İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, iktidara çağrıda bulunarak, "Derhal 14 günlük sokağa çıkma yasağını uygulayın. Bunu yaparken de vatandaşımızın mağduriyetini önleyecek önlemleri eksiksiz alın" dedi. İktidara tepki gösteren Akşener, "Bu iktidar, milletimiz için pandemi kadar tehlikeli bir hale gelmiştir" ifadelerini kullandı.

Akşener'den iktidara: Derhal 14 günlük sokağa çıkma yasağını uygulayın

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Açıklamasında iktidara yönelik eleştirilerde bulunan Akşener, "Aylarca vaka sayılarını saklayıp, sadece hasta sayılarını açıklayarak, herkesi kandırabileceklerini sandılar. O da olmadı. Sadece kendilerini kandırdılar" ifadelerini kullandı.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a tepki gösteren Akşener, "Millet canının derdinde, ülkenin birliğinin sembolü olması gereken Cumhurbaşkanı, hâlâ siyasi kavga peşinde. Bıkmadın mı sayın Erdoğan?" diye konuştu.

Akşener şöyle devam etti: "Bu iktidarın millete verecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Bu iktidar, ömrünü tamamlamıştır. Bu iktidar, millet iradesine değil, sarayzadelerin keyfine teslim olmuştur. Bu iktidar, milletimiz için pandemi kadar tehlikeli bir hale gelmiştir."

İktidara "Derhal 14 günlük sokağa çıkma yasağını uygulayın" çağrısında bulunan Akşener, "Bunu yaparken de vatandaşımızın mağduriyetini önleyecek önlemleri eksiksiz alın. Zararın neresinden dönersek kârdır" ifadelerini kullandı.

Asgari ücret önerisini açıklayan Akşener, "Brüt asgari ücreti 3000 liraya çıkarıp, asgari ücretli çalışanımıza brüt kazancının tamamını ödeyelim" diye konuştu.

Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Şubat ayından bu yana dünyayı saran pandemiyle ilgili iktidarı uyarıyoruz. Bazı ülkelerin hatalarından ders çıkarırlar diye umduk, olmadı. Dar günde vatandaşlarının yanında olurlar diye bekledik, olmadı. Vatandaşımızın sağlığı, canı için yaptığımız önerilere kulak asar, adımlar atar diye bekledik, olmadı.

Salgının ikinci dalgasının ayak sesleri geldiğinde uyarı ve önerilerimizi tekrarladım. Pandeminin başından bu yana gayretli gördüğümüz Sağlık Bakanı’nı da, alınan her karara tebelleş olan Sayın Erdoğan’ı da uyardım. 'Bu işin bedeli ağır olacak. Milletimizi bu belaya karşı, korumasız bırakıyorsunuz. Önerilerimizi yerine getirin' dedim. Ama maalesef sayın Erdoğan, ekonomiden teknolojiye, hukuktan tarihe, sanayiden sağlığa, her konuyu en iyi bilen olduğu için yaptığımız hiçbir uyarıyı, hiçbir önerimizi dinlemedi.

"SADECE KENDİLERİNİ KANDIRDILAR"

Aylarca vaka sayılarını saklayıp, sadece hasta sayılarını açıklayarak, herkesi kandırabileceklerini sandılar. O da olmadı. Sadece kendilerini kandırdılar. Memlekette pandemi başını alıp, dünyada üçüncü sıraya çıkınca, Bu sefer dönüp dünyayı işaret edip, dediler ki, 'Bakın her yerde tablo vahim.'

Sayın Erdoğan; aylardır, 'Çok iyi durumdayız. Zaten şehir hastanelerimiz var' diye caka satarken iyiydi de, dünyadaki duruma işaret etmek şimdi milletimiz virüsten kırılırken mi aklına geldi? Ayıptır, günahtır. 83 milyonun vebalini taşıyorsunuz. Ama daha bunun ağırlığını bile kavrayamıyorsunuz.

Evet, dünyada durumu kötü olan ülkeler var. Ama, ikinci dalgaya karşı, kendini koruyabilmiş ülkeler de var. Sizin işiniz, kötü olan ülkeleri göstermek değil, Türkiye’yi durumu iyi olan ülkeler arasına sokmaktı. Ama söz konusu olan vatandaşlarımızın canıyken bile; siyaset iletişimiyle, algı yönetimiyle, propagandayla sorumluluktan kaçabileceğinizi sandınız.

Canı yanan milletimizin, yaşadığı gerçek ortadayken, yalanların yatsıya kadar süreceğini, gerçeğin kapımızı çalacağını görmediniz. Artık yüzlerinizde, milletine yalan söylemiş bir iktidarın, kapkara lekesi var. İlk seçimde milletimizin karşısına bu lekeyle çıkmak zorunda kalacaksınız.

