İYİ Parti lideri Meral Akşener, Hazine ve Maliye Bakanı Nebati'nin sözlerine tepki gösterdi. TÜİK'in enflasyon rakamlarını da eleştiren Akşener, "Gelin bu milletin ahını daha fazla almayın. Ya görevinizi layığıyla yapın ya da o görevlerden şerefinizle ayrılın" dedi. Akşener, Erdoğan'ın Gezi eylemcilerine 'sürtük' demesini eleştirerek, "Sana esas dersi bu milleti sandıkta verecek. Edebi, ahlakı sandıkta gösterecek. Hakaret ettiğin o aziz millet en okkalı tokadını sandıkta gösterecek" diye konuştu.

Akşener'den Erdoğan'a 'sürtük' tepkisi: Hakaret ettiğin millet, en okkalı tokadını sandıkta gösterecek
Fotoğraf: AA

İYİ Parti Genel Başkanı, partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündemi değerlendirdi.

Mustafa Kemal Atatürk'ün "Bir hükümetin iyi veya fena olduğunu anlamak için hükümetten amaç nedir bunu düşünmek gerekir. Hükümetin iki hedefi vardır; biri milletin korunması, ikincisi milletin refahı. Bu iki şeyi temin eden hükümet iyidir" sözünü hatırlatarak başlayan Akşener, "Bay krizin ekonomi yönetimi sayesinde her gün zamla uyanıyoruz. Artık zamla yatıyor, zamla kalkıyoruz. Emeklilerimiz halk ekmekte sıra bekliyor. Gençlerimiz umutsuzluk içinde gün geçiriyor. Anneler evine et, süt, yağ, un, bez alamadığı için feryat ediyor. Milletimiz güvensizlik içinde yaşarken saraya göre her şey yolunda. Ülkede enflasyon makyajlı haliyle bile yüzde 73,5 olarak açıklanırken, beceriksizliğiyle bilinen Nebati Bakan, 'Bu sistemden dar gelirliler hariç üreticiler, ihracatçılar kar ediyor' diyor. Böyle bir rezalet olabilir mi? Dar gelirli hariç, diğerlerinin işleri yolunda. Bu ne demek? Dar gelirlileri vatandaştan saymayan bir umursamazlık olabilir mi? Siz bostan korkuluğu musunuz? Yazıklar olsun" dedi.

TÜİK'E SERT ELEŞTİRİ

TÜİK'i eleştiren Akşener, "Neymiş enflasyon düşüşe girmiş. ÜFE üç hanede. Tırmanış devam ederken, TÜİK tez zamanda bu arkadaşın yardımına koşacak. TÜFE ve ÜFE oranlarından sorumlu daire başkanını görevden aldılar. 20 bölge müdürünü değiştirdiler. TÜİK, domatesin, patatesin, kiranın ne kadardan hesaplandığını açıklamayacakmış. AB'den böyle bir talep gelmiyormuş. TÜİK inandırıcılığını geri kazanmak için daha şeffaf olmak yerine kendisini bu ülkenin vatandaşına karşı değil, Sayın Erdoğan'a karşı sorumlu hissediyor. Tayyip Bey'i üzmeyen İstatistik Kurumu olduğunu itiraf ediyor" diye konuştu.

Akşener sözlerini şöyle sürdürdü:

"Açıkladığınız rakamlar işçinin, memurun, emeklinin maaşlarını belirliyor. Gelin iki cihanınızı karartmayın. Gelin bu milletin ahını daha fazla almayın. Ya görevinizi layığıyla yapın ya da o görevlerden şerefinizle ayrılın."

ERDOĞAN'A DANIŞTAY VE SAYIŞTAY TEPKİSİ

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Danıştay ve Sayıştay'ın yıldönümünde yaptığı konuşmalarını eleştiren İYİ Parti lideri şu ifadeleri kullandı:

