16 Nisan 2017 Referandumu’yla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesinin ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiminde Türkiye ekonomik, sosyal ve adalet alanlarında çöküş yaşadı.

Aldı yetkiyi, yıktı ülkeyi!

Politika Servisi

16 Nisan 2017 tarihi Türkiye açısından bir dönüm noktası oldu. AKP tarafından hazırlanan ve MHP’nin desteklediği anayasa değişikliği, referandumda oylandı. Şaibeli bir şekilde gerçekleşen ve oyların çalındığına dair güçlü şüphelerin oluştuğu referandumla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş yüzde 51,41 ile onaylandı.

OHAL sürecinde gerçekleştirilen referandum sonucunda Türk tipi başkanlık sistemi olarak savunulan ve parlamentoyu işlevsizleştiren değişiklikle tüm yönetim ve yetki tek kişinin elinde toplandı. O günden bugüne Türkiye’de ekonomi çöktü, adaletsizlik her alana yayıldı, krizler “istikrarlı” bir hale büründü, ucuz gıda için oluşan uzun kuyruklar ülkenin her yerinde görülmeye başlandı, dış politikadaki tutarsızlıklar yeni normale döndü, demokrasinin d’si bile aranır oldu. Geçen 5 yıllık süreçte geriye bakıldığında ortaya çıkan karne ülkenin geldiği vahim durumu özetliyor.

ADALETSİZLİK SARMALI

Referandum sürecine mühürsüz oylar damga vurmuştu. Toplumda AKP iktidarının referandumdan şaibeli bir şekilde “evet” aldığına yönelik geniş bir kanı mevcut. Referandumda olanlar, adalete vurulacak son darbenin de göstergesi oldu. İktidar, yargı üzerindeki baskısını artırdı. Dünya Adalet Projesi’nin raporuna göre Türkiye, 2017’de temel haklar endeksinde 101’nci sıradaydı. 2021 sonunda ise 117’nci sıraya düştü. AKP iktidarı, her ne kadar "İşkenceye sıfır tolerans" yaklaşımını savunsa da, son yıllarda hapishanelerde ve kolluk kuvvetlerince sayısız kişiye işkence yapıldı. Avrupa Konseyi’nin İşkenceyi Önleme Komitesi 2017 ve 2019 yıllarında Türkiye’de çok sayıda işkence vakasının olduğu tespit etti.

KRİZ KRONİKLEŞTİ

Yeni hükümet sistemiyle birlikte ekonomide tam anlamıyla bir çöküş yaşandı. 2017’de 859 milyar dolar olan milli gelir, geçen yıl 803 milyar dolara düştü. Kişi başına düşen milli gelir ise 10 bin 696 dolardan 9 bin 539 dolara geriledi. DİSK-AR'ın verilerine göre; 2017'de geniş tanımlı işsiz sayısı 6 milyon 525 bin iken, bu yıl bu sayı 7 milyon 989 bine çıktı. Yurttaşlar arada geçen sürede ekmek alamaz duruma geldi. 2017’ye girildiğinde tüketici enflasyonu yüzde 9,22’ydi, bu oran 2022’de yüzde 54,4’e fırladı.

Enflasyonla birlikte gelirleri eriyen yurttaşlar, hemen her mahallede ucuz yağ ve ekmek kuyruğuna giriyor. En temel ihtiyaçlar dahi artık karşılanamaz halde. 16 Nisan 2017'de 1 dolar, 3,69 TL'ydi. Şu anda 1 dolar 14,64 TL civarında. Referandumun yapıldığı yıl mazotun litre fiyatı 4,68 TL'ydi. Şu anda mazotun litre fiyatı 20 TL'yi aşmış durumda.

BASINA DARBE

İfade ve düşünce özgürlüğü de geride kalan 5 yılda büyük yaralar aldı. İktidar, bağımsız basına karşı teyakkuzunu artırdı. Kamu bankalarından akıtılan kredilerle birçok medya kuruluşu yandaş iş insanlarına verildi. Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler’in açıkladığı 2017 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 155’inci sıradaydı. Aynı endekse göre Türkiye geçen yıl 154’üncü sırada yer aldı. Geride kalan 5 yılda sayısız gazeteci ve aydın gözaltına alındı, uzun zaman tutuklu kaldı. Basına yönelik baskıda değişen bir şey olmadı.

aldi-yetkiyi-yikti-ulkeyi-1004229-1.