"PANDEMİ ÜLKEMİZİ SARDI"

Dava arkadaşlarım; Peki sonunda ne oldu? Pandemi ülkemizi sardı. Onlarsa işi götürüp, varlıklarıyla gurur duyduğumuz, sağlık ordumuzun sırtına yıktılar. Sorumluluğu, önerilerine kulak asmadıkları Bilim Kurulu’nun üzerine yıktılar. Ardından da vatandaşlarımızı suçladılar. Sen mitingler yapıp, millete çay atmakta sakınca görmeyince, elbette her şeyin yolunda olduğunu düşünüp, kurallara uymayan vatandaşlarımız oldu. Ama iktidar olarak senin görevin, bütün vatandaşlarımızı koruyacak önlemleri almaktı.

Hayatı paradan puldan, yönetmeyi de, eşi dostu zengin etmekten ibaret sanan bir zihniyetin ülkemize faturası ağır oluyor. Bakıyorsunuz, yine ellerini yıkamışlar, yine hiçbir suçları yok…

Yok öyle yağma sayın Erdoğan! Ekonomiyi damadının, pandemiyi de vatandaşın üzerine yıkıp bu işten elini yıkayıp çıkamazsın.

Madem tek adam düzenini kurdun, o zaman tek sorumlu var, o da sensin. Madem siyasi rantın, kırıntısını görünce üzerine atlıyorsun, başarısızlıkları da bir zahmet üstleneceksin.

"SOMUT ADIMLAR ATILMASI GEREKİYOR"

Aziz milletim; pandeminin ikinci dalgası Türkiye’ye pahalıya mal oldu. Bu süreçte, laf kalabalığıyla günü geçiştirmek yerine, somut adımlar atılması gerekiyor. Bu amaçla milletvekillerimiz, salgının başından beri yaptıkları gibi süreci yakından takip ettiler, soru önergeleri verdiler, kanun teklifleri verdiler. Milletin sesi olmaya, milletin gerçeklerini iktidara anlatmaya çalıştılar.

Mesela dediler ki; “Türkiye’ye getirilecek aşılar, tüm vatandaşlarımıza ücretsiz yapılsın.” Hepimizin sağlığı için yaptığımız bu öneri, Cumhur İttifakı'nın oylarıyla reddedildi.

İktidarın vekilleri reddetti ama sayın Erdoğan dün akşam çıkıp, “Aşılar ücretsiz yapılacak” dedi. Güler misin, ağlar mısın?

Mesela milletvekillerimiz dedi ki; “Pandemi nedeniyle işyerini kapatmak zorunda kalan işletmelere, 2021 yılı bütçesinde ödenek konulmadı. Esnafımıza 6 ay süreyle, aylık 2 bin lira destek ödemesi yapılsın.” Esnafımızı ferahlatmak için yaptığımız bu öneri, Cumhur İttifakı'nın oylarıyla reddedildi.

Peki dün akşam bu konularda tek bir söz duyan oldu mu? Yok. Siyasi ranta gelince topa giren sayın Erdoğan, esnafa gelince ıslık çalmayı tercih etti.

"MİLLETİMİZ İÇİN İSTEDİK, CUMHUR İTTİFAKI REDDETTİ"

Dava arkadaşlarım; Milletimiz için istedik, Cumhur İttifakı reddetti. Esnafımız için önerdik, Cumhur İttifakı reddetti.

Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, milletine ücretsiz aşı yapabilecek bir devlettir. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti zordaki esnafına, aylık 2 bin lira destek verebilecek bir ülkedir. Ama maalesef Türkiye’yi yöneten bu iktidar, milletimizi önemsemiyor, Esnafımızı önemsemiyor. Millet namına iyi olan ne varsa, küçük ortağıyla birlikte parmak kaldırıp engel oluyorlar. Tek dertleri var, o da koltukları…

Bunun son örneğine Sayın Erdoğan’ın dün akşamki konuşmasında hep beraber şahit olduk. Milletimiz dün akşam Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını bekledi. Ne diyecek, nasıl önlemler açıklayacak, merak etti. Çünkü bütün bilgiler onda. Yetki onda. İmkan onda. Ama o gitti, yine yarım yamalak önlemler açıkladı. Siyasi hesaplarla, ürkek adımlar atıp, milletin sağlığını, canını riske atmaya devam ediyorlar. Bilim insanlarının tamamı en az 14 günlük kapanma diye ısrar ediyor. Sayın Erdoğan’ın umurunda değil.

Millet canının derdinde, ülkenin birliğinin sembolü olması gereken Cumhurbaşkanı, hâlâ siyasi kavga peşinde. Bıkmadın mı sayın Erdoğan? Millet canının derdinde, canının. Önce birlik diyorsun, sonra o birliği sen parçalıyorsun. Böyle bir dönemde, en son ihtiyacımız olan kamplaşmak, kavga etmek. Ama sen hala ötekileştirme, kamplaştırma peşindesin.