"Danıştay ve Sayıştay'ın yıldönümünde yaptığı konuşmalarda devlete karşı mücadele eden bir fanatiği gördük. Anayasal görevi mali faaliyetleri denetlemek olan Sayıştay'a ayar verdi. 'Açık aramayın' dedi, işinizi yapmayın dedi. Neden bu kadar korktun? Sayıştay raporları yolsuzluk ansiklopedisi gibi. Tehditle bunun önüne geçebileceğini mi zannediyorsun? Devlet unutmaz, bugün unutmuş gibi gözükse de devlet unutmaz. Haksızlık, hukuksuzluk kimsenin yanına kalmaz. O raporlar ilgililerin yakasına yapışır. Danıştay'a da hem sopa gösterdi hem de hukuk dersi verdi. Neymiş, vesayete koltuk değnekliği yapan örgütlerin arka bahçesi haline dönen bir yargı millet adına karar veremezmiş. Cübbesine düğme dikemediğin erdemli savcıların olmasına çok mu bozuldun? Yargıyı vesayetin altına alamadığın için çok mu darlandın. Bu devlet kimsenin babasının çiftliği değil. Bu kurumlar kimsenin şahsi şirketi değil. Bir an önce kendine gel. Ne yaparsan yap Türkiye'ye diz çöktüremeyeceksin. Ülkeyi çekip çıkaracağız. Sen de oturup muhalefet köşelerinden memleket nasıl yönetilirmiş kıskançlıkla izleyeceksin.

İktidar mensupları sebep oldukları krizler derinleştikçe, söyleyecek yalanları anlatacak masalları kalmadıkça artık pis dillerini, nefretlerini açık etmekten çekinmiyolar. Milletten hesap soran, insanın hakkını yiyeni savunan kirli bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bugün acaba hangi hakarete maruz kaldık diye meraklanıyoruz. Hangi konuda suçlandık diye merak ediyoruz.

"SÜRTÜK" TEPKİSİ

Bir sandıklık siyasi ömrü kalanların acınası çırpınanların hakaretlerine maruz kaldığımız bir haftayı daha geride bıraktık. Artık pis dillerini, öfkelerini açık etmekten çekinmiyorlar. Milletten hesap soran, kendi taleplerini vatandaşa dayatan kirli bir zihniyetle karşı karşıyayız. Erdoğan, hakaretler yelpazesini her geçen gün çirkinleştirerek büyütüyor. Hiç utanmadan sıkılmadan, zerre duraksamadan bu aziz millete 'çürük' ve 'sürtük' dendi. Bu hakareti denize dökülüşünü unutamayan Yunanlı etmedi, bu hakareti geçmiş yenilgisinin karın ağrısını taşıyan bir İngiliz de etmedi, bu hakareti bu ülkenin Cumhurbaşkanı etti. Yazıklar olsun. Bak Erdoğan, sen bu ülkenin cumhurbaşkanı seçildiğinde yemin ettin.

Anyasaya, hukukun üstünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağına yemin ettin. Milletin huzurunu ve refahını koruyacağına yemin ettin. Üstelik bu yemini, namusun ve şerefin üzerine ettin. Hani nerede milletin huzuru ve refahı. Hani nerede adalet, Atatürk. Sen yeminini bozdun Sayın Erdoğan. 2017 referandumuna giderken aziz Türk milletine yalan söyleyerek bozdun. Milletin hazinesini yandaşlarına peşkeş çekerek bozdun. Şimdi de senin istediğin gibi davranmıyor diye demokrasiyi, adaleti savunuyor diye, seni beğenmiyor oy vermeyi düşünmüyor diye milletimize hakaret ederek bozdun. Sen kendi vicdanını, milletimizin diliyle konuştum diye rahatlatmaya devam et.

Sadece şehirli kadınlar kızdı zannettin di mi, sadece karşı mahalle diye bildiklerine söyledin sandın değil mi. Ama yanıldın, çok büyük yanıldın. Gezi, başlangıcından senin elinle rayından çıkarılana kadar geçen süreçte sağcısından solcusuna, muhafazakârından sekülerine herkesin istibdat rejimine karşı sergilediği bir direniştir. Bu işi tetikleyen ise bizzat 'İki ayyaş' söylemidir. O gençler yeter artık dediler. 'Yeter artık' dedirten 'İki ayyaş' söylemi oldu. Sen bu hakaretleri ettikçe daha derine batıyorsun. Oraya katılanlara, destekleyenlere bu hakaretleri ettikçe çok daha derine batıyosun. Sen Cumhurbaşkanı olarak bütün milletinin hakkını, namusunu koruyacağına da namusun ve şerefin üzerine yemin ettin. Ne yaparsan yap, bu ruhu yenemezsin.

