İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Meclis’teki grup toplantısında Erdoğan’a İzmir depremiyle ilgili eleştiriler yöneltti. Akşener, “Milletimiz acıyı topyekûn yaşarken, partisinin il kongresini iptal etmeyip, bir de sanki hiç sorumlulukları yokmuş gibi sadece geçmiş idareleri suçlayan, siyasi rantçıları gördükçe, utanıyorum” dedi. Erdoğan'ın yol ayrımında olduğunu belirten Akşener, "Milletin sabrı artık tükeniyor" yorumunu yaptı.

Akşener: Milletimiz acı yaşarken, kongre yapanları gördükçe utanıyorum


İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Meclis'teki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 100'ün üzerinde insanın hayatını kaybetiği İzmir depreminin ardından Van'da partisinin il kongresine katılmasını eleştiren İYİ Parti lideri, "Metropolleri çeyrek asır, ülkeyi de 18 yıl yönetip, sizden, benden, daha çok şikâyetçi olan zihniyeti gördükçe, Türk siyaseti adına utanıyorum. Milletimiz acıyı topyekûn yaşarken, partisinin il kongresini iptal etmeyip, bir de sanki hiç sorumlulukları yokmuş gibi sadece geçmiş idareleri suçlayan, siyasi rantçıları gördükçe, utanıyorum" dedi.

Ekonomi konusunda da Erdoğan'ın damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'a yüklenen Akşener, "Buradan Damat Bakan’ı uyarıyorum: Merkez Bankası Başkanı’na çaycın gibi davranmaktan vazgeç" ifadelerini kullandı.

Akşener ayrıca, sağlık çalışanlarının mağduriyetlerinin giderilmesi ve haklarının teslim edilmesi konusunda da iktidara çağrıda bulundu.

Akşener’in konuşması şu şekilde:

-Kardeş Azerbaycan’ın yürekli ordusunun, işgal altındaki topraklardaki yürüyüşü devam ediyor. Gönlümüz ve dualarımız onlarla. Sürecin başından beri her grup toplantımızda, “Türkiye, kurulacak bütün masalarda yer almalıdır” dedik. Bunu dile getirdiğimiz için bize söylemediklerini bırakmayan, havuz yorumcularının, Putin de aynısını dile getirince, dut yemiş bülbüle dönmelerini, manidar bulmakla beraber, işin diplomatik boyutunda, yaptığımız uyarının, bugün dünya liderlerince kabul ediliyor olmasından memnunuz. Allah Türk’ün ordusunu muzaffer etsin. Şehitlerimize rahmet, gazilerimize şifa nasip etsin. Bu kutlu yolda, ayaklarını taşa değdirmesin.

-Değerli milletvekilleri; Azerbaycan’dan gelen mutlu haberlere sevinemeden, İzmir’de yıkıldık… Hafta sonu yaşadığımız, deprem felaketi dolayısıyla, kalbimiz İzmir’de atıyor. Hayatını kaybeden 93 vatandaşımıza, Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. 994 yaralı vatandaşımıza da, Rabbimden acil şifalar niyaz ediyorum.

“CUMARTESİ GÜNÜ İZMİR’DEYDİK”

-Afetten etkilenen vatandaşlarımıza, yanlarında olduğumuzu hissettirmek, yürütülen çalışmaları gözlemleyerek, İYİ Parti olarak hangi konularda destek olabiliriz, anlamak için, cumartesi günü İzmir’deydik.

-Başta AFAD olmak üzere, devletimizin tüm birimlerinin, belediyelerimizin, özel arama kurtarma ekiplerimizin, sağlık ordumuzun ve vatandaşlarımızın, canla başla mücadele ettiklerini gördüm. Enkaz üstünde şov yapanlara inat, olağanüstü bir gayret ve özveriyle, enkaz altından tek bir canımızı alabilmek için mücadele eden, bütün kardeşlerimden, Allah razı olsun.

-Dava arkadaşlarım; yurdumuzun, bir deprem kuşağı üzerinde olduğunu biliyoruz. Atılacak her adımın, bu gerçeğe uygun olması gerektiğini de biliyoruz. Ancak, bunları bilmek maalesef yetmiyor. O gerçeğe uygun adımları atabilme aklını ve izanını, göstermemiz gerekiyor. Maalesef, depremi yaşadıktan sonra, bir süre konuşup, sonrasında sanki hiçbir şey olmamış gibi davranılması, vatandaşlarımızı, daha büyük tehlikelerle, baş başa bırakıyor.