TUTARSIZ DIŞ POLİTİKA

Referandumla birlikte dış politikada da tutarsız ve günlük çıkarlara dayalı bir çizgi hâkim oldu. İktidara yakın medya tarafından 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin arkasında olduğu öne sürülen Birleşik Arap Emirlikleri’yle geçen yıl sıcak temaslar kuruldu. Ayrıca Mısır, İsrail ve Ermenistan’la da “normalleşme” adımları atılmaya başladı. AKP’nin “eski düşmanlarıyla” yeniden dost olma çabasının ardında ise derin ekonomik kriz yatıyor. İktidar, krizi yönetemediği için sıcak para arayışı doğrultusunda rotasını Körfez ülkelerine çevirdi.

OKULA GİDEMİYORLAR

Erdoğan yönetimi eğitim alanında da referandumun ardından hiçbir ilerleme kaydedemedi. OECD’de okuduğunu anlama, basit matematik bilgisi, basit problem çözme gibi temel becerilere sahip olmayanların en yüksek 2 ülkeden biri yüzde 39’la Türkiye. 2022 itibarıyla zorunlu eğitim-öğretim yaş grubunda olup da okula gitmeyen 2 milyonu aşkın çocuk bulunuyor. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2020 yılında yaptığı “Dört Beceride Türkçe Dil Sınavı” çocukların yalnızca konuşmada başarılı olduğunu ortaya koydu.

DEMOKRASİ YOK

Türkiye, Demokrasi Endeksi’nde 2021 yılında 167 ülke arasında 103’üncü oldu. Türkiye, 21 ülkenin değerlendirildiği Batı Avrupa bölgesinde ise son sırada yer aldı. AKP iktidarıyla ve yeni hükümet sistemine geçişle birlikte halk da artık daha mutsuz. Dünya Mutluluk Endeksi raporu onuncu yılını doldurdu ve bu sene de İskandinav ülkeleri en üst sıraları kimseye bırakmadı. Türkiye ise 8 basamak gerileyerek 112. oldu. Kamuoyu anketlerine göre; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden bezen yurttaşların yüzde 70’i sisteme karşı olduğunu söylüyor. Başkanlık sistemine “hayır” diyen AKP seçmeninin oranı bile yüzde 30’u geçti.

SAĞLIKTA ÇÖKÜŞ

AKP iktidarı sağlık alanında da çöküşe neden oldu. Türkiye İstatistik Kurumu, koronavirüs nedeniyle ölenlerin sayısını dahi açıklayamadı. OECD üyesi ülkeler arasında Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’dan sağlık harcamalarına en az pay ayıran ülke yüzde 4,7’yle Türkiye oldu.

***

"HAYIR"DAN GELECEĞE UZANAN YOL

2017 Anayasaya Değişikliği Referandumu, Erdoğan’ın ve AKP’nin ülkeyi daha da yıkıma sürüklemesinin yanında geleceğe dair de bir umudun doğuşuna yol açtı. Referandumda “Hayır” diyen halk, geniş bir demokrasi cephesinin oluşumunu sağladı. AKP’lilerin beklenenin altında oy alması sonucu yeni sistemin meşruiyetiyle ilgili sorgulamalar hâlâ sürüyor.

aldi-yetkiyi-yikti-ulkeyi-1004231-1.

Sol-sosyalistlerin başını çektiği demokrasi cephesinin Erdoğan iktidarına karşı mücadelesi her geçen gün büyüyor. 2017’deki sinerji, ilk etkisini 2019’daki Yerel Seçim sonuçlarında gösterdi. İktidara karşı birleşenler başta İstanbul olmak üzere birçok ilde AKP’yi yenilgiye uğrattı. Ülkeyi yönetemeyen, krizleri kronikleştiren, halkın hayatını her geçen gün daha da zorlaştıran AKP’nin oylarındaki eriyiş artık engellenemez durumda. Gelecek seçimlerde de 2017’de başlayan itirazın büyüyerek, iktidarı alaşağı edebileceğine dair emareler mevcut. Kamuoyu anketlerinin neredeyse tamamında Cumhur İttifakı’nın ve Erdoğan’ın büyük bir yenilgi yaşayabileceği saptanıyor.