İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM'deki grup toplantısında partisinin İstanbul il başkanlığına yönelik gerçekleştirilen saldırıyla ilgili konuşurken kürsüden yere kurşun fırlattı. Akşener, "Bunca engeli aştıktan sonra şimdi bize bu kurşun mu dur diyecek. Bunca tehdide direndikten sonra şimdi bizi bu kurşun mu korkutacak. Bunca ahlaksızlığa göğüs gerdikten sonra, şimdi bizi bu kurşun mu sindirecek!" tepkisini gösterdi.

Akşener elinde kurşunla konuştu: Şimdi bizi bu kurşun mu sindirecek!
Fotoğraf: AA

HABER MERKEZİ

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Partisinin İstanbul il başkanlığına yönelik gerçekleştirilen saldırıyla ilgili elinde kurşunla konuşan Akşener, "Bunca engeli aştıktan sonra şimdi bize bu kurşun mu dur diyecek? Söyleyin Sinan Ateş durdu mu? Bunca tehdide direndikten sonra şimdi bizi bu kurşun mu korkutacak. Söyleyin Ömer Halis Demir korktu mu? Bunca ahlaksızlığa göğüs gerdikten sonra, şimdi bizi bu kurşun mu sindirecek!" diyerek tepki gösterdi.

Akşener ayrıca, AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Benim adım Tayyip, soyadım da Erdoğan. Erdoğan'a da dikkat et. Tayyip ismine de dikkat et. Konuşurken buna göre konuş. Beni kendinle uğraştırma" sözleriyle ilgili de "Neymiş kendisini benimle uğraştırmayacakmışım. Bir aslan miyav dedi, minik fare kükredi. Recep Bey sen hiç merak etme ben kiminle uğraşacağımı çok iyi bilirim. Mesela ben kul hakkı yiyenlerle uğraşırım. Mesela ben teröristin mektubunu devletin televizyonunda okutanlarla uğraşırım. Gençleri itip kakanlarla, kadınlara hayatı zindan edenlerle, milletin helal aşına, ekmeğine el uzatanlarla uğraşırım ve hiç kusura bakma; sen sevsen de sevmesen de, uğraşmaya devam edeceğim" diye konuştu.

"SİNAN ATEŞ'İN KANINI YERDE BIRAKMAYACAĞIZ"

Akşener'in açıklamalarından satırbaşları şöyle:

"Kadim kültürümüzle harmanlanan cennet vatanımızda hakkımız olan tüm değerlerden, tüm olanaklardan, tüm fırsatlardan mahrum bırakıldığımız ucube bir dönemin nihayet sonuna geliyoruz. Mesela uzun bir zamandır adaletten mahrumuz. Çünkü adaleti gölgeleyen bir iktidar tarafından yönetiliyoruz. Hukuka, keyfine göre yön veren, kendi çıkarları için zalime boyun eğen, başkentin göbeğindeki alçak bir cinayetin gerçek faillerini bulmaktan bile aciz bir iktidar. Düşünün ki emniyet teşkilatımız cinayeti planlayan şahsı bir milletvekilinin evinde yakalıyor. Buna ilişkin tutanak tutuyor. Nasıl oluyorsa oluyor o tutanak ortadan kayboluyor ve bugün, o tutanak dava dosyasında yok. Böyle bir rezalet olabilir mi, böyle devlet yönetilir mi? Hey gidi Erdoğan hey... Neydin ne oldun Recep Bey. 'Cesaretin sembolüyüm' diye geldin gider ayak esaretin sembolü oldun. 'Milletin adamıyım' diye geldin gider ayak mafyaların, simsarların kuklası oldun. Bir zamanlar geçmiş iktidarların hatalarından ders alırdın. Şimdiyse kendi hatasını göremeyecek kadar kör, doğruları duyamayacak kadar da sağır bir adam oldun. Nereden nereye değil mi Recep Bey? Görüyorum ki artık sende Ayşe Ateş’e verdiği sözü tutacak, basiret yok. Babasız kalan Banuçiçeğin, Bengüsu’nun karşısına çıkacak yüz yok! Elindeki sınırsız yetkiye rağmen katillerden hesap soracak cesaret ise hiç yok. Hiç merak etmeyin Recep Bey’in yapamadığını biz yapacağız. Onun tutamadığı sözü biz tutacağız. Ne olursa olsun Sinan Ateş’in kanını yerde bırakmayacağız. Nereye giderlerse gitsinler, isterlerse dünyanın öbür ucuna kaçsınlar o alçakları mutalaka bulacağız.