“TÜRK SİYASETİ ADINA UTANIYORUM”

-Metropolleri çeyrek asır, ülkeyi de 18 yıl yönetip, sizden, benden, daha çok şikâyetçi olan zihniyeti gördükçe, Türk siyaseti adına utanıyorum. Milletimiz acıyı topyekûn yaşarken, partisinin il kongresini iptal etmeyip, bir de sanki hiç sorumlulukları yokmuş gibi sadece geçmiş idareleri suçlayan, siyasi rantçıları gördükçe, utanıyorum.

-Yapılan ihbarlara rağmen, parmağını kıpırdatmayan bakanlıkları gördükçe, 21 yıldır toplanan deprem vergilerine rağmen, bu meselede ciddi bir yol alamayan yönetim anlayışını izledikçe, koltuk meraklılarının, yandaş müteahhitleriyle el ele verip vatandaşlarımızın hayatını hiçe saymalarına şahit oldukça isyan ediyorum.

“DEPREM KONUSUNDA DAHA ISRARCI OLACAĞIZ”

-Bugüne kadar, depreme hazırlık konusunda verilen, tüm önergeleri reddeden hastalıklı kafaya, kentsel dönüşümü ranta, fırsatçılığa dönüştürenlere, imar barışı adı altında, çürük binaları yasallaştıranlara, o binalarda kolon kesecek kadar, gözünü para bürümüşlere, isyan ediyorum. Yarından tezi yok, meclisimizde bu konuda yeniden adımlar atacağız. Daha önce attığımız adımları tekrarlayıp, daha ısrarcı olacağız.

“SİYASİ PARTİLERDEN HESAP SORUN”

-Aziz milletim; Bize destek olun. Hangi partiye oy verirseniz verin, bu konudaki mücadelemizde yanımızda olun. Bunu sizden rica ediyorum. Herkes elini taşın altına koymak zorunda. Başka yolu yok. İşte o nedenle, siz de elinizi taşın altına koyun ve bizlerden hesap sorun. Oy verdiğiniz siyasi partilerden hesap sorun. “Bugün millet için ne yaptınız?” diye hesap sorun. Çünkü siz hesap sormazsanız, rant iştahıyla ve sorumsuzlukla gelen bu felaket tabloları bitmeyecek.

- Felaketin siyaseti olmaz. Biz bu konuda, hiçbir siyasi hesabın içinde olmayacağız. Tek bir vatandaşımızın canı, bizim için her şeyden kıymetlidir. Tek hesabımız, milletimizin, evlatlarımızın can güvenliği ve sağlığıdır. Allah ülkemize, milletimize bir daha böyle felaketler yaşatmasın. Yönetenlere akıl-fikir, milletimize sağlık-sıhhat ihsan eylesin.

-Aziz milletim; maalesef devlet idaresinde akıl-fikir olmadığı gibi, artık ciddiyet de kalmadı. Döviz artıyor. Dövizin artması, hemen her ürünün fiyatının artmasına yol açıyor. Ama maalesef, Damat Bakan oralı değil. Atadıkları, sözüm ona bağımsız, Merkez Bankası Başkanı da diyor ki: “Bizim bir döviz kuru hedefimiz yok.” Hale bakar mısınız?... Dolar 8.43 lira olmuş. Ekonomiden sorumlu olanlar, “Ekonomi bizim umurumuzda değil.” diyorlar. Milletin refahından sorumlu olanlar, “Millet bizim umurumuzda değil.” diyorlar.

“DAMAT BAKANA SESLENİYORUM…”

-Dava arkadaşlarım; Merkez Bankası’nın görevi nedir? Merkez Bankası’nın görevi, fiyat istikrarı sağlamaktır. Bunu ben söylemiyorum. Merkez Bankası’nın web sitesinde yazıyor. Peki sizce Merkez Bankası neden bağımsız? Merkez Bankası; Para politikası, siyasi rant uğruna kullanılmasın diye bağımsız. Siyasi çalkantılar, ekonomik çalkantılara sebep olmasın diye bağımsız. Bu işi en iyi bilen insanlar, Merkez Bankası çatısı altında olduğu için bağımsız. Buradan Damat Bakan’ı uyarıyorum: Merkez Bankası Başkanı’na çaycın gibi davranmaktan vazgeç.

