Türkiye’de siyasi iktidarların sorunları çözmemek için ortak bir anlayışları olduğu kesin. AKP de bu anlayışın son temsilcisi. ...

Türkiye’de siyasi iktidarların sorunları çözmemek için ortak bir anlayışları olduğu kesin. AKP de bu anlayışın son temsilcisi. AKP iktidarı da, ‘bir sorun nasıl çözülmez ve daha karmaşık hale getirilir’e iyi bir örnek. Alevi sorunu da bu örneğin son halkası.
Alevisiz ‘Alevi iftarı’ ile geçtiğimiz yıl hamle yapan AKP, bu çabasını şimdi de ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ders Kitabı’nda Alevilik ile ilgili bölümleri değiştirme ve ‘2. Alevi Açılımı’ girişimleriyle sürdürüyor.
AKP’nin, niyeti ne olursa olsun bu konuda adım atması yada yükselen Alevi hareketi karşısında adım atmak zorunda kalması, nasıl yorumlanırsa yorumlansın olumlu değerlendirilmeli ve çözüm için karşı hamlede bulunulmalıdır. Alevi Vakıfları Federasyonu Genel Başkanı Doğan Bermek’in, ‘devletin kendi Alevisini, Aleviliğini yaratma girişimlerine, Aleviler  kendi tarihleri içinde Emevi’den, Osmanlı’dan bu yana defalarca şahit olmuşlardır. Bugün de  AKP’ye uyacak bir Alevilik yaratma gayretleri içinde olan bir kesim vardır’ belirlemesini unutmadan ‘aklımda’ diyerek çözüm önerileri ile konunun üzerine gitmek gerekir. Çünkü sorunu unutturmak için, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız’ın belirttiği gibi ‘Kurnaz devlet, sorunları çözmemek için Alevileri başarabildiği ölçüde bölüyor. Alevilerin içinden müttefikler yaratıp; diğerlerine, çoğu kez bunlar aracılığı ile savaş açıyor.’ Bu kurnazlığa dur demenin birinci yolu bilek güreşini ‘kendi içimizdekilerle’ değil, siyasi iktidarla yapmak ve çözüm önerimizi ısrarla öne çıkarmak olmalıdır. Çünkü AKP’nin ‘Alevi açılımı’ üç konuda, yani, temsiliyet, içerik ve laiklik ilkesi açısından sorunludur.
AKP’nin Alevi açılımında ve ‘Alevi Ders Kitabı’ yazılımında, temsiliyet sorunludur. Çünkü Alevi hareketi yalnızca Cem Vakfı tarafından temsil edilemez. Bugün Alevi hareketi iki önemli bileşenden oluşmaktadır: Birincisi bünyesinde Pir Sultan, Hacı Bektaş, Alevi Kültür Dernekleri, Avrupa Alevi Konfederasyonu gibi kuruluşların yer aldığı ve geçtiğimiz 9 Kasım’da ‘eşit yurttaşlık hakkı’ talebiyle yüz bini aşkın kişiyi Sıhhıye meydanına toplayan Alevi Bektaşi Federasyonu, ikincisi de Cem Vakfının da içinde olduğu Alevi Vakıfları Federasyonu’dur.  Bunun dışında kalan Alevi örgütlenmelerinin belirleyici hiçbir ağırlıkları bulunmamaktadır. Yani böyle bir açılım bu iki kurum birlikte davet edilerek tartışılmak zorundadır. Bunun olabileceğini geçen hafta ‘Liberal Düşünce Topluluğu’nun İstanbul Erikli Baba Dergahı’nda yaptığı sempozyumda gördük.
Bu açılımın ikinci sorunlu ayağı içeriktir. Cem Vakfı üzerinden Prof. İzzettin Doğan’a hazırlattırılan Alevilik Ders Kitabı’nın ‘Alevi Türk İslam’ vurgusu bol olsa da Sünni Siyasal İslam’dan yani AKP’den ve Diyanet’ten ‘geçer not alması’ mümkün değildir.  Hazırlanan taslağın başlıklarına yansıyan Cemevi ve Cem İbadeti gibi kavramlar bile Sünni ulemanın yani Diyanet’in ‘İslam’da cami ve mescit dışında başka bir ibadethanesi yoktur’ belirlemesine takılacağı kesindir. Bu konuda da atılması gereken iki adım vardır: Birincisi, bir yasa değişikliğiyle Cemevlerine yasal bir statü kazandırmak. İkincisi, ‘Alevi Ders Kitabı’ gibi  çok önemli bir adımı, yukarıdaki kurum temsilcilerinin yanı sıra, bu kurumların önereceği akademisyenlerle, pedegoglarla ve uzmanlarla (örneğin Hacı Bektaş Postnişini Veliyettin Ulusoy) sağlamak, bu kişi ve kurumlardan oluşan ortak bir komisyon oluşturmak gerekir.
Bu ‘açılımdaki’ üçüncü önemli konu ise laiklikle bağlantılı ‘zorunlu din dersi’ sorunudur.  Mevcut ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi’ içeriğinde yapılmaya çalışılan değişiklikten de bir kez daha anlaşılacağı gibi Sünniliği Alevi çocukları başta olmak üzere herkese zorla öğreten bir derstir. AKP’nin bu hamlesi laikliğe aykırı olan bu zorunlu uygulamayı yok saymaya, manipüle etmeye yönelik olduğu için öncelikle İdari Mahkemelerin ve AİHM’nin kararlarına uyularak bu dersin yeni öğrenim yılında zorunlu olmaktan çıkartılması gerekir. Değişiklik ve dersin gerçekten farklı inançların bir arada öğretildiği bir derse dönüştürülmesi ise işin ikinci aşamasıdır.
AKP sorunu daha da karmaşık hale getirmek istemiyorsa, bu sorunun çözümünün buralardan geçtiğini görmelidir. 2009 Türkiye’sinde Aleviler de örgütleri  sayesinde akıllandığı için, Aleviler ne kendi içinde çatışmak istiyor, ne de ‘olmazı’ oynamak. Aleviler laf değil çözüm istiyorlar. Çünkü Aleviler de yalnızca bağcıyı dövme üzerine kurulu bir çabanın getirisi olmadığını biliyor! 3 Haziran’da Doç. Dr. Necdet Subaşı’nın hazırladığı ‘Alevi Çalıştayı’ bunun ilk adımı olabilir!