İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, grup toplantısında yaptığı konuşmasında Tarkan şarkısı üzerinden iktidara yüklendi. Akşener, "Bu ülkenin sanatçısıyla bu ülkenin dinlediği müzikle uğraşacağınıza oturun kendi işlerinizi yapın En azından, giderayak bu millete faydanız olsun. Çünkü er ya da geç o sandık 'gelcek'. Ağlasanız da, sızlansanız da, milletin başına bela ettiğiniz bu ucube sistem, geldiği gibi 'gitçek'. Siz isteseniz de, istemeseniz de, bu çile 'bitçek'. İYİ Parti yetkiyi aldığında, milletimize reva gördüğünüz bu kabus, elbette 'geççek'" diye konuştu.

Akşener'den iktidara Tarkan'lı gönderme: Milletimize reva gördüğünüz bu kabus, elbette 'geççek'

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündemi değerlendirdi.

Akşener konuşmasına EYT'lilerin sorunlarına değinerek başlarken, "1,8 milyon insanımız önümüzdeki döneme emeklilikte yaşa takılacak. 4,8 milyon halen çalışan ve çalışmış olan vatandaşımız EYT mağduru. 20 milyon insanımız mağdur. Hesabını kitabını yaptık. Yapacağımız EYT düzenlemesi bir haktır. EYT grubunda yer alan prim gün sayısını doldurmuş 3 milyon insanımız düzenlemeden yararlanabilecek. Sağlık imkanlarına erişebilecekler. 1,8 milyon insanımız da bu düzenlemeden yararlanabilecek" dedi.

Tunceli'de kaybolan ve bulunamayan Gülistan Doku'nun ailesinin de grup toplantısında bulunduğunu açıklayan Meral Akşener, "Maalesef Gülistan 2 yıldır kayıp. 2 yıldır kayıpsa kadınlar güvendedir diyemeyiz, kadına şiddete dur diyemeyiz. Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı'nı göreve çağırmak istiyorum. Biz de araştırma komisyonu kurarak gereken her türlü katkıyı vereceğiz. Gülistan'lar kaybolmasın, Ceren'ler yaşasın diye üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız" ifadelerini kullandı.

Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:

"Artık her hafta farklı bir şey söylüyor. Geçen hafta zamların gerçekliğiyle ilgili muhalefetin yaygara yaptığını söylerken, bu hafta da 'külfeti hep birlikte sırtlayacağız' dedi. 'Ülkenin kazancından hep birlikte istifade ettik' diyorsun da sen milletimizin vergilerini çarçur ederken, anneler bebeklerine mama alamaz, gençler tatile gitmenin hayalini kuramaz halde. Akıl dışı, plansız yönetim anlayışınla kaynakları har vurup harman savurdun. Şimdi ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorsun.

Sandık sıkıştırmaya başlamış panik büyük. Madem geçen hafta her şey yolundaydı, o zaman bu haftaki külfet nereden çıktı. Sen yandaşlarının gönlü olsun milletimizin vergilerini çarçur ederken, bu ülkede anneler çocuklarına mama alamaz hale geldiler. Danışmanlarına 15 maaş bağlarken, öğretmen tek maaşı bile alamıyorlar. Milletimizin cebinden aldığını yandaşın cebine koydun. Bu milletin seni bir kez daha yılgın bir hoşgörüyle benimseyeceğini sanıyorsan çok yanılıyorsun. Millet artık her şeyin farkında, AK Parti iktidarı artık yok. Bu milleti artık daha fazla oyalayamazsınız. İlk sandıkla gelecek o sondan daha fazla kaçamazsınız.

"BU KABUS ELBET GEÇÇEK"

Cumhuriyetimizin tüm birikimlerini de yok saymayı seçen, Ak Parti iktidarının, son dönemdeki fobisi de, sanat oldu… Bu durum artık bir saplantı haline geldi. “Sanatkâr el öpmez; sanatkârın eli öpülür.” diyen, o büyük vizyondan, sanatçılarımızı, her fırsatta yargılayan, hedef gösteren ve tehdit eden, bir vizyonsuzluğuna geçiş yaptık. Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde, Tarkan bir şarkı çıkardı.