-Kayınpederinle birlikte geliştirdiğin, tarihteki tüm ekonomistleri mezarlarında ters döndüren, o meşhur, “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” teorinizi uygulamaktan artık vazgeç. Hatırlatayım; Sayın Erdoğan bu dahiyane teoriyi ortaya attığında, dolar 2 liranın altındaydı. Denediniz denediniz, ne dövizi tutabildiniz, ne enflasyonu tutabildiniz, ne de faizleri düşürebildiniz…Yapmayın. Bu büyük yanlışta, daha fazla ısrar etmeyin.

-Döviz kurları artarken, fiyat istikrarı sağlayamazsınız. Döviz kurları artarken, enflasyonu durduramazsınız. Bunu anlamanız için, daha kaç iş yerinin batması gerekiyor? Bunu anlamanız için, daha kaç kişinin işsiz kalması gerekiyor? Bunu anlamanız için, daha kaç babanın intihar etmesi gerekiyor? Dava arkadaşlarım; kurdaki artış, zaten yüksek olan enflasyonu, daha da arttırıyor; Milletin satın alma gücünü düşürüyor. Türkiye’nin, Türk Lirası cinsinden dış borcunu artıyor. Bütçenin faiz giderleri başta olmak üzere, bütün giderlerini artıyor. Firmaları iflasla, veya fabrikalarını yok pahasına yabancılara satmakla, karşı karşıya bırakıyor. Ama ne var ki, Damat Bakan dolara bakmıyor… Dolara, sen bakmayacaksın da, kim bakacak? Sen tedbir almayacaksın da, kim alacak?

“BİR YOL AYRIMINDASIN ERDOĞAN”

Sayın Erdoğan, “OECD ve IMF ölçeklerine göre iyiyiz” diyor. Çok yazık. Bu söz bile, olup bitenden ne kadar habersiz olduğunu gösteriyor. Sayın Erdoğan; O iyi durumda olan Türkiye’de bugün asgari ücret aylık 270 dolar. Yani, günlük 9 dolar. Yani, 3 çocuklu bir aile için kişi başı günlük 2 dolar bile değil. Haydi, o meşhur simit hesabını, şimdi yap da göreyim!"

-Bir yol ayrımındasın, Sayın Erdoğan. Bu aziz millet, senin ona reva gördüğün bu yokluğu, bu zorluğu hak etmiyor. Milletin sabrı artık tükeniyor. Atılacak adımlar belli. Sen sadece seçimini yapacaksın. Ya söylediklerimi yapıp, ülkeye nefes aldıracaksın ya da bu kafayla devam edip, ülkeyi uçuruma sürükleyeceksin. Ya milletin sesini duyup, derdini çözeceksin ya da danışmanlarını dinleyip, sefa süreceksin. Ya milletini seçip, gerekeni yapacaksın; ya da damadını seçip, ilk sandıkta gideceksin.

“DÜNYA YENİDEN PANDEMİYE TESLİM OLMAYA BAŞLADI”

-Aziz milletim; ne deprem konusundaki, ne de ekonomideki sorumluluklarını yerine getiremeyenler, kapımıza yeniden dayanan bir başka felaket konusunda da, hala garip ve anlamsız bir rahatlık içindeler. Biliyorsunuz, havaların soğumasıyla birlikte, tüm dünya, yeniden pandemiye teslim olmaya başladı. Türkiye’deki tablo da, geçtiğimiz Mart ve Nisan aylarındaki tabloyla benzemeye başladı. Avrupa, felaketi Türkiye’den bir ay kadar önce yaşamıştı. Bugünlerde yeniden seferber olmak durumunda kaldılar. Yeniden yasaklar başladı. Ne var ki; yabancı hükümetler, vatandaşlarına, hayatlarını sürdürebilecekleri kaynakları sağlamaya çalışırken, iktidarın bu konuda gösterdiği genişlik, bizi doğal olarak endişelendiriyor.

-Buradan iktidarı uyarıyorum; pandemiyle mücadeleyi, Sağlık Bakanı’nın iletişim çalışmalarından ibaret saymak, milletimize pahalıya mal olur. Tarihteki örneklerden ve Avrupa’da yaşananlardan anlıyoruz ki; pandemide ikinci dalga daha tehlikeli oluyor. Bu kez daha erken davranmak, hemen harekete geçmek ve vaka sayıları zirve yapmadan, etkili önlemleri hemen devreye almak zorundayız. Bunun için ise; İşi ciddiye almak ve salgına karşı atılacak adımları planlayıp,Aynı ciddiyet ve kararlılıkla uygulamak gerekiyor. İktidar olmak bunu gerektirir. Milletin verdiği sorumluluk bunu gerektirir.