Böyle olmaz Sayın Erdoğan! Böyle devlet yönetilmez. Yapma! Gün, siyaset yapma günü değil. Gün, topyekûn mücadele günü.

Felaket geldi kapımıza dayandı. Yaraları sarmak yerine, kafa göz yarmak, devlet insanlığına sığmaz. Sana düşen, millete örnek olmak, rehber olmak, bu cendereden en az hasarla çıkmamızı sağlamak. Sana düşen, nasıl ölmeyeceğiz, onu anlatmak.

Sana düşen, esnafımıza, çalışanlarımıza hangi destekleri vereceksin, onu anlatmak. Sana düşen, vatandaşlarımızdan ne bekliyorsun, sen onlara ne vereceksin, bunları anlatmak.

"BU İKTİDAR ÖMRÜNÜ TAMAMLAMIŞTIR"

Masal anlatmayı bırak sayın Erdoğan!

Bu millet tarihini de, değerlerini de, senden önce olduğu gibi, senden sonra da korumasını bilir. Şimdi bütün mesele, milletin canını, birliğini, dirliğini, sağlığını korumak. Bunları nasıl yapacaksın sen asıl onu anlat!

Buradan ilan ediyorum; bu iktidarın millete verecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Bu iktidar, ömrünü tamamlamıştır. Bu iktidar, millet iradesine değil, sarayzadelerin keyfine teslim olmuştur. Bu iktidar, milletimiz için pandemi kadar tehlikeli bir hale gelmiştir.

Sayın Erdoğan; salgın sürecini kötü yönettiğinizi, tedbirlerde geç kaldığınızı, artık herkes biliyor. Gerçeklerle yüzleşme vakti, artık geldi de geçiyor. Derhal 14 günlük sokağa çıkma yasağını uygulayın. Bunu yaparken de vatandaşımızın mağduriyetini önleyecek önlemleri eksiksiz alın. Zararın neresinden dönersek kârdır.

Zaman, Türk Milleti’nin sağlığını, canını koruma zamanı, siyasi rant kovalama zamanı değil.

KATAR TEPKİSİ

Değerli milletvekilleri;

Dünyanın alışveriş çılgınlığına sahne olduğu sırada, Türkiye’de bir başka alışveriş çılgınlığı oldu. Sadece mağazalarda değil, sayın Erdoğan ve Katar Emiri’nin huzurunda, çok daha büyük satışlar oldu.

İstanbul’daki önemli bir alışveriş merkeziyle, Varlık Fonu’na devredilmiş Borsa İstanbul’un yüzde 10 hissesi Katar Devleti’nin fonu tarafından satın alındı.

Bu satışların yanında, içeriği henüz açıklanmayan bir dizi anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaların konuları arasında limanlar, Haliç, su kaynaklarımız, hatta aile ve kadınlarla ilgili bir mutabakat bile var.

Altını önemle çizmek istiyorum: Birçok devlet ya da şirket, yabancı borsalara ortak oluyor, yatırımlar yapıyor. Biz yabancı sermayeye ya da yatırımlara karşı değiliz. Ancak, gelişmiş ülkelerde, bu tür satışlar ya da yatırımlarla ilgili olarak kamuoyuna bilgi verilir.

Şu nedenle, şu şartlarda, şöyle bir anlaşma yaptık denir. Devlet, “Ticari sır” maskesinin ardına saklanmaz. O yüzden, gizli saklı, yangından mal kaçırır gibi yapılan bu anlaşmaların akıbetini, dikkatle takip edeceğiz.

ASGARİ ÜCRET ÖNERİSİ

Brüt asgari ücreti 3000 liraya çıkarıp, asgari ücretli çalışanımıza brüt kazancının tamamını ödeyelim.

Yani, işverenimiz, çalıştırdığı asgari ücretli vatandaşımızın, gelir vergisini ve SGK primini, devlete değil çalışanına versin.

Devletimiz de çalışanımızın gelir vergisini ve SGK primini üstlensin.

Böylece, asgari ücretle çalışan vatandaşımızın eline net 3000 lira geçerken, işverene olan maliyeti ise 3458 lira olmaya devam etsin.

Yani; çalışanımızın eline geçen asgari ücreti, 2325 liradan 3000 liraya çıkaralım ama işverene olan maliyetini de arttırmayalım.

Ayrıca, bu düzenleme sadece asgari ücretliyi kapsamasın.

Asgari ücretin üzerinde maaş alan çalışanların da asgari ücretten doğan SGK primini ve gelir vergisini devlet üstlensin.

Bir başka deyişle, devletimiz bütün çalışanlarının cebine, aylık 675 lira koysun ama bu parayı işverenden almasın.

Bizim önerimiz budur."