İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, deprem bölgesi Diyarbakır'da yaptığı açıklamada, üniversitelerin uzaktan eğitime geçirilmesiyle ilgili, "Üniversiteye karşı bu alerjinin sebebini anlayamadım. Sayın Erdoğan'a Diyarbakır'dan sesleniyorum; derhal bu olmayacak karardan vazgeçin. Üniversite öğrencilerinin yüz yüze eğitim yapmalarının önünü açın. Bıktık, seçilmişlerin karşısında atanmışların talimat vermesinden" açıklaması yaptı.

Akşener'den Erdoğan'a uzaktan eğitim eleştirisi: Derhal bu olmayacak karardan vazgeçin
Fotoğraf: AA

HABER MERKEZİ

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, deprem bölgesi Diyarbakır'da açıklamalarda bulundu.

Depremzedelerin KYK yurtalarına yerleştirilmesi yönünde verilen kararın ardından üniversitelerin uzaktan eğitime geçmesiyle ilgili konuşan Akşener, bu karardan vazgeçilmesi gerektiğini belirtti. Söz konusu kararla ilgili tepki gösteren Akşener, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenerek, "Derhal, derhal, derhal bu olmayacak karardan vazgeçin. Üniversite öğrencilerinin yüz yüze eğitim yapmalarının önünü açın" diye konuştu.

Yurtlarda ailelerin barındırılmasının doğru olmadığını söyleyen Akşener, "Bizim aile mahremiyetimize 6 kişiyi 10 kişiyi yurt odasına sığdırmak doğru değil. Banyoları, tuvaletleri, mutfakları ortaktır. Böyle bir şey olamaz. Aileler yurtlarda kalamaz, kalamıyorlar zaten. İstanbul'da Finan Merkezi var, bomboş duran, derhal deprem bölgesinden gelen kardeşlerimizin yaşacağı bir yer haline getirin" çağrısı yaptı.

Akşener'in açıklamalarının satırbaşları şöyle:

"TEK TEK ESNAFI DİNLEDİM, İKTİDARIN DUYMASINI İSTEDİM"

"Ülkemiz, milletimiz çok ağır bir afetle karşı karşıya kaldı ve büyük bir deprem yaşadık, çok büyük bir kaybımız var. Sonuç itibariyle pek çok şehre yayılan bir deprem oldu. Ben de İYİ Parti Genel Başkanı olarak, Kocaeli depremini yaşamış bir insan olarak ilk 72 saatin arama kurtarma çalışmaları için çok önemli olduğunu yaşamış, bilmiş, tecrübe etmiş bir insan olarak 72 saat sonra her bir ilimize, az etkilensin, çok etkilensin önce çok etkilenmişlerden başlayarak her bir ilimize arkadaşlarımızla beraber ziyaretler gerçekleştirip, vatandaşlarımızın durumunu görüp, şehrin ihtiyaçlarını tespit edip hem Türkiye’yi yöneten iktidar partisine, onların yöneticilerine hem de kamuoyuna bu sesi duyurmak gibi görev edindik. Ben 5’e çeyrek kala uyandırıldım özel kalemim tarafından depremin olduğunu öğrendim. O saatten itibaren Genel Sekreterimiz Uğur Poyraz ve arkadaşları saat 5.30’ta diğer arkadaşlarımız 9.30’dan itibaren bu şehirlere bölündüler ve gittiler.

Bunu niye anlatıyorum. Sahadan doğru bilgileri alıp… Çünkü İYİ Parti’nin siyaset anlayışı… Şimdi siz seçmenler bizim velinimetimizsiniz, iktidar sizler tarafından hizmet etmekle görevlendirilmiştir, bizim gibi muhalefet partileri de sizin sesiniz olmak üzere seçmen tarafından avukatınız olmak üzere görevlendirilmişizdir.

Ben 2 buçuk yıldır, esnaf gezerken bu talimata uydum. Seçmen olarak verdiğiniz bu talimata uydum. Tek tek esnaf dükkanlarını Türkiye'nin her tarafında gezdim, dinledim. Hem iktidarın bu sesi duymasını hem de kamuoyunun bu sesi duymasını sağlamaya gayret ettim. O dükkanların içinde ne kendi partimi övdüm ne de bir başka partiyi yerdim. Özne siz oldunuz sizi dinledim. Şimdi depremle ilgili de bu yaptığımız çalışmaların öznesi vatandaşımız, sizlersiniz, zarar görenler, ihtiyaç sahipleri. Bunun iki yol var; birincisi milletimiz tek yürek olduğu için milletimizin imkanlarıyla ihtiyaç sahiplerini birleştirmek, yani birinci öncelliğimiz büyük bir STK gibi çalışmak oldu. İkincisi ise sahanın sesini iş görmekle mükellef, hizmet etmekle mükellef olan iktidara bunu iletmek oldu ve kamuoyunun gündemine getirmek oldu. O görevi bu enkazlar ortadan kaldırılıncaya kadar yerine getireceğim. Hala sahada çalışıyoruz. Yani yardım tırlarını, sahra hastanelerini çadırlarla ilgili yaptığımız çalışmaları hiç anlatmayacağım ama özne sizsiniz, bizim görevimiz de bu sesi duyurmak.

