İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in yaptığı sert açıklama ile Altılı Masa’dan kalkmasının ardında nelerin olduğu hala tartışılıyor. Gazeteci Murat Yetkin, kulislerdeki üç iddiayı yazdı.

Akşener masadan neden ayrıldı: Murat Yetkin kulislerdeki üç iddiayı yazdı
Fotoğraf: AA

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Cuma günü yaptığı sert açıklama ile 1 yıldır beraber çalışmalar yaptığı Altılı Masa’yı hedef almasının ardından siyaset kulisleri son yılların en hareketli günlerini yaşıyor. Gazeteci Murat Yetkin, Akşener’in bu hamlesinin arka planında neler olduğuna dair kulislerde konuşulan 3 iddiayı yazdı.

"Bu iddialara, ya da tezlere Erdoğan’ın iş başında kalmasını isteyen iç ve dış çevrelerin bu ‘operasyon’ için yüz milyonlarca bütçe ayırdığı gibi, Atlantik-ötesi aktörlerin işin içine karıştığı gibi hayli spekülatif olanları katmayacağım” diyen Yetkin, “Siyaset kulisinde az çok zemin bulan, ipuçları bulunabilecek olanları aktarmaya çalışacağım” ifadesini kullandı ve bu üç senaryoyu şöyle yazdı:

1- Ülkücü abiler kumpası: Bu iddialara göre Akşener partiyi merkeze çekmeye çalışmasında, güçlendikçe kendilerini tasfiye etme riski gören abilerin aslın amacı MHP’ye dönüp Bahçeli sonrası partiyi yönetmekti. İYİ Parti’yi kurarken “Merak etmeyin Türkiye’yi biz yöneteceğiz” iddiasındaki Akşener’in, CHP taban ve örgütünün Kılıçdaroğlu’na karşı İmamoğlu’nu tercih edebileceği hesabında yanılmasını fırsat bildiler. Özellikle GİK toplantısında, HDP ile ilişkiler dahil “Bize haksızlık yapıldı” söylemini tırmandırdılar. Çoğu siyasette deneyimsiz olan akademi-piyasa kökenli ekip de bu söylemle heyecanlanıp koroya katılınca bazı merkez-sağ isimlerin uyarıları geri planda kaldı ve Akşener’i tasfiye etme niyetiyle o çıkışı yaptırdılar.

2- Derin devlet refleksi: Bu iddiaya göre, siyaset yasağı davasıyla İmamoğlu’nun adaylığı geriye düşüp Altılı Masa adaylığı -HDP’nin karşı olduğu- Yavaş ile Kılıçdaroğlu arasında kalınca derin devlet refleksi devreye girdi. Erdoğan’ın ilk turda seçimi almasının riskli olduğu görülüyordu ve ikinci turda HDP, ya da genel olarak Kürt seçmenin desteğini alan tarafın kazanacağı anlaşılıyordu. Anayasa Mahkemesi’nin HDP’yi kapatması ise kendiliğinden HDP seçmenini Erdoğan karşısında dikecekti. Böylece güvenlik bürokrasisi ve yargıdaki Kürt ve Alevi alerjisi alevlendi. Akşener’in DYP’nin İçişleri Bakanı, MHP’nin TBMM Başkan Vekilliği görevlerinde bulunmuş güvenlik bürokrasisini tanıyan bir siyasetçi olması bu çevrelerin işini kolaylaştırdı. İkisi de eski MHP’li olan Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi, Yaşar Okuyan’ın da (on gün önce ihraç edilene dek) CHP bünyesinden söylemleri bu alerjiyi güçlendirdi. Kılıçdaroğlu’nun önünü kesmek için hem AK Parti hem İYİ Parti bünyesindeki mekanizmalar harekete geçirildi.

3- Deprem etkisi: Kahramanmaraş depremi bir yandan ekonomik kriz ve yönetim sıkıntılarından kurtulmaya çalışan Erdoğan üzerindeki baskıyı artırmış, Kılıçdaroğlu’nu aktif hale getirmişti. Deprem bölgesini Akşener’le turlayan Koray Aydın’ın Erdoğan’ın deprem nedeniyle seçmenden “şamar yiyeceği” sözleri basına yansımıştı. Bu durum İYİ Parti’de o zamana dek mevcut olan Kılıçdaroğlu’nu hafife alma eğilimini değiştirdi. İlk defa Kılıçdaroğlu’nun aday olursa kazanabileceği konuşulmaya başladı. Ülkücü abiler, eskiden MHP’de birlikte çalıştıkları Yavaş’ı istiyorlardı ama diğer yandan “eski hiyerarşide” Yavaş’ın Akşener’den kıdemli olduğu da konuşuluyordu. Akşener’in o nedenle bastırdığı İmamoğlu seçeneği tutmayınca Kılıçdaroğlu’nu engellemek için Masadan çekilmek dışında yol kalmamıştı.

Yazısının devamında, “Gerçek hangisi?” diye soran Yetkin, şöyle devam etti: “Belki hiçbiri, belki bunların bir karışımı. Ama Akşener’in seçime beş kala yaptığı -belki de sondan bir önceki hamle ile Erdoğan’ın bir moral avantaj kazandığı da bir gerçek. Bundan sonra belki bir hamleye daha zaman kaldı. O hamle ne olacak? Önümüzdeki sayılı günde yeni sürprizlere hazır olmalı.”