Yaşadığımız bu kötü günlerin, geride kalacağını söyleyen, umut var diyen bir şarkı… Ama nedense bu şarkı, bazılarına çok ağır geldi. Bu öyle garip bir zihniyet ki, bu kötü günler geride kalacak diye, şarkı söylenmesine bile tahammülleri yok. Şarkıda küfür yok, hakaret yok; umut var ama bu arkadaşların, o umuda bile alerjileri var.

Kimlere alerjileri yok biliyor musunuz? Mesela, kendilerini eleştirmek yerine, 'kuzu kuzu' oturanlara alerjileri yok. Havuz medyasındaki 'dilli düdüklere' alerjileri yok. İhaleleri 'hüp' diye götüren, 'a-acayip' müteahhitlere alerjileri yok. Aslında Tarkan geççek diye şarkı yapınca arıza çıkarmaları normal, hiç geçmesin bitmesin istiyorlar.

Mesela, Türk lirasını pula çevirelim, enflasyonda dünya rekoru kıralım ama sürdüğümüz sefa hiç bitmesin istiyorlar. Mesela, her yıl daha fazla vergi toplayalım milletin, adeta ümüğünü sıkalım, topladıklarımızı da yandaşa dağıtalım ama bu eğri düzen, hiç bitmesin istiyorlar. Mesela, ne kadar beceriksiz, kifayetsiz varsa; 5 maaş, 10 maaş bağlayalım yeğeni, gelini, kayınçoyu, yönetim kurullarına atayıp, zengin edelim ve bu utanmazlık hiç bitmesin istiyorlar.

Buradan iktidara seslenmek istiyorum; Türkiye'de herkes sanatını istediği gibi icra etmekte özgürdür. Kimi över kimi eleştirir, bize düşen onlara saygı göstermektir. Bu ülkenin sanatçısıyla bu ülkenin dinlediği müzikle uğraşacağınıza oturun kendi işlerinizi yapın. Bu ülkenin sorunlarını, milletin dertlerini çözmenin peşinde koşun. En azından, giderayak bu millete faydanız olsun. Çünkü er ya da geç o sandık “gelcek”. Ağlasanız da, sızlansanız da, milletin başına bela ettiğiniz bu ucube sistem, geldiği gibi “gitçek”. Siz isteseniz de, istemeseniz de, bu çile “bitçek”. İYİ Parti yetkiyi aldığında, milletimize reva gördüğünüz bu kabus, elbette “geççek”.

"PEŞKEŞ TRENİNİN SON DURAĞI PTT"

AK Parti iktidarının peşkeş treninin, son durağı PTT. PTT, kendi resmi internet sitesi üzerinden, doğrudan HGS satışı yaptığında, tahsilatın tamamı, kendi kasasında kalacakken, tüm HGS satış gelirlerinin yüzde 60’ı,PTTeM şirketine, hiçbir gerekçe olmadan bırakılmış.

RUSYA-UKRAYNA KRİZİ

Dış politika ve onun iletişim dili olan diplomasi devlet aklı, birikim ve ciddiyet ister. Diplomasi usta ellerde şekillendirilmesi gereken bir sanattır. Ancak maalesef sayın Erdoğan ve arkadaşlarının elinde bu sanatın yok oluşuna şahit oluyoruz. AK Parti iktidarında ülkemizde ne devlet aklı ne ciddiyet kaldı. Nerede torpilli eş dost varsa, nerede eski vekil, bakan varsa, nerede ayak altından çekilmesi gereken bir siyasi tortu varsa gittiler büyükelçi yaptılar. Hariciyemizi AK Parti'nin geri dönüşüm kutusuna çevirdiler.