Bugün Diyarbakır’da taziye ziyaretlerinde bulundum ve bir çadırkenti ziyaret ettim. Aynı zamanda o çadır kentte yaşayan travma geçirmiş çocuklarımızla bir araya geldim. Diyarbakır’da şikayetleri dinledim, olması gerekenleri öğrendim, bunları da ulaştıracağım ve çözüm olması için gayret edeceğim.

Mesela en çok çocuklardan bana bildirilen; üniversiteler biliyorsunuz uzaktan eğitime geçtiler, pandemide de Türkiye’de ısrarlı bir biçimde yüz yüze eğitim yapılamadı. Ortaokul, ilkokul ve lise talebelerimizin o günlerdeki internet eksikliklerini ve tablet eksikliklerini ısrarla söylemiştim. Biz de bu eksiklikleri gidermeye çalıştık. Ama elden gelen öğün olmaz derler atalarımız, dolayısıyla bunu devleti yönetenlerin, iktidarın çözmesi lazımdı. Bugün de Diyarbakır’da gördüğüm şey şu; çocuklarımızın tablet eksikliği var, bu konuda özellikle çadırkentteki çocuklarımızın.

"EVLERE GİRMEKLE İLGİLİ KORKU VAR"

Buraya dair bir korku yaşanıyor çok, evlere girmek ilgili korku var. İkna edilmeleri gerekiyor, evlerinin sağlamlılığı konusunda son derece bilimsel, düzgün yapılan çalışmayla o ailelerinin evine; ‘Senin evine bir şey olmaz’ denilmesi, eğer yoksa, varsa da ‘Senin evin kötü, yıkılacak’ denilmesi lazım. Burada bir dürüstlük, şeffaflık istiyor vatandaşımız.

Önce üniversitelerin KYK yurtlarına aileler yerleştirilmeye kalkışıldı. Ben bugün de Diyarbakır’dan sesleniyorum; bizim aile mahremiyetimize, altı kişiyi, 10 kişiyi bir yurt odasına sığdırmak mümkün değil, doğru değil. Sadece aile mahremiyeti açısından yanlış. Çünkü erkek ve kız yurtları birbirinden ayrıdır, banyoları ve tuvaletleri, mutfakları ortaktır. Böyle bir şey olamaz. KYK yurtlarındaki aileler zaten kalamaz kalmıyorlar, derhal bu karardan vazgeçilmelidir. İstanbul'da Finans Merkezi diye bomboş duran bir yer var, 100 bin insanın çok güzel yaşayabileceği bir yer, derhal onu deprem bölgesinden tahliye edilen kardeşlerimizin yaşayacağı bir alan haline getirilmelidir. Yurtlarda kalaamazlar. Olmaz, aile mahremiyetine uygun değil.

"NE YAPILMAK İSTENDİĞİNİ ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL"

Şimdi ikinci bir konu daha var. Üniversiteye karşı bu alerjinin sebebini anlayamadım ben. Dün itibariyle YÖK, özellikle vakıf ve özel üniversite diye bildiğimiz üniversitelerin rektörlerine, yöneticilerine bir talimat verdi, ‘Asla ve katta yüz yüze eğitim olmayacak. Zoom üzerinden olacak...' Sorunun biri şu, pilotluk eğitimi gören bir öğrenci grubunun pratik yapması gerekiyor bunu nasıl yapacak denildiğinde benden büyük ne var? Bu uçaklarla ilgili talimatı veren kurumun hiçbir işe yaramadığını YÖK Başkanı'nın ağzından öğrenmiş olduk. Rektörlere yanlış talimat veren bir YÖK Başkanı'ndan bahsediyorum. Tıbbiyede okuyan çocuklarla ilgili… YÖK Başkanı’nın verdiği talimat şu; diyor ki ‘Hoca gidecek odasına, öğrenciyle hoca yan yana gelmeyecek, açacaklar bilgisayarlarını konuşmayı oradan yapacaklar.’ Değerli arkadaşlarım aziz milletim, ne yapılmak istendiğini ben bir insan, hoca, anne, babaanne olarak anlamam mümkün değil.

Buradan Sayın Erdoğan’a Diyarbakır’dan sesleniyorum, derhal, derhal, derhal bu olmayacak karardan vazgeçin. Üniversite öğrencilerinin, üniversitelerinde yüz yüze eğitim yapmalarının, hocaları ile beraber çalışmalarının önünü açın. Zaten pandemi ile adam kayırılmasından sebebiyle karşılaştığımız ekonomik durumu kötü olan ailelerin çocukları pandemi ile zaten iki yıl kaybetti. Ekonomik durumu iyi bir ailenin çocuğuyla, ekonomik durumu kötü bir ailenin çocuğunun yarın üniversite sınavlarında rekabet edilebilmesinin yolunu kaybettirdin.

Şimdi de başka üniversitelerin bu eğitim sistemini kaldırarak başka bir kaos, yanlış, başka bir gençlere dair kötülükle karşı karşıyayız. Bundan derhal vazgeçilmesini Sayın Erdoğan’a iletmek isterim, ona seslenmek isterim. Bıktık seçilmişlerin karşısında atanmışların talimat vermesinden. Bıktık milletin iradesini hiçe sayan saygısız, kaba, nobran atanmışların tavır ve davranışlarından. Bu yanlış yoldan derhal vazgeçin."

"SEÇİMLER ZAMANINDA YAPILACAK”

Akşener ayrıca, gazetecilerin seçimlerin zamanında yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusuna, “Bence yapılacak” yanıtını verdi.