Aç parantez…
Tam ampul patlamıştı; içinden üç hilal çıktı! Kaçak sarayı unuttu, ülkenin yazgısını benim
Selahattin’in kaçak çalayiniz-55380-1.ay içtiği yerde o ince belli bardağa püskevit dahi bandırmam seviyesine indirdi. İşi büyük ‘devlet’ ciddiyetiyle damarındaki asil kana bağladı! Kurdun Kürt’le imtihanıydı… AKP’ye yeşil ışık yakmakla kalmadı, ampolü bizzat yerine taktı. TSK sınıra dayandı. Savaş hükümeti deniyor şimdi…

Çok safkansınız!
• • •
Yedi düvelde şenlik, bizde TOMA’yı anma ve yaşatma günü! Artık nasıl bir bilinçaltı, nasıl bir haleti ruhiyeyse… Bir haftadır izi çıkmadı. LGBTİ yürüyüşüyle ilgili en son Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç konuştu. Düşünemedi, AKP vekilleri içinde çocukları lezbiyen ya da gey olabileceklerini akıl edemedi! “Bunların çırılçıplak, İstanbul’un göbeğinde meydan okumaları üzüntü vericidir!” dedi.
Çok erkeksiniz!
• • •
Aktrol diye bir şey icat etmişler! Bir de hepsine diplomatik payeler vermişler. ‘Artık bu kadarı da’ politikacıya yakışmaz diye düşünüp yazamadıklarını bunlara ‘karalatıyorlar!’ Düğünlerinde derneklerinde filan da boy gösteriyorlar.
Dünyanın en zarif, en hüzünlü ölümü bekleyişidir. Adı Madımak’tır! Ölenler kalanlara şiir yazsın anlaşmasıdır! İşte bu troller, buna bile çok ‘zekice’ göndermeler yapmayı başarmışlardır. Bir de huyları vardır. Hafta sonunu iple çekip, “Essalamün Aleyküm, Hayırlı Cumalar” diye sabahın köründe yapıştırırlar…
Hayırlı Cumalar, çok Müslümansınız!
• • •
Ah modern Türkiye ironisi! ‘Ak’ ya da ‘yeni’ ile başlayıp ‘kara’ ve ‘köhne’ olmayan tek şey bulmak zor şimdi. Vazgeçmedikleri belli! “PYD Kürtleri bile kesiyormuş!”, “Halep fetih için birleşiyormuş!” Cuma namazından vazgeçtiler, ‘Bilal kurtulsun diye’ Suriye politikasına devam ediyorlar! Yeni ve Ak gazetecilik işte; çanağın kralı bunlarda. “Esed” devrilsin Suriye’ye barış gelsin! Artık Ortadoğu’da barışın da sınır ötesi harekât planının da bir parolası var: ‘Bilaloğlan!’
Çok barışseversiniz!
• • •
Bu ‘asil kan’ meselesi pek mühim! Bizde mazlumu ‘mazlum’ olduğu için değil, kanından ya da dininden ötürü sevmek alışkanlık. Siyaset dilinin sokağı etkilemesi doğal. Ha devlet başa, ha kuzgun Çin lokantasına! “Çin’de Müslüman öldürülse”, Taksim’de Çin lokantası basıp, kafeteryada çekik gözlü olana Rambo gibi dalmak adet işte! Bu intikam alınacak! Kimden? Lokantadaki Afyonlu işletmeci ve çekik gözlü gariban garsondan!
Hoş hassassınız!
• • •
Gencecik bir muhabir... Demet Sargın, incinen kadınlık ve insanlık gururuyla yazdı. Eşinden şiddet gören kadını, sahur programında “abartma” diye azarlayan İlahiyatçı Mustafa Karataş’ın tavrını haber yaptı. Aslında, ilahiyatçı filan umurunda değildi. Demet şunu demek istiyordu: “Siz böyle konuştukça, her gün üç kadını kesiyorlar!” Ancak televizyonda canlı canlı konuşan Karataş ‘zeki’ çıktı, haberi yalanladı. Demet, çok basit fakat çok etkili ikinci haberi yaptı, videoyu yayımladı!
Çok zekisiniz, çok adamsınız!
Sokağıyla, siyasetiyle, yazarıyla, çizeriyle, zekisiyle, dengelisiyle… Bitmek bilmediniz…
Çok safkansınız!
Çok erkeksiniz!
Hayırlı Cumalar, Çok Müslümansınız!
Çok barışseversiniz!
Hoş hassassınız!
Çok zeki ve adamsınız!
Biz, sizden değiliz. Çünkü hepiniz, alayınız, saydıklarımız ve sığdıramadıklarımız…
Çooook…
İçinden geleni söyle, parantezi kapa!