AK Parti'nin sergilediği dış politika performansına bakınca milli çıkarlarımızın yerine sayın Erdoğan'ın gönül bağlarının aldığını görüyoruz. Uluslararası ilişkilerde caydırıcılık politikası diye bir kavram vardır. Bu kavram devletler arasında ilişkilerde verilecek karşılık ve sonuçları konusunda şüphe uyandırarak bir devleti olası tehditkar eylemlerinden vazgeçirme politikasıdır.

Ukrayna'da bir kriz yaşanıyor ama sayın Erdoğan ve ekibinin birbirlerini boşa düşüren açıklama ve davranışları hem NATO hem Rusya nezdinde Türkiye'yi kırılgan bir noktaya düşürdü.

Biz İYİ Parti olarak devletin toprak bütünlüğüne ve tam egemenliğine saygı duyulması gerektiğini düşünüyoruz. Bir ülkenin egemenlik sahasının başka bir ülke tarafından ihlal edilmesine karşıyız. Bu çerçevede saldırıya uğrayan devletin, uluslararası hukuktan ve BM şartının 55. maddesinden doğan meşru müdafa hakkını da tanıyoruz. Bu bağlamda Rusya öncelikle işgal ve ilhak ettiği Kırım'dan çekilmelidir. AK Parti Uygur Türkleri için takındığı pısırık tavrı, Kırımlı kardeşlerimizin için takınıyor olsa da biz İYİ Parti olarak Rusya'nın Kırım Türklerine baskısına son vermesini talep ediyoruz.

Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne yönelik tehdit oluşturulması kabul edilebilir değildir. Rusya'yı askerlerini geri çekmeye çağırıyoruz. Türkiye'nin Ukrayna'ya İHA satışına devam etmesi yönündeki kararını olumlu buluyoruz.

Ukrayna, Türkiye için savunma sanayisinin gelişiminde, kritik rol oynayabilecek bir ülkedir. Bu alandaki iş birliğinin, geliştirilmesini ve derinleştirilmesini destekliyoruz.Biliyoruz ki, Rusya’nın, NATO’nun genişlemesi ile de, bağlantılı olarak, kendi güvenliğine dair, kaygıları var. Ancak bu kaygıların giderilmesi, bir savaş tehdidi üzerinden olamaz.

Bu bağlamda da; bir yandan Rusya’yı, diğer yandan da, NATO müttefiklerimizi, bir an önce, yapıcı bir gündem üzerinde çalışmaya davet ediyoruz.

ARICILIK SEKTÖRÜNDEKİ SIKINTILAR

Bay kriz ve arkadaşları yıkıma tam gaz devam ederken, her sektör sorunlarla mücadele etmeye devam ediyor. Arıcılık sektörü çocuklarımızın gelişimi için önem taşıyor. Dünyada bal üretiminde 2'nci olmamıza rağmen, yüzde 5'ini ihraç edebiliyoruz. Tarım Bakanı bu durum neden böyle diye sormuyor. Kovan başı verim 14 kg'den 11 kg'ye düşmüş hiç merak etmiyor. Buradan tarım zararlısı bakana seslenmek istiyorum; arıcılık sektörü kendilerine kulak vermenizi bekliyor. Yanan orman alanlarından mahrum kalmalarına nasıl çözüm bulacaksınız? Arıcıların artan girdi maliyetlerini karşılamak için ne yapacaklarınızı merak ediyor.

Bu arkadaş, boyundan büyük siyasi mesajlarla, patronuna şirinlik yaparken; arıcılıkta, kışlatma ve güçlendirme için, ana girdi kalemi olan şeker fiyatları, aldı başını gitti. Piyasada bir çuval toz şeker, 460-470 lira olmuş. Hızla 500 liraya doğru gidiyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Kovan başına, en az 141 lira maliyet demek. Peki, bu ne demek? Kovan başına, 3,3 kilo bal demek. Yani; üretici, kovandan aldığı 11 kilo balın, 3,3 kilosunu, şekere verecek demek.