"SEVGİLİ GENÇLER BEN SİZE İNANIYORUM"

Seçimlere 39 gün kala BTK yeni bir sosyal medya düzenlemesini yürürlüğe koydu. Sosyal medya platformları kişisel bilgileri adli makamlara iletmekle yükümlü olacak. Soruşturma bahanesi bulması yeterli olacak. İçişleri Bakanlığı bilgileri verin dediğinde verilecek. Tek adam rejiminin diktatörlüğe uzanan yoluna bir tuğla daha eklenecek. İşte siz Recep Bey ve arkadaşlarının Türkiye'ye layık gördüğü sistem. Sosyal medya platformlarının tüm kişisel verilerini Türkiye'de tutulması da mecbur kılınıyor. Bugün Recep Bey internete sınır çizmeye kalkıyor. Bu düzenleme Twitter'dan bir A Haber üretme çabasıdır. Ellerinde binlerce troll olmasına rağmen istedikleri algıyı veremediler. Bu hükümetin depremdeki acizliğini sosyal medya ortaya çıkardı. Kızılay'ın çadır sattığını sosyal medya duyurdu. Bu yüzden rezilliklerini ortaya çıkaran her şeye düşmanlar. Sosyal medyaya, gençlere, gençlerin kullandığı tüm teknolojiye düşmanlar.

Sevgili gençler şunu asla unutmayın ki 14 Mayıs’ta oy kullanmaya gittiğinizde çok kritik bir seçim yapacaksınız. Kim Jong’un, uzun boylu ruh ikizi ile Millet İttifakı’nın adayı arasında bir tercih yapacaksınız. Kuzey Kore’ye özenen bir Türkiye ile Avrupa standartlarında bir demokrasiyi doyasıya yaşayan bir Türkiye arasında bir tercih yapacaksınız. Kim Jong’un izinden gidenlerle Atatürk’ün gösterdiği istikamete yürüyenler arasında bir tercih yapacaksınız. Sizlere öğrenilmiş çaresizlik prangaları takanlar ile 'Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet' diye haykıranlar arasında bir tercih yapacaksınız. Ben size inanıyorum. Ben size güveniyorum. Çünkü güç sizde, çünkü söz sizde. Çünkü gelecek sizin ellerinizde. Adım gibi eminim ki 14 Mayıs’ta sandığa gideceksiniz ve kaderinizin dizginlerini elinize alacaksınız. Sandığa gideceksiniz ve Recep Bey’i o koltuktan indireceksiniz. Sandığa gideceksiniz ve Atamızdan aldığınız emanetin hakkını verip yepyeni bir tarih yazacaksınız. Hiç şüphem yok o sene bu sene.

"TÜRKİYE SENİN BU BECERİKSİZLİĞİNE DAHA FAZLA TAHAMMÜM ETMEYE MECBUR MU"

Gider ayak artık bu iktidarın bize verecek bir şeyi kalmadı. Bozuk plak misali kendilerini tekrara başladılar. Yeni bir dönemi başlatıyoruz dedi. Sen daha dün şahlanıyoruz diyordun 2018'de 2020'de şahlanıyoruz demiyor muydun? 2022'de yine bir şahlanasın gelmişti... Hani önündeki tek engel parlamenter sistemdi... Hani nutuklar atıyordun, ne oldu ne değişti? Sana her istediğini veren bu millet, senin şahlanamayışlarının ceremesini çekmeye mecbur mu? Türkiye senin bu beceriksizliğine daha fazla tahammül etmeye mecbur mu. Meydanda verdiğin sözü göreve gelince unuttun. Çok değil geçtiğimiz sene cari fazla vereceğiz diyordun. Ne oldu rekor cari açık verdik. Sen hala aynı şeyleri söylüyorsun. Zahmet edip de seçim söylemini bile değiştirmiyorsun. Memlekette açlık sınırı 9 bini geçmiş bunlar en düşük emekli maaşını 7 bin 500 yapmakla övünüyor. Sana yapmak zorunda bıraktırdığımız 3600 ek gösterge ve EYT için söylüyorsan, yıllarca söz verdin yapmadın. Onları da şimdi eksik yaptın. Bunları biz düzelteceğiz. Ay sonunu düşünmekten uykuları kaçan milletimizin derdini biz çözeceğiz. Milletimiz seni 39 gün sonra tıpış tıpış gönderecek.

