Google Play Store
App Store

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada "Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir" açıklaması yapan AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal'a tepki göstererek, "Bu düpedüz patolojik bir Cumhuriyet nefretine kılıf bulma gayretidir. Türkçe düşünemiyor musun? O senin kapasite problemin. Siz en küçük bir düşünme yetisine sahip oldunuz da Türkçe mi size engel oldu. Siz bir kitap açıp okumayı denediniz de alfabe mi size engel oldu. Siz bu millete bu memlekete yararı olan bir değer setine sahip oldunuz da cumhuriyet mi size engel oldu. Yuh olsun, yazıklar olsun" dedi.

Akşener'den Mahir Ünal tepkisi: Bu düpedüz patolojik bir Cumhuriyet nefretine kılıf bulma gayreti
Fotoğraf: DHA

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündemi değerlendirdi.

Akşener, yaptığı açıklamalarda AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal'ın "Bu düpedüz patolojik bir cumhuriyet nefretine kılıf bulma gayretidir. Tepeden tırnağa art niyetlidir. Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir" ifadelerine tepki gösterdi. Akşener, "Türkçe düşünemiyor musun? O senin kapasite problemin. Çünkü düşünce üretebilmek için önce düşünebilmek lazım. Siz en küçük bir düşünme yetisine sahip oldunuz da Türkçe mi size engel oldu. Siz bir kitap açıp okumayı denediniz de alfabe mi size engel oldu. Siz bu millete bu memlekete yararı olan bir değer setine sahip oldunuz da cumhuriyet mi size engel oldu. Yuh olsun, yazıklar olsun. 20 yıl boyunca yapamadıklarını gider ayak yapmak için çabalıyorlar. Atatürk düşmanı, Türkçe düşmanı, gayri milli bir düşüncede olduklarını da çok iyi biliyoruz" şeklinde konuştu.

Akşener ayrıca, 'konuşmayanlara' çağrı yaparak partisine davet etti. Akşener, "Ülkemizin içinde bulunduğu demokrasi krizinden rahatsız olan, tedirgin olan, konuşmak isteyen ama konuşamayan herkesi bizimle olmaya davet ediyorum" ifadelerine yer verdi.

Akşener'in açıklamalarından satırbaşları şöyle:

"Şimdiye kadar milletimize yapacağız diyip yapamadığımız hiçbir şey olmadı. Biz bundan beş yıl önce söz verdik, artık vakit bu sözü tutmanın vaktidir, artık vakit iktidar vaktidir. İYİ Parti iktidara hazır. Milletimizi hakettiği mutlu, güçlü bir Türkiye'ye ulaştıracağız. Başaracağız, başaracağız, başaracağız.

Ülkemizin yaşadığı kriz sarmalı derinleşiyor. Ceple boşalmaya devam ediyor. Yeni ekonomi modeli diye pazarladıkları ucube model yüzünden ülkemiz can çekişiyor. Bu akılsız ekonomi yönetimi her hafta yeni bir deneyi dayatıyor.

"FAİZCİLERİN EN ÇOK SEVDİĞİ KİŞİ ERDOĞAN'DIR"

Son zamanlarda, varlığı zaten meçhul olan, Merkez Bankası, geçtiğimiz günlerde 150 baz puanlık faiz indirimine gitti. Politika faizi, yüzde 12’den, yüzde 10 buçuğa indi. Ancak faizlerin düşüşü sadece kağıt üzerinde kaldı. Şirketlerin hiçbiri Merkez Bankası'nın açıkladığı ticari krediye ulaşamıyor. Piyasanın bile itibar etmediği bir Merkez Bankası yok hükmündedir. Bay Kriz'in keyfi uğruna 85 milyonun geleceği ile oynanıyor. Faize karşıyım pozlarına bakmayın, bu dünyada faizcilerin en çok sevdiği kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır.

Milletimiz enflasyon altında ezilirken bankaların ilk 8 ayda geçen yıla görew 5 kat daha yüksek kar açıklamasına bakınca kim faizci? Olan piyasalara, üreticilere, milletimize oluyor. Bu modelden kaynaklanan bedeli milletçe biz ödüyoruz. Yaşadığımız sıkıntıların sebebi bu iş bilmezliktir. Demokrasi olmazsa, güven kalmaz, Güven kalmazsa yatırım olmaz, yatırım olamazsa iş olmaz aş olmaz. İşte bu iktidar artık insanlarımızın güvenini kaybetti, milletimiz güvendi oy verdi ama artık karşımızda '"illetin adamı" diye ambalajlanan Erdoğan yok, yandaşların, lobilerin, faizcilerin adamı Bay Kriz var. Türkiye'yi enflasyon canavarına kurban eden Bay Kriz var.

Ekonomik kriz almış başını gitmiş bu arkadaş hala açılış peşinde, toplumsal bir çöküşün ayak sesleri artık duyulur olmuş sayın Erdoğan hala hamasat peşinde.

