2017'deki anayasa değişikliği referandumunu hatırlatan İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, "2017’de 'hayır' diyebilseydik bugün inim inim inleyen bir Türkiye olmayacaktı" diye konuştu.

Akşener: 2017’de 'hayır' diyebilseydik bugün inim inim inleyen bir Türkiye olmayacaktı
Fotoğraf: AA

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesi için gerçekleştirilen 2017’deki Türkiye anayasa değişikliği referandumuna ilişkin konuştu, "2017’de 'hayır' diyebilseydik bugün inim inim inleyen bir Türkiye olmayacaktı" dedi.

Akşener, şunları söyledi: "Geri dönüp baktığımızda gelinen nokta nedir? Neyi düzeltmek için hep birlikte tavır almak zorundayız? Hangi siyasi görüşten olursanız olun, 2017’de ‘hayır’ diyebilseydik memleket olarak; ‘hayır’ı çıkartabilseydik, o referandum geçmemiş olsaydı, bugün partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde inim inim inleyen bir Türkiye olmayacaktı."

Meral Akşener, bugün Ankara’nın Çankaya ilçesinde kanaat önderleri ve iş insanları ile bir araya geldi.

'CUMHUR İTTİFAKI ALTILI MASA'DA FİTNE ÇIKARMAK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPACAKTIR'

Burada yaptığı değerlendirmelerde, Cumhur İttifakı’nın bileşenlerinin Altılı Masa’da ‘fitne çıkarmak’ için elinden geleni yapacağını söyleyen Akşener, şöyle devam etti: "Çünkü onlar için hayat memat meselesi. Yani inanılmaz bir yolsuzluk var, inanılmaz bir kayırmacılık var, liyakatsizlik var, yargı skandalları zinciri var bu ülkede. Hukuk yok bu ülkede. Demokrasi attaya gitti bu ülkede... Dolayısıyla bu seçim, bir; kazanılması gereken bir seçim. İki; stratejinin, aklın, mantığın merkezde olması gereken bir seçim. Demokrasiyle, sandıkla, oylarınızla mutlaka alınması gereken bir seçim. Ki sistemi değiştirelim. Buradaki mesele, Tayyip Bey veya bir başkası değil. O sandalyeye en temiz, en düzgün arkadaşımızı oturtalım, bir sene sonra bambaşka bir insan haline gelmezse adımı değiştiririm. Bu derece iddialıyım."

Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Yeteri kadar yorulduk. Derdimiz bir tek: Bu milletin refahı, ferahı; çocuklarımızın geleceğinin iyi, güzel olması. Paylaşamayacak bir şeyimiz yok. Biz, siyasetçiyi hizmet etmek üzerinden rekabet ettirebilirsek, asılın siz olduğunu herkesin kafasına çivi gibi çakabilirsek iddia ediyorum bu ülke düzelir.

‘Z kuşağı’ deyip ne olduğu anlaşılmadan konuşuyoruz da o çocuklarının gözünün içine baktığınızda, her biri bu ülkeden gitmek istiyor. Ölçü sadece geçim değil. Mühendis genç, gidip Kanada’da garsonluk yapmayı, benzinlikte pompacılık yapmayı tercih ediyor. Bir tek cümle söylüyorlar; ‘Nefes almak istiyorum’. Yargıyı ortadan kaldırırsanız; tarafsız, korkusuz, objektif yargıyı ortadan kaldırırsanız, hukukun üstünlüğü zaten olmazsa, bütün bunların olmadığı yerde haksızlıklar dibine kadar olursa ekonomi böyle darmaduman olur. Demokrasi diye bir kavram ortadan kalkar.

'VESAYETLERİ KALDIRALIM DERKEN VESAYETİN ŞAHI İŞ BAŞINA GEÇMİŞ GÖRÜNÜYOR'

Çankaya AK Parti İlçe Başkanı ile herhangi bir arkadaşımız alacak-verecek üzerinden mahkemelik olsun, bakalım o davayı kazanabiliyor mu? Kendisi de haklı olsun. Kazanamaz. Yargı korkuyor; tarafsız değil, objektif değil.

Seneler boyunca çeşitli vesayetlerden bahsettik. Elbette demokrasilerde hiçbir vesayet olmaz. Tek bir patron vardır; millettir, seçmendir… Ne yargıya vesayet olmalıdır ne de başka grupların Türkiye üzerinde, millet üzerinde, siyaset üzerinde vesayeti olmalıdır. Hepsine birlikte ‘hayır’. Bugün gelinen noktada, vesayetleri kaldıralım derken vesayetin şahı iş başına geçmiş görünüyor.

