Benim de içinde yer aldığım ve yaklaşık 40 kişinin katıldığı 1. Alevi Çalıştayı sona erdi. Çalıştay ‘kapalı kapılar ardında yapıldığı’...

Benim de içinde yer aldığım ve yaklaşık 40 kişinin katıldığı 1. Alevi Çalıştayı sona erdi. Çalıştay ‘kapalı kapılar ardında yapıldığı’ için eleştirilse de, gizli olmadığı ve çok farklı çevrelerden katılım olduğu için bütün detayları ile kamuoyuna yansıdı. Doğru olan da bu zaten.
Sorun çözme değil, çözmeme üzerine kurulu ve kendisi dışındaki hiçbir inancı, kültürü, kimliği kabul etmeyen ve entrikalar üzerinde yürüyen bir sistemin olması, devletin ve siyasal iktidarların da bu yaklaşıma uygun şekillenmesi, aslında son derece olağan olan bu tip toplantılara hak ettiğinden fazla misyon yüklüyor. Bu durum kaygıları ve kuşkuları arttırdığı için temkinli karşılanan bu toplantı aslında, geç kalınmışlığı bir yana son derece olağandır. Çünkü bu ülkede Aleviler hep vardı, üstelik hep sorunlarıyla vardı. Devletin sayılarını bile gizlemiş olması Alevi gerçeğini değiştiremedi. Yıllarca ‘yok sayılan’ Aleviler, yükselen Alevi hareketinin de ciddi etkisiyle ‘görülür’ oldular. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanlığı tarafından resmi düzeyde ilk kez düzenlenen bu toplantı, gizlinin açığa çıkartılması değil, yaşayan Aleviliğin ortaya çıkardığı örgütlülüğün doğal dayatmasının ‘hükümet makamında’ şimdilik görüşme düzeyinde kabulüydü.

ÖNE ÇIKANLAR
Bu toplantıda, mevcut siyasi iktidarın arka planda ne düşündüğünden, ne planladığından öte, öne çıkan bazı başlıklar bana göre şöyleydi:
1) Hükümetin bu girişimi Alevilere bir ihsan değildir. Dolayısıyla da bu girişimden dolayı minnet edilecek bir durum yoktur. Hükümet vatandaşının sorunlarını dinlemiştir. Bu hem bir hak, hem de zorunluluktur.
2) Toplantıda temsiliyet sorunları olsa da toplantıdaki Alevilerin bileşimi ve temsiliyeti  oldukça genişti. Alevi Bektaşi Federasyonu’nun ve Cem Vakfı’nın toplantıda yan yana oluşları yalnızca bu toplantı için değil, önümüzdeki dönem için de önemliydi.
3) Bu toplantı ile hem hükümetin, hem de birçok çevrenin ‘Aleviler bir araya gelmiyor, ortak taleplerde buluşamıyor’ iddiaları geçerliliğini yitirmiştir. Aleviler bir araya gelmiştir ve üzerlerinde anlaştıkları talepleri doğrudan dile getirip, çözüm istemişlerdir. Bu toplantıda Aleviler, yorum ve siyasi yaklaşım farklılıklarına rağmen kendi aralarında yan yana gelişin mümkün olduğunu görmüş ve göstermişlerdir.
4) Aleviler, ‘Diyanetin kaldırılması, zorunlu din dersine karşı hangi alternatifin öne çıkarılması’ gerektiği gibi konularda henüz ortak bir anlaşma sağlayamamış olsalar da ‘cemevlerinin yasal statüye kavuşması, Madımak Oteli’nin kamulaştırılması ve müze yapılması, Alevi köylerine zorla cami yaptırılmaması’ gibi taleplerde tümüyle  ortak tavır sergileyerek, ara adım atmanın mümkün olacağını göstermişlerdir.
5) Atılan ‘ara adım’ sistemin değişmesi için, gerçek anlamda laik ve demokratik bir Türkiye’nin yaratılması için demokratik bir anayasanın hazırlanması gibi atılması gereken ‘asıl adımları’ gölgede bırakmamış, tersine daha da öne çıkartmıştır.
6) Hükümet açısından da, devlet açısından da aslında çok iyi bilinen Alevi talepleri, bu toplantı vesilesiyle bir kez ve geçmişten farklı olarak topluca dinlenmiş ve kayıt altına alınmıştır. Şimdi sıra hukuki ve siyasi çözüm için adım atmaktadır. Bu nedenle hükümetin iyi niyetli mi, kötü niyetli mi olduğunu tartışmak yerine şimdi icraatlarını görmek önemlidir. Çünkü işin doğrusu bu ülkede Alevi taleplerini bilmeyen bir tek hükümet ya da devlet yetkilisi bulunmamaktadır. Bu toplantı sonuçları siyasi iktidarın manevra alanını daha da daraltmış, çözümü zorunlu hale getirmiştir.
7) Çözüm ya da çözümler artık zorunlu hale gelmiştir. Çünkü, ön ilikleyen, ‘evet efendim, tabi efendim’ diyen, yalnızca saz çalıp türkü söyleyen, iyi Bektaşi fıkrası anlatan, posbıyıklı Alevi profilinin değiştiği, bu toplantıda görülmüştür. Toplantıda, ‘azınlık psikolojisi’ içinde, kendisi ile ilgili atılan adımı ‘minnet duygusu’ ile karşılayan, kendi gücüne güvenmek yerine başkalarına güvenen, Aleviliğin engin öğretisini, Sünni egemen bakıştan dolayı daraltan, muhafazakârlaştıran, talepleri öne çıkarmayı sorun kaçırmak olarak algılayan ‘kraldan daha çok kralcı’ olan ‘ak şaçlı Alevi temsilcileri’ olsa da, modern Alevi hareketinin çoğunluğunun bunu aştığını, Alevi profilinin önemli oranda değiştiğini söylemek asla abartı olamaz. Kaldı ki bu profil ‘klasik Alevileri’ de etkilemiş ve ‘Camilerde okunan ezanların hoparlörlerden verilmesinin yasaklanması, Ramazan’da davul çalınmaması, Hacı Bektaş Dergâhı’na 1826’da yapılan minarenin yıkılması’ gibi talepler ‘doğrudan seslendirilme cesareti’  ile buluşmuştur.