Alevilik, laik yaşam değerleriyle fazlasıyla uzlaşma noktaları bulabilen bir inanma biçimidir

Alevilik, laik yaşam değerleriyle fazlasıyla uzlaşma noktaları bulabilen bir inanma biçimidir. Bu özelliğinden ötürü bazı çevreler, özellikle sosyalist sol Aleviliği kökeni çok eskilere dayanan kültür formlarından biri olarak görür. Egemen İslam anlayışında rastlanmayan hatta İslam inancıyla çelişen ritüellerine bakarak başka bir din olduğu iddiasında bulunanlar da var. Aleviler, bir nevi inançsızlık iddiasında bulunan, İslam’la bağlarını koparan bu dışarıdan değerlendirmeleri pek sorun etmezler. Aksine onlarla aynı değerleri paylaşan müttefikler gibi ilişki geliştirirler. Buna karşın Sünni İslam’ın Aleviliği “din dışı” görmesine müthiş tepki verirler. Sanırım bunun nedeni İslam’ı temsil iddiası ve temsil edilecek alan üzerindeki hâkimiyet mücadelesi.

Alevilik hakkında hiçbir bilginiz yoksa bu basit karşılaştırma Aleviliğin bir inanma biçimi olduğunu görmenizi sağlar. İnancın şekil şartlarını başka biçimde yerine getirse de Tanrı tanımı, kutsal kitabı, peygamberi Müslümanlarla aynı olan bu inanç İslam’ın kollarından biridir. Sanırım Aleviliğin dini inanç biçimlerinin dışında bir şey olmadığını anlatabildim. Eğer ben anlatamadıysam Alevilere başvuralım: Büyük Alevi Mitingi için çarşamba günü İstanbul’dan yola çıkan dört kişilik ekipten Taylan Cirit “Bu uğurda değil Ankara’ya yürümeyi, Hakk’a yürümeyi göze aldık” diyor. “Biz bu yola kefenimizle çıktık” gibi… Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Rıza Eroğlu ise İstanbul İl Eğitim Müdürlüğü önünde yaptığı konuşmada “Biz Alevi çocuklarının inançlarını şüpheye düşürmeye çalışan iktidarınızı rahatsız etmeye devam edeceğiz” demişti. Gördüğünüz gibi cesur ve haklı da olsa bu tür çıkışlar laiklik kaygısı taşımıyor.

Alevilik laiklik değil ama çağcıl anlamında seküler olduğu için Sünni İslam’ın tayin edici baskılarına karşı direnişi onu laik bir konuma itiyor. İmam hatip okullarının eğitim kurumlarının merkezine yerleştirilmesi, Alevi çocukların da Sünni İslam öğretisinin verildiği din dersini almaya zorlanması, türban gibi İslami ritüellerle psikolojik baskıya maruz bırakılması haklı olarak Alevileri kaygılandırıyor ve direnişin o cepheden gelişmesine yol açıyor. Zorunlu din derslerini AİHM'e taşıyan da Aleviler oldu.

Sorun da bu; savunulması, korunup kollanması laiklere düşen laikliğin dini bir hareketin eline bırakılması; laiklerin, Alevilerin inanç mücadelesine destek olarak yükümlülüklerini yerine getirdiklerini sanması...

Laiklikle Alevilik arasında özdeşlik kurulması, laik taleplerin Alevi istemleri gibi algılanması Sünni İslam siyasetçilerinin özellikle de AKP'nin çok arzu ettiği bir şey olmalı. Onlar açısından en önemlisi, gerçek sahiplerinin laikliği siyasal bir davaya dönüştürmesini engelliyor olması. Tabi AKP bu durumu, Sünni İslam'ın Alevi karşıtlığını kışkırtarak toplumun önemli bir kesimini yörüngesinde tutmada, onları siyasi mücadelesine çekmede araç olarak da kullanıyor.

Galiba sorunumuz hükümetin bilim ve laiklik karşıtı eylemleri kadar sorunun asıl muhattabının ortaya çıkıp önleyici tepkisini gösterememesidir. Devlet, dinsel ve etnik hareketler için laiklik genel stratejiye hizmet ettiği ölçüde önemlidir. Oysa devletin demokratikleşmesi, etnik ve dini grupların demokrasi talebi laikliğin vazgeçilmez stratejik hedefidir. Din dersinin zorunluluktan ve hatta ders olmaktan çıkartılmasını, İHL’lerin kapatılmasını, bilim derslerinin dogmalardan arındırılmasını; yani bilimsel ve laik eğitimin önemini Sünni Müslümanlara ancak laiklerin izah edebileceğini de unutmamak gerek.