin IŞİD olduğunu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ise önceliklerini PYD, Esad ve IŞİD olarak sıraladığının altını çizen Barkey, “Esad, onun için cihatçı tehditten daha önemli” dedi.

Hâlâ nasıl müttefik?

Demokrat senatör Tulsi Gabbard da bu sözler üzerine, “Türkiye yıllardır doğrudan ya da dolaylı olarak cihatçıları destekliyor. Türkiye’nin bölgedeki hareketleri doğrudan IŞİD, El Nusra ve El Kaide’yi güçlendirdi. Türkiye NATO üyesi ve müttefikimiz olduğunu iddia ediyor. Yaptıkları bizim güvenliğimizi tehdit ederken nasıl oluyor da müttefik statüsünü koruyor?” diye sordu.

Öte yandan Alan Makovsky, AKP’nin ülke içinde ve bölgedeki politikalarının ABD tarafından yeterince eleştirilmediğini vurguladı. “Eğer sesimizi yükseltirsek İncirlik gibi noktalara erişimimizi kaybetmekten korktuk” diyen Makovsky, Türkiye’nin insan hakları ihlallerini güçlü şekilde eleştiren Avrupa Birliği’nin, mülteci meselesiyle manipüle edilerek susturulduğunu belirtti.

Pakistan’a benzetti

Başkan Dana Rohrabacher, kapanış konuşmasında ise “Türkiye’nin çok olumsuz bir eğilim içinde olduğu” görüşünü tekrarladı; ülke içinde bir ‘zorbalık ve radikalleşme döngüsü’ olduğunu belirtti. Pakistan’ın stratejik konumu ve Soğuk Savaş döneminde ABD’nin ‘dostu’ oluşuyla Türkiye örneğine benzediğini ileri süren Rohrabacher, toplumdaki radikalleşme ve terörizm üssü haline gelmesine rağmen Pakistan’a yardım edildiğini belirtti. Rohrabacher, “Türkiye’nin de hamleleri ilişkileri yok etmez, ancak bir ‘kâbusa’ dönüştürür; tıpkı Pakistan’da olduğu gibi” yorumunu yaptı.