Soraya: Sarsıcı bir öykü
“Aşk bütün savaşlardan güçlüdür çünkü daha yıkıcıdır…”

“Gazeteci Meltem Yılmaz’ın ikinci kitabı Soraya raflardaki yerini aldı” diyerek klasik bir giriş yaptıktan sonra işin keyifli tarafına geçelim. Romanda gerçek ile kurguyu iç içe ahenkli bir şekilde birlikte tutabilmek ustalık, deneyim ve bazı yetenekler ister. Hikâyeyi gerçeklikten yürütebilmenin en can alıcı metotlarından biri insan hayatlarına dokunmaktır. Yılmaz, bualayiniz-55381-1.nu iyi yapar. Gazeteci kimliği ve merakı işi elverişli hale getirir. Sığınmacılar konusundaki araştırmaları ve haberleri önemlidir. Soraya’yı Meltem Yılmaz’la pek çok kez birlikte habere çıkmış olmanın da heyecanıyla elime aldım. Beraber dosya konuları yaptık, özel işlere imza attık. Sığınmacılar konusunda da çalıştık. Dolayısıyla, beklentim yüksekti. Soraya, beklentimi fazlasıyla karşıladı!

Suriye’deki iç savaştan kaçıp hayatta kalma mücadelesini Türkiye'de sürdürmeye çalışan sığınmacıların dramını tarafsızca ve tüm çıplaklığıyla anlatan Meltem Yılmaz, gerçek bir hayat hikâyesinden yola çıkarak yazdığı romanında savaşların insan ruhunda bıraktığı derin yaraları da cesaretle gözler önüne seriyor.

Sarsıcı öyküsü, akıcı dili ve detaylardaki zenginliğiyle dikkat çeken Soraya her sayfasında merak ve beklenti yaratarak, okuru trajik olduğu kadar heyecan dolu bir serüvene de sürüklüyor… Soraya, Suriye’den Türkiye’ye, savaştan aşka uzanan bir macera. Eline sağlık Meltem… Tavsiye ederim!

Kartal Hesabı- 240 karakter
Bu nasıl bir imtihan, bu ne şekil bir testtir? Ölüm yıldönümünde “Şaban ayının ismiyle alay eden komedyen” diye Kemal Sunal’a saydırıp küfürler yağdırıyorlar! İşte tam da bugünlerde onu arıyor, onu özlüyor insan! Tosun Paşa olsa da izlesek!

***

Kedilere de kıydılar! alayiniz-55382-1.
Geçen yıl, 57 milyon dolara satılan Narmanlı Han’ın restorasyon projesi onay aşamasında. İstanbul’un nevi şahsına münhasır yapılarından biri olan hanın, ‘aksi iddia edilse de’ gerçek kimliğinden uzaklaşacağına şüphe yok! Dokusu sığlaşacak, içi kâr hırsıyla yeni nesil restoran ve dükkânlarla doldurulacak.

Narmanlı Han dönüşürken onunla özdeş hale gelen kedileri de yok olacak! Kapısına kilit vurulan hanın yeni görevlilerinin kedileri buradan uzaklaştırmak için elinden geleni yaptığı söyleniyor. Mamalarını süpürüyorlar, kaplarındaki suları değiştirmiyorlar ve uzaklaşmaları için her yöntem deneniyor. Çünkü binanın yeni sahipleri böyle istiyor! Kedilerin adeta yaşam savaşı verdiği, iki ay içinde içlerinden on ikisinin öldüğü, üçünün de yemek aramak için uzaklaşıp kaybolduğu anlatılıyor. Binanın eski görevlileri, “İçerisi kedi ölüleriyle dolu” diyor.

Açıkçası insanı, kentleri ve yaşam alanlarımızı ablukaya alan kâr hırsı, diğer canlıların da gözünün yaşına bakmıyor. Yeni tarz, yeni anlayış, yeni düzen bu! Boşuna şaşırıyoruz. Ne olacaktı ki; insana kıymaya alışan sistem kedilere mi acıyacaktı?