-Aziz milletim; virüs, çevresinde en sıkı önlemlerin alındığını bildiğimiz halde, Sayın Erdoğan’ın yakın mesai arkadaşlarına kadar ulaştı. Bu bile, başlı başına tehlikenin boyutunu, önlemlerdeki eksikliği işaret ediyor. O yüzden iktidarı, acil bir eylem planını, oyalanmadan devreye almaya çağırıyorum. Birçok kuruluşumuz gibi, İYİ Parti de ilk günden beri, bu konu üzerinde çalışıyor. Uzman arkadaşlarımızın, vakit kaybetmeden yapılması gerekenlere dair önerileri var.

“SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN VERİLERİ EKSİKSİZ PAYLAŞMASI GEREKİYOR”

-Milletimizin huzurunda iktidara seslenmek istiyorum; Türkiye genelinde, verilerin doğru analizini yapabilmek için, şeffaflık şart. Sağlık Bakanlığı’nın, tüm verileri açık, eksiksiz ve güncel olarak paylaşması gerekiyor. Bu, hem bilim insanlarımızın çalışmalarını kolaylaştırır, hem de önlemleri daha etkili hale getirir. Öncelikle ülkemizde kaç vaka olduğunu, Covid sebebiyle kaç can kaybımızın olduğunu, Dürüstçe ve açıklıkla ortaya koymamız gerekiyor. “Hasta sayısı ile vaka sayısı aynı değildir” gibi bir açıklama, maalesef ciddiyetle bağdaşmıyor. Bu ciddiyetsizlik, toplumun salgını ciddiye almamasına neden oluyor.

“GÜNDE 20 BİNE YAKIN VAKA VARKEN…”

Günde 20 bine yakın vaka varken, 2 bin vaka açıklarsanız; ne maskesiz gezenleri, ne de hınca hınç dolmuş toplu taşıma araçlarını engelleyemezsiniz. Ciddiyet insanı gerçekle yüzleştirir. Gelinen noktada, bizi ilgilendiren bakanların imajı değil, milletimizin gerçeğidir. Biz, gerçekle yüzleşmek istiyoruz. Doğru rakamların söylenmesini, vatandaşlarımızın da tehlikenin farkında olmasını istiyoruz. Biz, küllerinden doğmuş bir milletiz. Bizim üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir zorluk yok. Yeter ki o zorluğu bilelim, o zorluğu tüm çıplaklığıyla görebilelim.

Dava arkadaşlarım; bugüne kadar yüzün üzerinde sağlık çalışanımızı kaybettik. Sekiz aydır, bir “of” bile demeden, görevlerini yapıyorlar. Onlar bizim, pandemiyle mücadelede, en ön safta çarpışan kahramanlarımız. Ben inanıyorum ki, salgın 80 ay daha sürse, onlar yine görevlerini aynı özveriyle yaparlar. Çünkü Türk Milleti cepheyi terketmez. Tarihimizde bunun istisnası yoktur. Ama devlet de, cephedekileri terketmez. Devlet, cephedekilerin geride bıraktığı aileleri de terketmez.1 milyon sağlık çalışanımız var. Pek çok sağlık çalışanımızın ek mesai ücreti ödenmiyor. Bazı sağlık çalışanlarının hesabınaysa dalga geçer gibi 7 lira yatırılıyor. Damat Bakan 100 milyarlık destek paketi açıklayacak, ama sağlık çalışanına 7 lira düşecek…Ayıptır, ayıp. Böyle ciddiyetsizlik olmaz. Böyle devlet yönetilmez.

“SAĞLIK ÇALIŞANLARININ MALZEMELERİNİ TEMİN EDİN”

Buradan iktidara sesleniyorum; sağlık çalışanlarımızın, koruyucu malzemeleri, kendi imkanlarıyla temin etmeye çalışmaları, devlet için büyük bir ayıptır. Bu malzemelerin, hastanelere dağıtımını acilen sağlayın. Vaka sayıları, sağlık çalışanlarımız arasında, giderek artıyor. İzin, istifa, emeklilik haklarıyla ilgili, devlete yakışmayan yasaklar yerine, doğru bir planlamayla çalışma saatlerini yeniden düzenleyin. Sağlık Bakanlığı, Covid-19’u, sağlık çalışanları için “Meslek hastalığı” olarak kabul etmek zorunda. SGK’nin üye olduğu Uluslararası Sosyal Güvenlik Birliği de bunu söylüyor, vicdan da bunu söylüyor. Sorumluluktan kaçmayın, gerekli mevzuat değişikliklerini acilen yapın. Covid nedeniyle, hayatını kaybeden sağlık çalışanlarımızın, görev şehidi sayılması, geride bıraktıkları ailelerinin de, devletimizin güvencesi altına alınması, devletin sağlık çalışanlarımıza karşı görevidir. Görevinizi yapın.

