Yanmış bedenleri bir ambulansın ardına doldurup morga gönderilen ve ancak DNA testi sonucunda ayırt edilebilen yanmış bedenleri birbirine sarılmış vaziyette bulunan çocuklarımızın yeri tüm Türkiye’nin hafızasında şimdi nerede? Aladağ davası geleceğimize; kamusal, bilim ve laik eğitime sahip çıkma davasıdır

Aladağ davası memleket davasıdır!

Feray Aytekin Aydoğan - Eğitim Sen Genel Başkanı

01.08.2008 Cuma, saat: 04.00- Konya/Taşkent...
Konya’nın Taşkent ilçesine bağlı Bağcılar beldesinde bulunan bir derneğe (Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği/Süleymancılar Cemaati) ait Boğaziçi Özel Yurdu, sabaha karşı patlamayla çöktü. Yurtta yaz tatilinde Kuran kursu gören kız öğrencilerden 17’si enkaz altında hayatını kaybetti. Kaybolduğu ve enkaz altında bulunduğu belirtilen 10 yaşındaki Şehnaz Avcı’ya enkazda rastlanamadı. Şehnaz Avcı’nın Hadim Devlet Hastanesi morgunda bulunan ve henüz kimliği saptanamayan ölenler arasında olduğu anlaşıldı.

Belediye Başkanı AKP’li Mehmet Demirgül yurt binasının iskanının olup olmadığı sorusuna “Vallahi ben de bilmiyorum. Orası eski bir bina. Şimdi Hadim’deyim. Döndüğümde bakarım” yanıtını verdi.

01.12.2015, saat: 02.15- Diyarbakır/Kulp
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e son model zırhlı Mercedes tahsis etmesi konuşulurken, acı haber Diyarbakır’ın Kulp ilçesinden geldi. Karaağaç köyündeki kaçak bir yatılı Kuran kursunda, elektrikli ısıtıcı yüzünden yangın çıkmış; beşi çığlıklar içinde diri diri yanarak, altı çocuk can verdi. Kursta sekiz ile 16 yaşları arasında 50’den fazla öğrenci eğitim alırken, 20 öğrenci yatılı kalıyordu.

12.03.2016 Karaman
Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip ve İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği’ne (KAİMDER) yakın kişilerin kiraladığı evlerde kaldıkları öne sürülen 9 ve 10 yaşlarında bulunan en az 45 öğrenciye yönelik yıllar süren sistematik tecavüz yaşandığı; BirGün haberiyle kamuoyuna duyuldu.

Tecavüze uğrayan 45 çocuktan 10’u Karaman Devlet Hastanesi’nden rapor almıştı. Çocuklar köy ve mahallelerde oturuyor, okumaları için kentte devletin tüm desteğine sahip olan Ensar Vakfı ve KAİMDER’e teslim ediliyorlardı. 16 Mart’ta 10 çocuğa tecavüz iddiasıyla devam eden soruşturmaya gizlilik kararının ardından yayın yasağı getirildi. Başsavcılık basına yansıyan bilgilerin yanlış olduğunu öne sürerek ‘masumiyet ilkesi’ gerekçesiyle gizlilik kararı getirdiklerini belirtti. Tepki toplayan gizlilik kararı muhalefet partileri tarafından Meclis gündemine de taşındı. Karaman Barosu Başkanı Oktay Yılmaz da tecavüz skandalının üzerinden günler geçtikten sonra konuyla ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Yılmaz, Ensar Vakfı’nın adını geçirmezken baro avukatlarının konuyu takip edeceklerini söyledi. AKP’li vekil Nihat Öztürk’ün Muğla Ensar Vakfı Şubesi’ne giderek “İnadına destekleyeceğiz” dedi. 23 Mart’ta Meclis’e sunulan ‘Çocuk istismarının önlenmesi için Meclis Komisyonu’ önerisi AKP’li vekillerin oylarıyla reddedildi. Olay kısa sürede büyük tepki topladı. AKP’li vekillerin komisyona ret vermesinin ardından, Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun “Bir kerelik olmuş şey için vakfı karalamayın” açıklamasıyla sosyal medyada #ChildAbusersProtectedInTurkey ‘hashtag’i dünyanın gündemine girdi. Tepkiler üzerine geri adım atan AKP, meclisteki partilerle anlaşarak komisyon için ortak teklif hazırlanması önerisi getirdi.

Ve 29.11.2016 Adana/Aladağ
Adana’nın Aladağ ilçesinde 29 Kasım 2016’da özel öğrenci yurdunda çıkan yangında 10 öğrenci, yurt yetkilisinin 6 yaşındaki kızı ve bir eğitmen olmak üzere 12 kişi hayatını kaybetti, 22 öğrenci yaralandı.