Oysa; başını sosyal medyadan, biraz kaldırsa, Saray trollüğüne, bir süreliğine ara verse, Kırk yılda bir, biraz işini yapsa, bu maliyet, 78 liraya düşecek, kovan başına, 1 buçuk kilo bal da, üreticinin cebinde kalacak.

TÜRK ŞEKER'İN DURUMU

İlk olarak, TÜRKŞEKER’e hemen bir talimat verin. Bölgesel özelliklere göre arıcıların, kovan sağlığı ve gelişimi için, ihtiyaç duyduğu şeker miktarını belirleyin. O miktarları, TÜRKŞEKER’e bildirin. TÜRKŞEKER de size, fabrika teslim fiyatı bildirsin. Arıcılar, kayıt sistemi üzerinden gidip şekerlerini alsınlar. İster birlikler üzerinden, ister platform üzerinden, isterlerse de, doğrudan alabilsinler.

Ayrıca, yangından mağdur olan çam balı üreticileri için Kuzey Ege bölgesinde, Basra Böceği yayılımına göre, yeni konaklama alanları belirleyin. Mağduriyetlerini dikkate alarak, kiralama bedellerini makul miktarlarda tutun. Arıcıları o alanlara, güvenli bir şekilde yerleştirin, konforlarını sağlayın.

Tüm bunların yanında, dikkatinizi çekmek istediğim, bir başka konu daha var. Ya TÜRKŞEKER olmasaydı? Yani, ya özel sektör şeker fabrikalarında, 460-470 liraya varan, 50 kiloluk toz şeker fiyatı, TÜRKŞEKER’de, 250-260 lira civarında olmasaydı? Çiftçinin cebinden, sadece şeker girdisi üzerinden uçup giden, 1 buçuk kilo balın parasını, kimler ödeyecekti? Elbette, biz ödeyecektik. Yani sayın Erdoğan’ın aynı gemide olduğumuzu söyleyip, kürek mahkumluğunu layık gördüğü vatandaşlar olarak, bizler ödeyecektik.

Zamanında iktidarı uyardık. 'Şeker fabrikalarını böyle hoyratça özelleştirmeyin' dedik. Anlamadılar. Almanya’nın yüzde 78’i, Fransa’nın yüzde 82’si, Hollanda ve İngiltere’nin ise yüzde 100’ünde, şeker, kooperatifler tarafından üretiliyor dedik. Dinlemediler. ABD’de, şeker pancarından şeker üreten fabrikaları, devlet, özel sektörden satın alıp, kanunla, kooperatiflere devretti dedik. Duymadılar.

Şeker fabrikaları, sadece tarımsal sanayi değildir dedik. Şeker fabrikaları, sadece şeker pancarı, ya da şeker de değildir dedik. Şeker pancarı, çiftçiyi tarlaya ve köye bağlayan, ailenin tüm fertlerine, çalışma ve istihdam imkânı sağlayan, yan ürünlerinin, tamamı değerlendirilen, katma değeri arttırıcı bir bitkidir dedik. Bütün tüketicileri, yüzbinlerce çiftçiyi, besiciyi arıcıyı, yem sektörünü, kısacası, çoklu alanları ilgilendiren bir konudur dedik. Ama yok, inatla burunlarının dikine gittiler.

Üstelik bunları, sadece biz de söylemedik. Bütün bölge halkı söyledi. Tokat söyledi. Erzincan söyledi. Erzurum söyledi. Hatta Erzincan’daki üreticiler, güçlerini birleştirip; “Burayı özelleştirecekseniz, biz alalım.” dediler.

