Alevi fobisi mi, Alevi sevgisi mi?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi “Cumhuriyet ve Demokrasi” adlı bir broşür hazırlamış. Bu broşürde ise farklı inanç gruplarını temsilen, Camiiden İmamı, Kiliseden papazı, Cemevinden dedeyi ve Sinagogtan hahamı yan yana getirmiş. Hatta inanç özgürlüğünde mezhepçi yaklaşımlar yerine, farklı inanlara eşitlik ve saygıya davet etmiş.

“Vay efendim sen misin bunu yapan” diye sosyal baskı mekanizmalarını kurmak için, tekçi ve İslamcı blokun Alevi fobisi yeniden görünür oldu. Bunu da Ekrem İmamoğlu üzerinden dile getirmeye başladılar.

Yandaş medya “Alevilerden İmamoğlu’na tepki” diye manşet atmaya başladılar.

Oysa ortalıkta Alevilerden İmamoğlu’na tepki gösteren kimse yok. Tepki gösterenlerin topyekünü İslamcı, tekçi ve mezhepçi. “Alevi” denilenler ise Aleviliği Sünnileştirmek ve Şiileştirmek için seferber olmuş rantçılar! Alevi toplumu bunları yakından tanıyor. O nedenle Alevi dünyasında bunları toplumsal karşılığıda yok. Bu çakma Alevi istismarcıları ve bu yolla nemalanmayı meslek edinmiş ve siyasi rantçılardan oluşuyor. Bunları sadece partilerin protokollerinde ve Alevi fobisine verdikleri destek mesajlarında görürsünüz.

İBB’nin hazırladığı broşürdeki Alevi dedesi resmine bile tahammülü olmayan, Alevilerin eşit yurttaşlık ve eşit hakları talebini üstünü örtmeye dönük stratejiye hizmet ediyorlar.

Devletin bütçesinden 20 milyar TL’yi aşkın devası bir kaynağın sadece “imam ve cami” üzerinden Diyanete, din eğitimlerine, din okullarına ve mezhepçi Cemaatlere aktarılmasına, mezhepçi bir rejim inşasına dair tek bir sözü ve itirazı olmayan bu bloktan, Alevi haklarına ve Alevilerin hak ve taleplerine dair olumlu bir beklenti içinde olmak saflık olur.

Bu itiraz cephesinin ortak yanı şudur; Alevi fobisi!

Gericilik ve ırkçılık tarihin hiç bir döneminde farklı olana tahammül göstermemiştir. Alevi gerçeğini kabul etmek, Alevilerin hak ve taleplerinin karşılanmasına dair sağılar ve dilsizliler!

Söz konusu Aleviliğin kendine özgü bir inanç olarak tanınması olunca, hep birlikte laikliğe, insan hakları ve inanç özgürlüğünün evrensel kabullerine karşı, mezhepçi ve ideolojik çığırtkanlık yaparlar.

Hakikatleri kabul etmek yerine, komplo teorileri üretirler. “Almanya’nın başını çektiği yeni din yaratıyorlar”, “Alisiz Alevilik istiyorlar” ya da “ayrı bir din yaratıyorlar” gibi temelsiz ve boş laflarla Alevileri içten bölmeye çalışırlar.

En büyük ezberleri ise “Alevileri İslamdan koparıyorlar”! Fakat “kopma”nın ne olduğunu dile getirmiyorlar.

Kopma nedir mi?

Asırlardır camiye girmemiş Alevileri kılıç, asimilasyon, katliam zoruyla camiye sokmak mıdır, kopmak?

Yoksa asırlardır imamların peşinde namaza değil, dedesi ile kadın erkek eşitliğinden cemal cemale cem ibadetinde akıl, yol ve gönül birliği ile ibadet eden Alevileri, cem ibadetinden koparmaya çalışmak mı?