Yurt, sekiz yıl önce Konya’nın Taşkent ilçesinde LPG patlamasında 17 çocuğun hayatını kaybettiği yurt gibi Süleymancılar Cemaati tarafından işletiliyordu. Sinanpaşa Mahallesi’nde bulunan yurtta çevre köylerde oturan ailelerin orta okul ve lise dengi okullarda öğrenim gören kız çocukları kalıyordu. Yaralananların bir kısmı panikle camlardan atlayan öğrencilerdi.

Yaşanılan ölümlerin hemen sonrasında olay ile ilgili haberlere yayın yasağı getirildi.

Yangından sadece iki gün sonra tutuklular arasında yer alan yurt görevlisi Mahmut Deniz’in, avukatı aracılığıyla yurttaki buzdolabında bulunan etleri aldırmak için savcılığa başvurduğu ortaya çıktı. Deniz’in savcılığa gönderdiği talep yazısında “Buzdolabında bulunan etlerin bozulma tehlikesi vardır. Buzdolabındaki etlerin derneğe teslim edilmesine karar verilmesini saygı ile dilerim” yollu ifadeleri yer aldı.

33 plakalı (Mersin) araçlarla sürekli dini ritüelleri gerçekleştirmek üzere kuran okumak için cemaate bağlı aileler tekrar tekrar yangında çocuklarını kaybeden ailelerin evine gelerek ve çocukların ‘eğitim şehidi’ olarak sayılarak, artık olayın üzerini örtmelerini istedi.

Adana Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, NTV ve Habertürk’te yaptığı açıklamada yangın merdiveninin kilitli olduğunu belirterek, “Yangın merdivenin kapısı içeriden kilitliymiş. Çocuklar çıkmayı başaramamış” dedi. Sözlü, cesetlerin yangın merdiveninin olduğu noktada bulunduğunu belirtti, “Kapı plastik. Yangın merdiveni var ama fonksiyonsuz. Çöken çatıda ahşap malzeme kullanılmış” diye konuştu.

Olayın ardından Aladağ’a giden bakan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Belediye Başkanı Sözlü’nün yangın merdiveninin kapısının kilitli olduğu şeklindeki sözlerine ilişkin, “Araştırmalar yapılıyor. Bunlar sadece bir iddia” sözleriyle yanıt verdi.

Hayatını kaybeden 11 öğrenci ile 1 eğitmenin cenazesi, otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Büyük çoğunluğu yandığı için cesetlerin kimlik teşhisi için DNA testi yapılacağı bildirildi. Bunun için ailelerden kan örneği alındı.

RTÜK, yangına ilişkin Aladağ ilçesi Sulh Ceza Hâkimliği’nin kararı ile soruşturma tamamlanıncaya kadar yayın yasağı getirilmesinin ve yapılan yayınların kaldırılmasının kararlaştırıldığını duyurdu.

Çevre köylerden gelen öğrenci aileleri yurdun etrafında bilgi almaya çalıştı. Jandarma aileleri yurdun etrafından uzaklaştırmaya çalıştı. 18 bin nüfuslu ilçeye takviye Çevik Kuvvet ekipleri sevk edildi.

Davaya bazı demokratik kitle örgütleri ile barolar yine müdahillik talebinde bulundu. Sanık avukatları ise suçtan direk zarar görmediklerini belirterek müdahillik talebine karşı çıktı. Duruşma savcısı da mütalaasında, baroların suçtan direk zarar görmedikleri gerekçesiyle müdahillik taleplerinin ret edilmesine karar verilmesini istedi. Değişen mahkeme başkanı da ara kararında Türkiye Barolar Birliği ile baroların müdahilliğini kaldırdı.

Yangında hayatını kaybeden çocukların aileleri yurda İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yönlendirildiklerini söyledi.

Küçük kızlardan sonra, ölen ve yaralanan kızların anne ve babaları da ifade verdi. Hepsi dernek ve yurt yöneticilerinden şikâyetçi olduklarını söyledi. Yangında kızı Tuğba’yı kaybeden Teslime Aydoğdu ise şunları söyledi:

“Benim kapıma kadar geldiler yalvardılar. 2 sene çocuklarımı onlara vermedim. Ama daha sonra yurt bulamayınca vermek zorunda kaldım. Çocuklarımı bile bile çatır çatır yaktılar. Bunların hepsi yalan söylüyor. Ben yurdun içine ilk gittiğimde korktum. Okul müdürüne gittim durumu anlattım, ‘O yurt iyi, verin’ dedi. Bu din meselesi yüzünden yaktılar iki çocuğumu da. İçimdeki acı dinmez, herkesin burada olmasını beklerdim. Milli Eğitim, itfaiye. Ama sadece burada sanıklar var. Şu anda bize para teklif ediyorlar, korkutmaya çalışıyorlar, biz hepsinden şikâyetçiyiz korkmuyoruz.”