Peki onlar ne yaptı? Sırf bunun önünü kesmek için; paraları yetmesin diye, Erzurum ve Erzincan’ı, beraber özelleştirdiler. Şimdi iktidardakilere soruyorum; eserinizle gurur duyuyor musunuz? Özelleştirilen şirketleri alan, yandaş sermayeniz, çiftçilerle yaptıkları sözleşmeye uymazken, şeker fiyatlarını, istedikleri gibi belirlerken, şeker pancarını, istedikleri fiyattan alıp, çiftçiyi iflas noktasına getirirken, ortaya çıkardığınız bu enkazdan, gurur duyuyor musunuz? Devletin elinde kalan şeker fabrikaları, şekeri, kilosu 5.3 liradan satarken, özelleştirilen şeker fabrikalarının, melas ve küspeden kazandıkları paranın yanı sıra, şekeri de, kilosu 8 liradan satması, sizi hiç mi rahatsız etmiyor? Çiftçi itiraz edip, özelleştirdiğiniz fabrikalarda, haklarını arayınca, üzerlerine güvenlik güçleri gönderirken, hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Kımıl zararlısı bile, çiftçiye sizin kadar zarar vermedi. Ama siz hâlâ, pişkin pişkin laf yetiştiriyorsunuz.

Eğer şeker pancarı üreticisine, biraz olsun nefes aldırmak istiyorsanız, ton başına 425 lira olarak açıkladığınız, pancar taban fiyatını, 800 liraya yükseltin.

Tarımsal girdiler, yani, gübre, mazot, tohum ve ilaç fiyatları, geçen yıla göre, 2-3 kat artmış durumdayken, önümüzdeki sene için koyduğunuz taban fiyatını, hemen şimdi uygulayın. Tarım Kredi Kooperatifleri olarak, 14 Şubat’ta, büyük bir müjdeyle açıkladığınız, yüzde 30’luk, kimyevi gübre indirimlerine rağmen, serbest piyasada fiyatlar, Tarım Kredi fiyatlarının hâlâ altında. Bir işi de doğru düzgün yapın.

Şimdi ben bu gerçekleri anlattım diye, Sayın Erdoğan bana çok kızacak. Hatta hemen inkâr siyasetine sığınarak; “yalaannn” diyecek “iftiraaa” diyecek, "yaygara yapıyor” diyecek. Ama ben yine, kendisini aziz milletimizin sesiyle yüzleştireceğim. Biraz cesareti varsa, bizi dinlemeye devam etsin.

ERDOĞAN'A YANIT: "ARADIĞIMIZ AK PARTİ'YE BİR TÜRLÜ ULAŞAMIYORUZ"

Dikkatinizi çekmiştir, Sayın Erdoğan, son dönemde sık sık, 'Gönül ister ki, bizimle projelerle yarışacak bir muhalefet olsun' diyor. Alın benden de o kadar… Gönül ister ki, karşımızda, bizimle kürsü şovlarıyla, hamasetle veya havuz medyası operasyonlarıyla değil de, vizyonla, projeyle, liyakatli kadrolarla rekabet edecek bir Ak Parti olsun… Ama heyhat! Maalesef yok. Aradığımız Ak Parti’ye bir türlü ulaşamıyoruz. İnanın, İYİ Parti olarak, bu durumdan, gerçekten çok ama çok müzdaribiz.

"İYİ PARTİ TÜRK SİYASETİNDEKİ BÜTÜN TAŞLARI YERİNDEN OYNATTI"

Şimdiye kadar AK Parti, iktidarını toplumumuzu kutuplaştırıp, düşmanlaştırarak, milletimizin hassasiyetleriyle oynayarak, cumhuriyet değerlerimizle kavga ederek, korumaya çalıştı ama artık her şey değişti. Çünkü bir şey değişti ve her şey değişti. İYİ Parti, Türk siyasetindeki bütün taşları yerinden oynattı.

Bu partiyi kurmasaydık yandaş ya da muhalif kanallarda bugün 2023'e dair ne konuşulacaktı? Bugün 31 Mart başarısı konuşuluyor. İYİ Parti olmasaydı İstanbul, Adana, Ankara, Antalya ne olacaktı? Bir şey değişti ve her şey değişti.

İlk günkü heyecan ve coşkumuzla, ama her zamankinden daha büyük ve daha güçlü, torunumun deyimiyle, kocaman bir aile olarak, işte bugün buradayız. Milletimizle yan yana, omuz omuza, sırtımızda Atamızın mirası, önümüzde güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye hedefimizle."