"HAKARET ETMEK SANDIKTAKİ KAÇINILMAZ SONU DEĞİŞTİRMEYECEK"

Siz sakın kürsülerde, ekranlarda mangalda kül bırakmayan Recep Bey’e bakmayın. Artık o da bu seçimi kaybedeceğinin farkına vardı. Bu yüzden de son zamanlarda oldukça huysuz, aksi ve gergin. Aslında hoş görmek lazım. Sonuçta gelmekte olan hezimeti hazmetmek kolay değil. Yalnız buradan kendisine küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum, Recep Bey 'gerginsin' deyince, bana ve arkadaşlarıma kızmak, tehdit etmek, hakaret etmek, sandıktaki kaçınılmaz sonunu değiştirmeyecek. Çünkü içinde bulunduğun bu acınası durumun tek sorumlusu sensin sen. Bak tam 21 yıl oldu ama sen hala asgari düzeyde bir devlet insanı olamadın. Dile kolay koskoca 21 yıl. Kim olsa bir şeyler öğrenirdi ama sen maalesef hiçbir şey öğrenemedin. Bir de üstüne geçtiğimiz hafta çıkmışsın bana, 'utan, utan' diyorsun. Evet utanıyorum, bu ülkenin Cumhurbaşkanı olma şerefinin zerresini dahi üzerinde taşıyamamandan ben utanıyorum. Küfür bulaşmış dilinden, fitne saçan sözlerinden, söylediğin yalanlardan, attığın iftiralardan biz utanıyoruz. Milyonlarca vatandaşına düşman gözüyle bakmandan, biz utanıyoruz. Ama belli ki sen hiç ama hiç utanmıyorsun. Bu yüzden de nefret saçmaya, öfke kusmaya tam gaz devam ediyorsun. Hatta muhalefeti Cudi’ye Gabar’a gömmekten bahsedecek kadar şirazeden çıkıyorsun. İnanabiliyor musunuz? Aynen böyle söylüyor. Arkadaş bizi Cudi’ye, Gabar’a gömecekmiş. Bak Recep Bey Cudi ve Gabar senin için vatan olmayabilir. Ama bizim için Rize ne kadar vatan toprağıysa Cudi de o kadar vatan toprağıdır. Kocaeli ne kadar vatan toprağıysa Gabar da o kadar vatan toprağıdır. Sen kuponcu olduğundan vatan toprağının kıymetini bilmezsin ama biz gayet iyi biliriz. Al bayrağımızın gölgesinin düştüğü her yer bizim için cennettir cennet.

Bir yandan yasımızı tutarken vatandaşımızı dinleyecek bir devlet anlayışını yeniden inşa edeceğiz. Toplumsal sözleşmemizin ikinci unsuru adalet sağlamak, adil olmak. Her şeyden önce her bir vatandaşına eşit yaklaşan, fırsat sağlayan bir devlet anlayışını tesis edeceğiz. Milletimizin kaliteli ve ücretsiz barınma imkanı sağlayacağız. Eğlenme, rahat nefes alma ez cümle mutlu bir yaşam hakkını inşa edeceğiz. 3'ün unsur saygılı olmak. Sadece bir kişinin iki dudağı arasından değil, milletimizn iki dudağı arasından çıkan sözlere bakacağız. Her bir vatandaşımızın nüfus cüzdanına saygılı bir Türkiye'yi inşa edeceğiz. 4'üncü unsur nitelilkli insan yetiştirmek. Dünyanın her yerinde çalışabilecek nitelilikli insanlar yetiştirmek için kaliteli bir eğitimi inşa edeceğiz. 5'inci ve son unsur güçlü Türkiye'yi inşa etmek. Dünyada sözü geçen, büyük bir ekonomik güç haline gelerek sağlayacağız. Avrupa'nın göçmen hendeği olmayan, ekonomik coğrafyasını değerlendirerek dünyaya hakim olan, güçlü zengin bir Türkiye'yi inşa edeceğiz.

