İki duayen müzisyen İlhan Şeşen ve Vedat Sakman “Akustik Hikayeler” isimli sahne performansını albüme dönüştürdü. Şeşen, “150 konser verdikten sonra, bir albüm yapmasak saçma olurdu” derken Sakman ise birlikteliklerine duyulan ilginin gurur verici olduğunu ifade ediyor

Albüm yapmasak saçma olurdu

IŞIL ÇALIŞKAN isilcaliskan@birgun.net

Usta müzisyenler İlhan Şeşen ve Vedat Sakman yıllara dayanan dostlukları ve müzikal birlikteliklerini “Akustik Hikayeler” albümüyle dinleyiciyle buluşturdu. Böylelikle iki ustanın uzun yıllara dayanan dostluğunun neticesinde 2013 yılında bir sahne projesi olarak doğan “Akustik Hikayeler”, geçen yedi yıl içinde demlenerek zamansız bir başucu albümüne dönüştü.

Arşiv niteliğindeki, her biri klasikleşmiş İlhan Şeşen ve Vedat Sakman şarkılarından oluşan albümde toplam 10 şarkı bulunuyor. Ustalarla tanışıklıklarından girdik “Akustik Hikayeler”inden çıktık. Hazırsanız başlayalım…


► Tanışıklık hikâyenizi dinlemek isteriz ilk olarak…
İlhan Şeşen:
Vedat’la 1983 yılında sahne aldıkları Günay Restaurant’ta tanıştık. O yıldan beri kopmadan dostluğumuz sürüyor.

Vedat Sakman: 80’li yıllardan bu yana süren bir dostluğumuz var. O yıllarda biz Grup Doğuş olarak eski Günay diye tabir edilen, daha çok tiyatrocu ve müzisyenlerin geldiği müzikholde program yapıyorduk. Leman Sam da gurubumuzdaydı. İlhan da Grup Gündoğarken grubundaydı. O dönem çıkardıkları ilk albümleriydi sanırım. Biz bütünüyle yabancı müzikler çalan bir grup olmamıza rağmen kaseti çok beğendik. Akustik sound ve şarkıları sevdik. O aralar ben de yeni yeni kendi şarkılarımı yapıyordum.

► Peki dostluğunuzu bir müzikal projeye dönüştürme fikri neden cazip gelmişti size?
Vedat Sakman:
Ortak yönümüz şarkı yapan insanlar olmamızdı. Bu yüzden zaman zaman bir araya gelip şarkılarımızı birbirimize dinletir, evlerde birlikte çalardık. Daha sonra bunu sahneye taşımak fikri bize iyi geldi.

İlhan Şeşen: Cazip gelmedi. Bu bir zorunluluktu. 150 konser verdikten sonra, bir albüm yapmasak saçma olurdu.

► Neden akustik bir konsept tercih ettiniz? Bunun nasıl bir anlamı var?
İlhan Şeşen:
Vedat da ben de akustik soundu seviyoruz.

Vedat Sakman: Gerçekliğin müzikte daha doğru bir ifade olduğunu düşünüyorum. Dünyada da akustik müziğin ayrı bir yeri, saygınlığı var. Bu günlerde tekrar yeni nesillerin beğenisiyle oldukça yükselişte. Plak satışları çoğalmaya başladı. Plak konusunda dijital yapılmış kayıtları plağa basmak değil de AAA dediğimiz sistemle plak yapma işi bu aralar deneniyor. Nedir AAA; Analog kayıt, Analog mix, Analog mastering. Yani bütün bu işlemleri Analog bir stüdyoda yapmak gerek. Bunun için yeniden açılan stüdyolar var.

► Bu müzikal birlikteliğin dinleyici için anlamı büyük ama sizdeki karşılığını da dinlemek isteriz…
Vedat Sakman:
Bizdeki karşılığı güzel bir arkadaşlık, saygı ve sevgi. Birlikteliğimize duyulan ilgi bizim için gerçekten gurur verici. Çok teşekkürler.

İlhan Şeşen: Dostluğumuzun böyle bir kayıtla pekişmiş ve tescillenmiş olması bizi de çok mutlu ediyor. Olmazsa olmazdı.

VEDAT’IN ŞARKILARINI SÖYLEMEK DAHA ZEVKLİ

► Birbirinizin şarkılarınızı seslendirirken ne hissediyorsunuz?
Vedat Sakman:
Özen ve dikkat. Dostluğumuzun beraberinde şarkılarımızın da birbirleriyle dost olması yorumlamayı daha da kolaylaştırıyor.

İlhan Şeşen: Zaten müzik anlayışımız birbirine çok yakın. Vedat’ın şarkılarını söylerken, kendi şarkılarımı söylemekten daha çok zevk alıyorum.

► Konserlerdeki sohbetler de bu performansa dâhil. Sohbetler neye göre şekilleniyor?
Vedat Sakman:
Tamamen plansız o güne özgü. Zaman zaman dinleyicinin katılımıyla. Hep birlikte bir kahkaha ve neşenin yanında şarkılarımızda hüznü de yaşıyoruz. Yapmak istediğimiz insanca birbirimize dokunmak, o anı müzikle, sohbetle paylaşmak.