Sana esas dersi bu milleti sandıkta verecek. Edebi, ahlakı sandıkta gösterecek. Hakaret ettiğin o aziz millet en okkalı tokadını sandıkta gösterecek. Birleştireceğine nefret saçan kişiden Cumhurbaşkanı olmaz. Namusa dil uzatandan Cumhurbaşkanı olmaz. Kendini devlet yerine koyandan Cumhurbaşkanı olmaz. Türkiye'nin şanını, şerefini ayaklar altına aldırandan Cumhurbaşkanı olmaz. Vatan toprağını bir türlü sahiplenemeyenden Cumhurbaşkanı olmaz. Sözünden dönenden, yeminini bozandan, emanete hıyanet edenden Cumhurbaşkanı hiç olmaz. Aziz Türk milleti senin gerçek yüzünü gördü. Geri sayım başladı. Bundan geri dönüş yok. Sandık geldiğinde milletimizin iradesi, seni o sandığa gömecek.

KÖY OKULLARI

Cumhuriyet eğitim seferberliğini köy okullarıyla başlattı. Önce, köylere gönderilecek öğretmenler yetiştirdi. Sonra o idealist öğretmenleri, köylere dağıttı. Bilimin ve fennin ışığını, memleketin dört bir yanına yaydı. Ne acıdır ki bugün Cumhuriyetin bu vizyonundan, olabildiğine uzaktayız. AK Parti’nin eğitimde yol açtığı en önemli tahribatlardan biri hiç şüphesiz köy okullarının kapatılması politikasına, hız vermesiyle yaşandı. Son 20 yılda, 20 binden fazla köy okulu kapatıldı. Taşımalı eğitim sistemi denilen, garabet bir uygulamaya geçildi. Sonuçta ortaya çıkan manzarada köy var, köyde çocuk var ama okul yok. Bugün tam tamına, 722 bin 845 çocuğumuz köylerinden, şehir merkezlerine taşınıyor. Köy okulları kapatılınca, millî bayramlarımız artık köylerimizde kutlanamıyor. Artık İstiklal Marşımız, her pazartesi köylerimizde okunmuyor. Bayrağımız göndere çekilmiyor.

Köy okulları kapatılınca köy hayatı da canlılığını kaybetti. Tarım bitti, hayvancılık bitti. Oysaki, Atatürk’ümüz ne diyordu: ‘Köyler ülkemizin kılcal damarları, köylüler de milletin efendisidir.’ İşte biz, İYİ Parti olarak köylülerimize hak ettikleri itibarı yeniden kazandırmak için çalışıyoruz. Bugün maalesef; Cumhuriyet’in geleceği emanet ettiği o nesiller artık o köylerden çıkmıyor. Çocuklarını köyden uzağa göndermek istemeyen ana babalar, ilk 4 yılın sonunda çocuklarını okuldan alıyor. Özellikle kız çocuklarımız, erken yaşta okuldan alınıyor. Herhangi bir meslek sahibi olamıyor. Kimisi çocuk yaşta evlendiriliyor. Gelecek hayali kuramıyor.

AK Parti iktidarının, 2013-2020 yılları arasında köy okullarını kapatıp, hiçbir denetimi olmayan, karda kışta gidilemeyen ya da 40–50 kilometre yol gidilen taşımalı sistem için harcadığı para, eldeki verilere göre 20 milyar lirayı aşmış durumda. Artan mazot fiyatları ve gıda enflasyonunu da dikkate alırsak bugün, bu mali yükün çok daha fazla olduğu apaçık ortada. Oysa bu 20 milyar lira ile ortalama maliyeti 1 milyon liradan kapatılan 20 bin köy okulu fiziki olarak güçlendirilebilir ve teknolojik imkânlarla donatılabilirdi. Ama bunu düşünmek için vizyon lazım. Bunu bilmek için akıl lazım, sağduyu lazım, donanım lazım. Bunu yapmak için bu memleketi sevmek lazım ve işte Ak Parti iktidarı da tam olarak bu konulardaki yoksunluğu sebebiyle, kılını bile kıpırdatmıyor.

Niçin dilinden 'sürtük' çıktı anladınız mı? Neden kadınları hedef aldı anladınız mı? O şuurun altından hakaret amaçlı niye hep kadınlar çıkar anladınız mı.

Milletimizin sinir uçlarıyla oynayarak, insanlarımızı kutuplaştırarak seçim kazanma devri sona erdi. Siz, mekanın sahibi olarak geldiniz ve üçkağıtlar bitti. Çok alışmışlardı, kutuplaştır dövüştür seçim kazan... Kavgadan siyasi rant devşirildiği zamanlar geçti. Çünkü artık İYİ Parti var. Her seçmeni bağrına basan İYİ Parti ve kadroları var. O sandık geldiğinde mutalaka iyiler kazanacak. Ampulun soğuk ışığı titreşirken biz güneş gibi parlıyoruz."