Öğretmenlerimiz AK Parti'nin prangalarına takıldı. İl Milli Eğitim Müdürü'nün Diyarbakır'da öğretmenlerimize Erdoğan'ın mitingi için talimat verildiği ortaya çıktı. Şu utanmazlığa bakar mısınız. Sanki bir devlet görevlisi değil de AK Parti il başkanı. Bir devlet görevlisi, görevini yaparken devleti yöneten kişilere değil devlete bağlıdır. Kendisini göreve getiren siyasetçiye karşı kişisel minnet duygusuyla hareket edemez. Şahsi fikirlerini talimata çeviremez. Öğretmenlik mesleğinin onurunu zedeleyemez. Herkes ayağını denk alsın, bundan sonra gözümüz bu tip haksız uygulamaların üzerinde olacak.

DOKTORLARIN SORUNLARI

İktidarın, ısrarla itibarsızlaştırmaya çalıştığı bir diğer meslek grubu da doktorlarımız. Biliyorsunuz Sayın Erdoğan en son, “Giderlerse gitsinler.” demişti. Belli ki, yetmemiş olacak şimdi de gözlerini kalan doktorlarımıza dikmiş ama biz doktorlarımızı geri getiriyoruz gördüğünüz gibi. Geçtiğimiz günlerde, Sağlık Bakanlığı, bir yönetmelik yayınladı. Bu yönetmelik esasen; mevcuttaki bir açığı, kapatmak için yapılacaktı. Ancak tabii ki, klasik bir Ak Parti hareketi olarak, yasakçı ve baskıcı bir yöntem geliştirildi. Normal şartlarda hekimlerimiz, üniversite hastanelerinde, yarı zamanlı olarak çalışırken, muayenehane açamıyorlar. Yani, üniversitelerde, yarı zamanlı çalışmak isteyenlere, tek seçenek bırakılıyor O da, sözleşmeli çalışmak. Dolayısıyla, serbest çalışma hakkı olmayan hekimlerimiz; ya şehir hastanelerinde, ya da, özel hastanelerde çalışmaya, mecbur bırakılıyor. Bu düzen, yaklaşık 10 yıldır bu şekilde işliyor. Ancak hekimlerimiz, bu durumdan dolayı; hem, özlük haklarını, büyük ölçüde yitirdikleri, hem de, özel merkezlerin tahakkümünden, bunaldıkları için; son yıllarda, özel muayenehanelerde çalışmayı, tercih etmeye başladılar.

Bu da, kamuda ve özellikle zincir özel hastanelerde, bazı branşlarda, ciddi doktor açığına, sebep olmaya başladı. İşte geçen hafta çıkan yönetmeliğin, tam olarak, bu açığı kapatması beklenirken; Özel hastanelerin, dışarıdan misafir hekim, konsültan hekim anlaşmalarına, sınırlama getirildi. Bunun için belirlenen oran da, özel hastanenin, toplam hekim sayısının, yüzde 15’i olacak şekilde ayarlandı.

Yani, şöyle düşünün; Avukatların, duruşmaya girecekleri mahkemelere sınır getirilmesi, ne demekse, bu yönetmelik de, doktorlarımız için o demek. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Böyle bir sorun çözme anlayışı olabilir mi? Ayıptır, günahtır. İşte tam da bu yüzden, bugün, Millet’in Gerçek Evi olan Gazi Meclisimizde, Milletin Kürsüsü’nde, değerli bir hekim kardeşimizi ağırlıyoruz. Her zaman olduğu gibi, milletimizin gerçeklerini, yine, bizzat milletimizden dinleyeceğiz.

MAHİR ÜNAL TEPKİSİ

Her hafta yaptıkları abuk sabuk çıkışlarla artık siyasetin çivisini çıkardılar. Bu durumun yansımalarına Sayın Erdoğan'ın son haftalardaki nefret dolu hezeyan ataklarına da tanık oluyoruz. Geçen haftanın talihli nefret obesji de Kürtler oldu. Tuttu bu ülkenin eşit ve şerefli vatandaşları olan Kürtleri PKK'lı ilan etti. Erdoğan'ın kendisinden görmediği herkese karşı duyduğu öfke ve nefretin dışında bir de bu arkadaşların bazılarında cumhuriyet nefreti var. Bu memleketin temel değerlerine kurucu iradesine ve cumhuriyetimize dair her şeye bastıramadıkları bir düşmanlık hissediyorlar. Fıtratları böyle.

Bunun son örneğini de AK Parti'nin bir Grup Başkan Vekili'nin ağzından çıkan ibretlik sözlerle gördük. Bu arkadaş, her bir cümlesi ayrı bir patolojik vaka olan açıklama yaptı. Dedi ki, "Maalesef bir kültür devrimi olarak cumhuriyet, bizim lugatımızı alfabemizi, dilimizi, bütün düşünme setlerimizi yok etmişitir. Bugün konuştuğumuz Türkçe ile bir düşünce üretemeyiz. Sadece konuşma ihtiyacımızı karşılayabiliriz." Rezalete bakar mısınız. Tarihi fesli meczuplardan öğrenmiş bu sözde entelektüelin hezeyan dolu analizine bakar mısınız. Fevkalade aydın arkadaşımız çığır açıcı düşüncelerini Türkçe dilinde üretemiyormuş. Sadece konuşabiliyormuş düşünemiyor, sadece konuşuyormuş, bundan da çok muzdaripmiş.