"BİR ASLAN MİYAV DEDİ MİNİK FARE KÜKREDİ"

Değerli dava arkadaşlarım Recep Bey’in geçen haftaki sayısız hezeyanlarından biri vardı ki, gerçekten evlere şenlik. Neymiş kiminle uğraşacağımı çok iyi bilecekmişim. Neymiş kendisini benimle uğraştırmayacakmışım. Bir aslan miyav dedi, minik fare kükredi. Recep Bey sen hiç merak etme ben kiminle uğraşacağımı çok iyi bilirim. Mesela ben kul hakkı yiyenlerle uğraşırım. Mesela ben teröristin mektubunu devletin televizyonunda okutanlarla uğraşırım. Mesela ben emekliden, memurdan, işçiden, çiftçiden esirgediği milyarlarca lirayı yandaşların, rant şebekelerinin ayaklarının altına seren yağmacılarla uğraşırım. Mesela ben milletine yalan söyleyen, milletinin sesini duymayan, üstüne de utanmadan saraylarda keyif çatanlarla uğraşırım. Anaları mutfakta, babaları da evlatlarına karşı çaresiz bırakanlarla, emekçileri, memurları, enflasyon canavarına ezdirenlerle; vatandaşı yokluk içindeyken faizcilere 200 milyar lira aktaranlarla uğraşırım. Gençleri itip kakanlarla, kadınlara hayatı zindan edenlerle, milletin helal aşına, ekmeğine el uzatanlarla uğraşırım ve hiç kusura bakma; sen sevsen de sevmesen de, uğraşmaya devam edeceğim.

İYİ PARTİ İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI'NA SALDIRI

Recep Bey’in bu tehdidinin, yansımasını hemen ertesi gün gördük. Biliyorsunuz İstanbul il başkanlığımıza silahlı bir saldırı yapıldı. Devlet ciddiyeti olan bir iktidar böyle bir durumda sizce ne yapar? Konunun araştırılması için hemen harekete geçer değil mi? Peki Recep Bey ve arkadaşları ne yaptı? Bize kızdılar. Kamera önüne geçip laf attılar. Sosyal medyadan hakaret ettiler. Neymiş efendim inşaat bekçisi bir kardeşimiz hırsız kovalıyormuş. Hırsızları kaçırmak için de havaya ateş etmiş. Ne hikmetse kurşunlar gelmiş İYİ Parti’yi vurmuş. Bakın siz şu işe… Allah’tan il binamız Kabataş’ta değil… Bilmeyenler için söyleyeyim; İstanbul il başkanlığımız sanılanın aksine, havada değil yerdedir. Üstelik ateş edilen yer ile binamız arasında belediyenin reklam panoları ile koskoca bir E-5 karayolu var. Yani, binamızın girişi E5’in altında kaldığı için ateş edilen yerden bina girişinin vurulma ihtimali, gerek fizik gerek de geometri kurallarına göre imkansız. Yani, ya ifade yanlış ya da bu bekçi kardeşimiz bir aksiyon filmine özenmiş olacak, 'mermiye falso vermiş' ve olağanüstü bir nişancılık sergileyerek 'yanlışlıkla' binamızı vurmuş.