İlhan Şeşen: Sahnedeki sohbetlerimiz tamamen doğaçlama olarak başladı. Kendiliğinden bir kalıba oturdu. Tabii hala doğaçlama var. Güldürmeyi seviyoruz.

► Performanslarınızda doğaçlama gösteriyi şekillendiriyor mu?
Vedat Sakman:
Tamamen doğaçlama hiçbir planlama, şarkı seçimi yok. O an ne düşünüyor, ne konuşuyorsak, müzikal karşılığı neyse o şarkıya başlıyoruz.

İlhan Şeşen: Doğaçlama elbette bazen akışı değiştiriyor. Bazen bir seyircinin tepkisini bazen yaptığımız bir hatayı kullanarak şaka yaptığımız oluyor.

album-yapmasak-sacma-olurdu-797245-1.

ÇEREZ PAKETİNDEN LEBLEBİ SEÇTİK

► Albüme gelirsek bu 10 şarkı neye göre seçildi?
Vedat Sakman:
Pek de şu olsun bu olsun demeden, birbirimize tavsiyelerle. Geride olan yüzlerle ifade edilen şarkılarımızın içinden bir seçim yapmak çok zor olurdu.

İlhan Şeşen: Albümdeki şarkıları, sanki bir çerez paketinden rastgele leblebi alır gibi seçtik. Akla gelen ilk şarkıları seçtik. Ben bir şarkı seçtim, Vedat “tamam” dedi. Vedat bir şarkı seçti ben olur dedim.

► 2013 yılından beri Türkiye’nin farklı yerlerinde dinleyiciyle buluşuyorsunuz. Albüme dönüştürmek neden şimdi oldu?
Vedat Sakman:
Sony Music yapımcı firmasının talebiyle albüme dönüştü.

İlhan Şeşen: Zamanı gelmiş demek ki.

► İlhan Şeşen 20 yıl sonra ilk kez bu albümdeki tüm şarkıları kendi gitarıyla çaldı. Bunca yıl sonra bu albümün vesile olması daha da anlamlı olmuş…

İlhan Şeşen: Evet, diğer albümlerimde hep başka arkadaşlar çaldı. Bu albümde ben çaldım. Sebebi öyle istedim. Yoksa gitarist değilim. Çok güzel çalan arkadaşlarım var. Ancak bu albümde böyle olsun istedik.

Vedat Sakman: Bu çalışmada gerçekliği hedefledik. Bizler kendimize eşlik eden gitaristleriz. Birer virtüöz değiliz. Gitar böyle bir iş için bulunmaz bir arkadaştır, hem ritmi hem armoniyi hissettirir size.

► Geçtiğimiz günlerde lansman konserinizi Baba Sahne’de gerçekleştirdiniz. Pandemi koşullarındaki konser tecrübesini nasıl anlatırsınız?
İlhan Şeşen:
Zordu. Gelen seyirciye çok cesur olduklarını söyledim, güldüler. Umarım kimse hastalanmamıştır.

Vedat Sakman: Kurallara uygun bir salon düzeni yapılmış. Dinleyiciler de biz de hiçbir rahatsızlık duymadık. Bize sahnesini hiçbir karşılık beklemeden açan Baba Sahne’ye ve emekçilerine çok çok teşekkürler.


► Pandemiyle birlikte yazık ki canlı müzik sektörü durma noktasına geldi. Zaten güvencesiz olan sektör pandemiyle birlikte çok kan kaybetti. Bu süreci nasıl görüyorsunuz?
Vedat Sakman:
Bu süreç özellikle sahne sanatçıları için bir felaket oldu ve halen devam etmekte.

İlhan Şeşen: Bizde bir laf vardır. Hoş değildir ama vardır: “Komşuyla gelen bayram.” Bütün dünyayı saran ve sarsan bu virüs, neredeyse önce sahneyi ve müzisyenleri vurdu. Bütün dünya müzisyenleri kan ağlıyor. Virüs gitmeden maalesef düzelmez gibi görünüyor. Sabır demekten başka çare göremiyorum.

MÜZİSYENLERİ SENDİKALAŞMAYA ÇAĞIRIYORUM

► Müzisyenlerin çoğu ekonomik sıkıntılardan dolayı başka mesleklere yönelmek durumunda kaldı. Bu aslında müziğin geldiği durumun kanıtı. Bu yoldan dönülür mü? Nasıl dönülür?

İlhan Şeşen: Virüsün gitmesiyle dönülür.

Vedat Sakman: Müzisyenlerin bu duruma düşmesi yıllar öncesine dayanmaktadır, şöyle ki; 80 ihtilali öncesi DİSK’e bağlı Ankara merkezli güçlü bir sendikamız vardı MÜZİKSEN. Bu sendika mafyayla bile mücadele edebilmiş ve pavyon, taverna, bar vs. müzisyenlerinin sosyal haklarını kazanabilmişti. İhtilalle birlikte DİSK kapatılınca gücünü önemli ölçüde kaybetti, bugün zorlukla ayakta durmaya çalışıyor. Buradan dönebilmek ancak güçlü bir sendikayla mümkündür. Bütün müzisyen kardeşlerimizi sendikalarına sahip çıkmaya çağırıyorum.