Kerbela nedir? Yavuz Sultan Selim ve II. Mahmut dönemlerinin kızılbaş ve bektaşi kıyımları nasıl bir kopmadır? Ya Sivas, Maraş, Çorum, Gazi ve daha nice Alevi katliamları kimlerin kopma girişimidir?

Nedir kopma?

“Ya Sünnileşirsin ya da katlin vacip” fetvaları karşısındaki teslimiyet mi? Bir taraftan korkunun sesi, diğer taraftan çakma Aleviler var. Koro haline “İslamın özü ve gerçek İslam biziz” diyor. O zaman bu argüman sahiplerine sormak lazım; yeryüzünde yaşayan 1 milyar 800 milyon Hanefi, Sünni, Şii müslüman ne oluyor?

Siz “öz” iseniz onlar ne?

Aleviler asırlardır Bektaşi, Kızılbaş ve Alevi olarak anılmış. Bir Aleviye inancını soracak olursanız, size vereceği kısa ve yalın cevap “Aleviyim” olur.

Aleviliği bir şeyin içine ya da dışına koyarak bilimsel, felsefi ve sosyolojik karşılığı olmayan tartışmaların topyekünü ideolojiktir.

Alevi inancı tüm yönleriyle, kendine özgüdür. Her inançta görüleceğe üzere, kadim inançlardan tutun, tek tanrılı dinlerden sosyolojik, teolojik ve kültürel etkinlenmeler olmuştur. Dolasıyla ibadet yerinden, ibadet şekline, inanç rehberinden, ritüellerine, kadın-erkek anlayışından tanrıya bakış açısına, cenaze erkanlarından oruçlarına, deyişlerinden nefeslerine, gülbanglerinden semahına, mersiyelerinden bağlamasına kadar Alevidir ve kendine özgüdür.

Özetle ifade edecek olursak, asırlardır Aleviler adına düşünmekten, karar vermekten, Aleviliğin ne olup olmadığına ahkam kesmekten, Alevilere Aleviliğini öğretmekten vazgeçmeyen bu güruh, sevgiden ve barıştan değil, çatışmada, nefret söyleminden ve gerilimden besleniyor. Alevilere kimseye inancının ne olduğunu öğretmiyor. Sadece herkesi olduğu gibi kabul edip saygı gösteriyor. Aleviler sadece farklı ama bir arada, eşit haklarla, eşit koşullarda herkesinin inanma ve inanmama hakkını yaşamanın mümkün olduğunu savunuyor. Üstenci, akıl verici, tanımlayıcı, emredici, komplocu, asimilasyoncu ve tekçi dayatmalara kapalılar.

Asırlardır acıların, zulmün, ayrımcılığın ve dışlanmanın en soğuk yüzüne maruz kaldılar. Ama değişmediler. Hep kendileri oldular. Kendi elbiselerini giydiler. Devlet ve iktidarlar tarafından kendileri içine biçelen mezhepçi ve tekçi elbiselerin içine girmediler.

Alevilerin ve Aleviliğin tarihi ve tanımı hakkındaki söz hakkı Alevilerindir. Alevi inancını ve tarihini Sünnileştirmek ya da Şiileştirmek için siyasal, ideolojik ve devlet tanımlarıyla deforme etmeye çalışanlara itibar edilmemelidir.

Alevi toplumsal hafızası asırlarıdır canlı ve diridir. İBB broşüründe yer almış olan İmam, Papaz, Dede ve Hahamın yan yana getirilmiş olması, toplumsal barış açısından da bir mesajdı. Ama derdi toplumsal barış ve huzur arayanlar ile komplo teorilere sığınan gericilik ve tekçilik ideoloji tarihsel hafızasının halen kötü örneklerinden kopamamış görünüyor.

Korkmayın; dedeli, imamlı, papazlı ve hahamlı resim toplumsal barış ve laiklik için bir adımdır, kadın ve ana eksikliği de tamamlanırsa daha da eşitlikçi bir resime dönüşür. Yani tehdit değil, eşitlik için kadını eksiktir.