Ölen Zeliha Avcı’nın babası Mustafa Avcı da “Şu an bize bu sanıkların yakınları baskı yapıyor. Bana en son sana ‘20, 30 bin lira para verelim davadan vazgeç’ dediler. Bu sanıkların suçu yoksa bize niye para teklif ediyorlar? Ben bunların en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorum” diye konuştu.

Adana’daki yurt yangını sonrası hazırlanan raporda suçlu bulunan, sahte rapor düzenledikleri belirtilen ve savcılıkça ‘taksirle birden çok kişinin ölümüne neden olmak’tan da soruşturmaları devam eden, ilçe milli eğitim müdürüne kınama, denetimde sahte rapor veren iki memura da bir günlük maaş kesme cezası verildi.

M.K. isimli veli, faciadan yaralı kurtulan kızına Kaymakamlık’ta çalışan bir görevli tarafından “Yangın merdiveninin kapısı açıktı” diye yalan ifade vermesi için baskı yapıldığını, Aladağ Cumhuriyet Savcısı Yakup Yılmaz’a 1 Aralık’ta verdiği ifadede Y.K.’yi 2016’da başka bir yurda kaydettirmek istediğini, ancak yurdun yetişmediğini belirten M.K., 23 veli olarak çocuklarını o yurda yerleştirmek istemediklerini anlattı.

M.K.: “Benim kızımı Aladağ Özel Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdu’na kaydetmek istediler, biz başta 23 veli olarak bu durumu kabul etmedik. Bu nedenle Aladağ Belediye Başkanı Mustafa Akgedik’in, İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş’ın ve Kaymakamlık’ta çalışan Y.D’nin yanına giderek yurt ayarlamasını istedik. Belediye Başkanı ile İlçe Milli Eğitim Müdürü bize başka yer ayarlayacaklarını söyleyerek Aladağ Özel Kız Öğrenci Yurdu’na kızlarımızı vermememizi söylediler. Buna rağmen Y.D. ‘Kızlarınızı bu yurda verin, herhangi bir sorun olmaz. Sorun olursa sorumlusu benim’ dedi. Daha sonra kızlarımızı alarak hep beraber Y.D. ile yurda gittik, yurda kızlarımızı kaydettirdik. Benim aracım olmadığından ve köyümün uzak olması nedeniyle kızımı bu yurda verdikten sonra kontrole gelemedim.”

Sözün bittiği yerdeyiz...
Konya Taşkent... Diyarbakır/Kulp... Karaman... Adana/Aladağ...

Çocuklarımızı biri bir kaybediyoruz. Şiddete, tacize, tecavüze uğratılarak, yangında, tüp patlamalarında bedenleri tanınmayacak hale gelmiş bir şekilde çığlık çığlığa kaybediyoruz.

Devlet yurtları yerine halkın kaynaklarını cemaatlere aktaran, köy okullarını kapatarak 2 milyonu aşkın çocuğu ailelerinden kopartarak taşımalı eğitime ve cemaat yurtlarına devletin tüm yetkilileri tarafından çocuklarımız biri bir teslim ediliyor. Yıkılan devlet yurtları yerine cemaat yurtları adres gösteriliyor.

Yanmış bedenleri bir ambulansın ardına doldurup morga gönderilen ve ancak DNA testi sonucunda ayırt edilebilen yanmış bedenleri birbirine sarılmış vaziyette bulunan çocuklarımızın yeri tüm Türkiye’nin hafızasında şimdi nerede?

Bu hafızayı yaşanan çocuk çığlıklarını yaşatıp yaşatmamanın sorumluluğu hepimizde...

Yangında yanarak hayatını kaybeden çocukların aileleri sessizce ve usulca bir tarih yazıyorlar.

Adana’nın en yoksul köylerinde yaşıyorlar. Yolsuzluğun, hırsızlığın neredeyse kutsandığı, ödüllendirildiği ülkemde “Davadan vazgeçin, istediğinizi verelim” ahlaksız tekliflerine karşı onurlu bir mücadele veriyorlar.

Bir anne diyor ki davada, “Canımdan can aldınız. Bir kişi bile kalsam, bu davadan vazgeçmeyeceğim, vazgeçiremeyeceksiniz” diyor.

Gericiliğin, baskının, karanlığın tarihini yazmaya çalışıyorlar fütursuzca... Ama tüm kötülüklerine, karanlıklarına inat Aladağ’daki aileler geleceğimize sahip çıkma mücadelesinin tarihini yazıyor sessizce, usulca...

Aladağ davası Türkiye davası, memleket davasıdır. Aladağ davası geleceğimize; kamusal, bilim ve laik eğitime sahip çıkma davasıdır.

Aladağ’daki ailelerin sesine ses, çığlığına çığlık olmak, şu an Türkiye’nin her yerinde gerici yurtlarda kalmaya mahkûm edilen yüz binlerce çocuğun sessiz çığlığına çığlık olmaktır.

Ses olmak, çığlık olmak zorundayız. Geleceğimiz, memleketimiz, çocuklarımız için...