İşte size 'keşke Yunan kazansaydı' diyen ucube bir zihniyetin ortaya çıkışı. Bu arakdaşımız Kahramanmaraşlıdır, milli mücadelede destan yazan Kahramanmaraşlıların şanına, dil uzatan bu arkadaşa buradan hatırlatmak istiyorum, biz ezelden beri Türkçe konuşuyoruz muhterem, yani cumhuriyet ile birlikte bizim dilimiz değişmedi. Sadece alfabemiz değişti, bu değişim de Türkçe düşünen ve Türkçe konuşan milletimizin yeni Türk harfleriyle Türkçe kültürümüzün gelişimindeki en önemli adımlardan biri oldu. Üstelik Türkçe sadece Türkiye'nin değil, Azerbaycan'ın da Doğu Türkistan'ın da Özbekistan'ın da Kırgızistan'ın da ve daha Türk Cumhuriyetleri'nin de dilidir. Türkçe binlerce yıllık kadim tarihimizi birbierine bağlar. Eğer ki, bugün Türkiye müslüman ülkeler arasında en yüksek okuma-yazma oranına sahip olabilmişse bunu cumhuriyetin eğitim reformlarına borçlusudur.

Bir vekile anlatmak zorunda olduğum için gerçekten utanç duyuyorum. Neynmiş bu Türkçe ile düşünce üretilemezmiş, bu sözleri cahillikle açıklamaya kalkmak cahillik kavramının içini boşaltmak olur. Bu düpedüz patolojik bir cumhuriyet nefretine kılıf bulma gayretidir. Tepeden tırnağa art niyetlidir. Biz bu arkadaşlardan bu ülkenin kurucu değerlerine saygı göstermelerini zaten beklemiyoruz. Ama yere batasıca nefretlerini kusmak için aziz Türkçemizi obje yapmalarını da kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz.

Türkçe düşünemiyor musun? O senin kapasite problemin. Çünkü düşünce üretebilmek için önce düşünebilmek lazım. Siz en küçük bir düşünme yetisine sahip oldunuz da Türkçe mi size engel oldu. Siz bir kitap açıp okumayı denediniz de alfabe mi size engel oldu. Siz bu millete bu memlekete yararı olan bir değer setine sahip oldunuz da cumhuriyet mi size engel oldu. Yuh olsun, yazıklar olsun. 20 yıl boyunca yapamadıklarını gider ayak yapmak için çabalıyorlar. Atatürk düşmanı, Türkçe düşmanı, gari milli bir düşüncede olduklarını da çok iyi biliyoruz.

"DERİN BİR NESEF ALARAK HUZURA KAVUŞACAĞIMIZ GÜNLERE ÇOK AZ KALDI"

AK Parti eliyle devletin niteliğinin de niceliğinin de içi boşaltılıyor. AK Parti iktidarında kendisini devlet görenlerin huzuru için çalışmaya ve çalıştırılmaya başlandı. Artık vatandaşlık kavramına da zarar veriyor. Artık bir tarafta makbul vatandaşlar bir tarafta gayrımakbul vatandaşlar var. Demokrasi bizim için bir amaç değil araçtır diyordu. Oysa demokrasi olmadan krizleri daha da derinleşitirir. Ekonomik sorunlarımızın altında Erdoğan'ın demokrasiyi tehlike gören zihniyeti yatıyor. Derin bir nefes alarak huzura kavuşacağımız günlere çok az kaldı. Demokrasiyi bir araç değil amaç olarak yaşatacağımız günlere çok az kaldı.

PARTİYE KATILIM ÇAĞRISI

Buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bu çağrı bir hak ve hakikat çağrısıdır, bu çağrı bir demokrasi çağrısıdır. Hiçbir makam Türk demokrasisinden daha değerli değildir. Bu sebeple, bugün ülkemizin içinde bulunduğu demokrasi krizinden rahatsız olan, tedirgin olan, konuşmak isteyen ama konuşamayan herkesi, sadece milletin sesini duymaya, milletten aldığı yetkiyle görevini yapmaya ve Türk demokrasisine bizimle birlikte sahip çıkmaya davet ediyorum. Gelin bu kutlu mücadeleye omuz verin. Milletçe hakettiğimiz demokrasiyi gelin birlikte inşa edelim.

Görüyorsunuz İYİ Parti güneşi artık en tepede duruyor. İYİ Parti olarak milletimizi itiraz hakkıyla kavuşturmaya geliyoruz. Herkesi dinleyen, duyan, herkesle konuşan, zengin ve mutlu Türkiye'yi inşa etmeye geliyoruz. İYİ Parti iktidarında söz yeniden milletin olacak, emin olun çok az kaldı."