Ayrıca iddiaya göre, bu bekçi kardeşimiz hırsızlığı engellemek için defalarca ateş etmiş ama ne hikmetse, bu kadar ciddi bir hadiseyi şirketteki üstlerine bildirmemiş. Tutanak tutmamış. Polise haber vermemiş. Hatta bunları yapmadığı gibi üstüne de sanki hırsızlık hadisesi normal bir olaymış gibi hırsızlara ateş etmek de bu Teksaslı kardeşimizin günlük rutiniymiş gibi gitmiş evine bir güzel yatıp uyumuş. Hollywood prodüksiyonlarına taş çıkartacak bu fantastik açıklamanın sonunda ise, Recep Bey çıkmış benden özür bekliyormuş… Çünkü kendisi çok kırılmış, duyguları incinmiş. Yazık ki ne yazık. Recep Bey utanmasan mermiye saldırdı diye parti binamızı tutuklayacaksın. Bir de senden özür dileyeceğim öyle mi? Hadi oradan be hadi oradan, çok beklersin! Sakın unutma, biz bugünlere öyle kolay gelmedik. Biz, buralara çiçek bahçelerinden geçerek de gelmedik.

Biz bu yola 2015 yılında koltuk sevdası uğruna her türlü hukuki ve vicdani ilkeyi hiçe sayan sırtını ve aklını tek adama teslim eden bir anlayışa karşı mücadele etmek için çıktık. Biz bu yolda 2017 referandumu ile getirilmek istenen ucube bir tek adam sistemine en gür sesimizle 'hayır' diyerek yürüdük. Çiçek bahçelerinden değil, mayın tarlalarından geçtik. İYİ Partimizin kutlu güneşinin etrafında buluştuk. Cümle aleme meydan okuduk demirden dağları bile eriten kadim bir ateşin etrafında buluştuk. O günlerden bugüne de hiçbir hesaba, hiçbir pazarlığa girmeden bu kürsüden milletimizin sesi olduk, vicdanı olduk. Haksızlıkla mücadele ettik. Esarete itiraz ettik. Prangalara isyan ettik.

Soruyorum sizlere bunca engeli aştıktan sonra şimdi bize bu kurşun mu dur diyecek? Söyleyin Sinan Ateş durdu mu? Bunca tehdide direndikten sonra şimdi bizi bu kurşun mu korkutacak! Söyleyin Ömer Halis Demir korktu mu? Bunca ahlaksızlığa göğüs gerdikten sonra şimdi bizi bu kurşun mu sindirecek! Söyleyin Özgecanlar, Şuleler, Cerenler, Emineler sindi mi? Bunca tuzağı bozduktan sonra şimdi bizi bu kurşun mu öldürecek? Söyleyin Gaffar Okkanlar, Uğur Mumcular öldü mü? Bunca hainliğin üstesinden geldikten sonra şimdi bizi milli misakımızdan bu kurşun mu vazgeçirecek. Söyleyin Eren Bülbüller, Yasin Börüler, Aybüke öğretmenler, Gonca Kurişler vazgeçti mi? Bunca nifakı, bunca fitneyi hakikatın ışığıyla yendikten sonra, şimdi bizi bu kurşuna adres verenler mi ayıracak! Söyleyin hilal ile yıldız hiç ayrıldı mı?

O zaman bugün burada sizlerden bir söz istiyorum. Bu sözü törenize, atanıza uyarak verin. Bu sözü imanınıza, vicdanınıza sorarak verin. Bu sözü aklınızı ve kalbinizi duyarak verin. Kıvılcımdan ateş olacaksınız söz mü? Tüm tehditlere, tüm iftiralara direneceksiniz söz mü? Tüm mermilere göğüs gerip milletimize güneş olacaksınız söz mü? 15 Mayıs günü burada gülmeyen yüzleri güldürmek için susmuş sesleri haykırmak için çöken karanlığı dağıtmak için, 40’yan 40 bin olacaksınız söz mü? Türkün türküsü olacaksınız söz mü? Milletin şiiri olacaksınız söz mü? Bilge Kağan’ın, Kürşad’ın, Fatih’in torunları Mustafa Kemal’in çocukları, Türkiye’nin iyi ve cesur evlatları, bu millet 15 Mayıs sabahı 21 yıldır, kendine biçilen deli gömleğini yırtıp atacak. Bu millet 15 Mayıs sabahı istibdatın çürük zincirlerini kırıp atacak. Bu millet 15 Mayıs sabahı hep bir ağızdan, 'hürriyet!' diye haykıracak. 15 Mayıs’ın şafağında Türkiye tarih yazacak söz mü? Sözünüz sözümüz, millet yolu yolumuz olsun!"