'HERKES, 7’DEN 77’YE, HAKSIZLIĞA UĞRADIĞINI DÜŞÜNÜYOR'

Vatandaşımız kavga etmek istemiyor. İnsanlarımız karnını doyurmak, çoluğunun çocuğunun yarınını ferah bir şekilde organize etmek; evine gidip, huzur içinde sofrasına oturup ailesi ile birlikte vakit geçirmek istiyor. Ekonomik durumu ortanın üstü olan da aynı, ortanın altı olan da aynı. Ama kayırmacılık, liyakatsizlik, ciddiyetsizlik öyle bir hale getirdi ki bu memleketi, herkes, 7’den 77’ye, haksızlığa uğradığını düşünüyor. En önemli problemimiz budur. Herkes, ‘Ben o taraftan olmadığım için haksızlığa uğradım’ diyor.

Biz; talepler, eleştiriler, ihtiyaçlar üzerinden çözümler ürettik. Siyaseti ‘iktidar hizmet eder, muhalefet halkın avukatıdır’ mottosu üzerinden anlayan ve vatandaşın yanında daha fazla zaman geçirip onu dinleyen, onların ortaya koyduğu sorunları çözen bir siyaset anlayışımız var. O da bizi küfürden alıkoyuyor. Sizle hemhal olunduğu zaman ‘şuculuk, buculuk’ gidiyor. Gerçekler üzerinden konuşulmaya başlanıyor. Birinci adım bu.

Bugün işbaşında bulunan iktidar, çok uzun bir zamandır Cumhuriyet değerleri ile kavga ediyor. Atatürk ile kavga ediyor. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, bu milletin vicdanı öyle ki en kallavi AK Partili ailelerin çocukları Atatürkçü bugün. Demek ki güneş balçıkla sıvanmıyor. Bu milletin feraseti, irfanı gencinde, bir nesli atladığı taktirde gencinde ortaya çıkıyor. Bu ülkenin enteresan bir biçimde birleştirici gücü, gençler arasında Atatürk’tür. Ne mutlu. Hepimizin çocukları, bir bütün olarak Atatürk’ün etrafında toplandılar. Benim bu ülkenin yarınına duyduğum ümidin en önemli gerekçesi, bu gençlerin bir araya gelip, bu ülkenin kurucu liderinin, bu ülkenin kahramanı Atatürk’ümüzün etrafında toplanmış olmaları. Bu, büyük bir kazanım. Demek ki bazı şeyleri, istedikleri kadar yıkmaya çalışsınlar, yıkamadılar.

'BU SİSTEMDEN KURTULMAK ZORUNDAYIZ'

Ucube bir sistemle karşı karşıyayız. Partili Cumhurbaşkanlığı inanılmaz bir şey. Tek kişinin karar verdiği bir sistem. Müsteşarlık makamı gitti bu ülkede. Devletin hafızasıydı. Bakanın siyasetçi olması, gitti. Tek seçmenli bakanlar var. Hadi randevu alın da göreyim; sendikalar, STK’lar. Çünkü size ihtiyaçları yok. Tek seçmenleri var, o da patronları. Çünkü sistem ona göre.

Bu sistemden behemehal kurtulmak zorundayız. Bu seçim, parlamenter sistemi konuştuğumuz son seçim. Bu seçimi kaybettiğimizde, üç seçim kaybetmiş bir muhalefet olarak, bundan sonraki fasıl, partili cumhurbaşkanlığı üzerinden politika yapıp onun üzerinden seçime gitmektir. Yani Türkiye ölmez, bitmez. Ama bu ucube sistemin karşılığı bir seçim yapılır. Biz kaybettiğimiz taktirde gelecek seçimde, partili Cumhurbaşkanı seçeceğiz. Bu sistem ülkemize uymadı. Başkanlık sistemi değil bu. Bu, kendine özgü bir sistem. 1946’ya geri döndük. Ama 1946’nın kanunları bile buna göre daha iyiydi.

Bütün bunların karşılığı, mutlaka bu seçimi demokrasiyle, seçimle kazanmak durumundayız. İddia ediyorum ve inanıyorum ki 13. Cumhurbaşkanı, adına ben ‘Millet İttifakı’ diyeyim, siz başka bir şey deyin, eğer aklı başında bir yolculuk yapabilirsek 13. Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı’nın adayı olacak. Ben buna inanıyorum."

ANKA