- Aziz milletim; tüm bu hatalar, bu ciddiyetsizlik, bu beceriksizlik ancak, idarenin bir kişinin keyfine terkedildiği yönetimlerde olur. İktidar ve küçük ortağının, milletimizin başına musallat ettiği, partili Cumhurbaşkanlığı isimli bu ucube sistem, yaşadığımız sorunların ana sebebidir. Pandemiden eğitime, ekonomiden yargıya, herkesin dönüp, bir kişinin ağzının içine baktığı bu sistem, milletimize, daha fazla yükten başka bir şey değildir. Türkiye, millet iradesinin belirlediği yetkin kadrolarla yönetilmedikçe, kuvvetler ayrılığı yeniden inşa edilmedikçe, demokrasi ve hukuk işletilmedikçe, içine sokulduğu bu sarmaldan kurtulamaz.

“BU EĞRİ DÜZEN BÖYLE GİTMEZ”

-Siyaset tarihimiz şahittir ki; bu eğri düzen böyle gitmez, gidemez. Millet iradesini vesayet altına alan hiçbir sistem, bu ülkede tutunamaz. Çünkü Türk’ün karakterinde, özgürlük vardır. Çünkü Türk Milleti, devletini kendi kurmuştur, ve devletini kendisinin bilir. O nedenledir ki; bu millet, devletiyle arasını açan hiçbir sisteme, hiçbir vesayete yol vermez. Biz, işte o nedenle, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diyoruz. Milleti, devletiyle yeniden buluşturacak olan da budur, çarşıdaki, pazardaki, hazin tabloyu değiştirecek olan da budur. Türkiye’ye itibarını yeniden kazandıracak olan da budur, milletimizi, mutlu, huzurlu ve zengin bir geleceğe taşıyacak olan da budur.

Dava arkadaşlarım;Bakın Uğur Işılak son şarkısında ne diyor: “Ufuk olmayınca, dünden dem vurduk, yarını olmayan günden dem vurduk. Biraz sıkışınca, dinden dem vurduk, tükettik her şeyi, neyimiz kaldı? Bozacının şahididir şıracı, nereye el atsan, durum çok acı. İbadetler bile, reklam aracı, tükettik her şeyi, neyimiz kaldı? Mülkün kölesiyiz, makamın kulu, kaydı şirazemiz, şaşırdık yolu. Müzeye kaldırdık sağ ile solu, tükettik her şeyi, neyimiz kaldı?

“AK PARTİ’NİN ÜLKEYE VEREBİLECEĞİ HİÇBİR ŞEYİ KALMADI”

“Ben demiyorum, kendi milletvekilleri diyor… AK Parti’nin artık ne bu ülkeye, ne de bu aziz millete verecek hiçbir şeyi kalmadı. Onlar inat etse de, yolun sonu artık görünüyor. Onlar inkar etse de, milletimiz gerçekleri artık görüyor. Onlar yok saysalar da, İYİ Parti, milleti için yorulmadan çalışıyor. Kardeşlerim; bu ciddiyetsizliğe, bu beceriksizliğe, bu rahatlığa izin vermeyeceğiz. Çünkü, Millet Bizi Çağırıyor. Geleceğiz ve gereğini yapacağız. Türkiye’nin imkanları var. Bu imkanları, milletimiz için seferber edeceğiz. Üstelik çok da zor değil; “Önce millet” demek, “Önce memleket” demek yeter. Önce millet diyeceğiz, milletimizi hak ettiği refaha ve mutluluğa kavuşturacağız.

-Önce memleket diyeceğiz, Türkiye’yi dünyada hak ettiği itibarlı yere getireceğiz. Milletimizin bu zor günlerinde, işte biz, böyle bir kutlu yolun neferleriyiz. Karşımıza engel çıktı diye, cayacak değiliz; aşıp geçeceğiz. Yolumuza duvar çıktı diye, dönecek değiliz; yıkıp geçeceğiz. Önümüze yılan çıktı diye, kaçacak değiliz; ezip geçeceğiz. Hedefe varana kadar yılmayacağız, yorulmayacağız, yıkılmayacağız. Allah’ın izni, milletimizin takdiriyle, emin olun başaracağız. Yolumuz hak yoludur, hakikat yoludur. Bu yolda, Allah, yâr ve yardımcımız olsun. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.