Farklı olanı kendine benzetme ve onun üzerinde sosyal baskı mekanizma kurmak ve hegemonik ahkam kesme arzusu bir tür faşizmdir. Bu türden tektipleştirme, ırkçı ve mezhepçi politikaların merkezi ise sağcılıktır, sağ politikalardır. Türkiye’de sağı ise Türk İslam Sentezinden beslenir.

Dolaysıyla bu ekolden gelen Ümit Özdağ’ın; “Cemevlerine ibadethane statüsü vermeyeceğiz, Tarikatlar da aynı şeyi ister” diye ideolojik ahkam kesmesi de, Osmanlıdan beri süregelen hakikat ve tarih dışı hegemonik söylemin ve üstenci kibrin dışavurumudur. Çünkü faşizm buyurgan konuşur, ötekinin ise buna uymasını ister. Asırlardır daha fazla gürültü koparan şiddetli buyurgan sözlere uymayan Aleviler açısından Özdağ’ın fısıltısına da uyulmaz.

Tıpkı Dersim’de Seyit Rıza’nın heykelini yıktırma hayali gibi, şimdi de cemevleri konusunda hayal pazarlıyor. Örtülü Alevi fobisini gizleyemiyor! Dışa vuruyor!

Bir parti genel başkanı ve akademisyen! Ama bir cümlede birçok yanlışı ve resmi tarihin ezberini hegemonik dile sığınarak mesaj verecek kadar da cahil ve mezhepçi! Çünkü Alevileri, İslamcı tarikatlarla bir görmek cahillikten değilse, Osmanlıdan beri süregelen Emevi zihniyetinin tarih ve ideolojik hamallığını yapmaktır.

Özdağ, İslamcılığın ve Diyanetin Aleviliği “tarikat” ve cemevlerini “zikirevi” gören tarihsel ezberine sığınıyor.

Oysa Alevilik “tarikat”, cem ise “zikir” değildir. Türkiye’deki İslami tarikat ve cemaatlerle karıştırılamaz. Onlar Osmanlıdan günümüze kadar devlet ve siyaset eliyle beslenip, kollanıp, şeffaf olmayan karanlık ve kapalı ilişkileriyle denetlenmeyen, holdingleşen ve artık birbirlerini kasetlerle tehdit eden yapılardır! Cami-Namaz, Şeyhlik-Müritlik, din-siyaset ve din-ticaret gibi ilişkilerini kapalı ve şeffaf olmayan zeminlerde yaşarlar.

Bir yandan “laik” olduğunu söyleyen, diğer yandan Aleviliğin inançsal kimliğine dair “tarikat” tanımı yapan siyasi yetmezlik ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi görüşüne hamallık yapıyor. Geçmişte Aleviliği “katli vacip”, cemevlerini “mum söndü yeri” olarak tanımlayanlar ve sonra da “cümbüş evi, kültür yeri”, bugünse “tarikat türevi özel ibadethane” denmeye başlandı.

Özdağ aslında Diyanet İşleri Başkanlığı gibi düşünüyor. Sünni Ulemanın ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın; “Cemevi diye bir ibadet yeri yoktur”, Aleviliği “folklorik unsur”, Cemevlerini de “zikir evi” olarak tanımlama çabasındaki hükmedici, hak gaspı içeren hukuk dışılığın, sözcülüğünü ve ideolojik hamallığını üstleniyor.

Dolaysıyla Alevilik “tarikattır” diyor. Sinsice şunu söylemek istiyor; “Tarikatların özel zikir ve ibadethaneleri vardır. Ama sonuçta hepsi genel ibadet için camiye gider ve namaz kılarlar. Aleviler sizde “cem zikrinden” sonra genel ibadethane olarak camiyi kullanın.”

Özdağ şeriatın ve İslamın penceresinden bakarak Aleviliği İslami kavramlar ve kurumlarla tanımlamayı tercih ediyor, Oysa Aleviliğin İslâm’ın şeriatçı tanımları ve kalıpları içinde aramak, anlamak ve tanımlamak dipsiz kuyudan su çekmeye benzer.

Özdağ belli ki, İslamcı Ulemanın ve Diyanet’in ezberlerini aşamamış ve milyonlarca Alevinin yol kurumlarını ve inançlarının içini boşaltmak, asimile etmeye çalışmaktadır.

Aleviler bu türden tektipleştirici asimilasyon politikalara karşı, din, vicdan ve inanç özgürlüğünü için laikliği savunmakta, siyaseti ve devleti dinsizleştirmek istiyorlar.

Çünkü Aleviler biliyor ki; din ve inanç siyasetçinin, devletin, sermayenin ve tarikat şeyhlerinin eline düşünce, toplumsal barışı engelleyen, kutuplaştırma ve ayrımcılığı körükleyen ideolojiye dönüşüyor.

Alevilik kendine özgür bir inanç ve cemevleri ise Alevilerin ibadet yeridir. Gizli değil şeffaftır, denetlenebilir. Holdingleşmez ve din istismarı yapmaz. Şeyh ve mürit ilişkilerindeki biati reddeder. Zafer Partisi türevi sağcılığa, ırkçılığa, bölücülüğe ve mezhepçiliğe kapalıdırlar. Ne Ümit Özdağ’a ne onun proje partisine minnet eylemezler..

Özdağ, genetik kodlarındaki tekçi, ırkçı ve mezhepçi kimliği dışa vurmuştur.

Aleviler asırlardır bu topraklarda cem yaptılar. Cemevleri kadim tarihin gerçeğidir. Osmanlı zulmüne rağmen Alevilerin ibadethanesi cami değil cemevi, ibadeti ise cem olmuştur. Genetik kodlarında ırkçılık ve mezhepçilik olan bu türden siyasetçilerin ahkam kesme beyanları, farklılıkların birarada yaşamasının teminatı olan toplumsal barışa yönelik saldırıdır.

Aleviler devlet parasını ya da halkın vergisine güvenerek inancını yaşamaz ya da öğrenmez. Parayla ibadeti ibadetten saymaz. Devlet parasıyla cemevi yapmaz! Aleviler Özdağ vari siyasetçilerin sözüne göre de hareket etmez.

Alevilik bir yoldur, bu yol İnsani Kamil olma yoludur.

Yolunu şaşırmış, tarikatların ideolojik pusulalarını, Aleviliğin evrensel kimliği ile karıştırmış, cehalet örneği ile karşı karşıyayız. Bilmez mi, Aleviler, 130 bin memur imam yanına memur dede kontenjanı talep etmez. İmam hatip yanına dede hatip okulu da istemez.

Alevilerin devlet kurma ya da dine dayalı devlet talebi yoktur. İnancın devletleşmesini değil, insanileşmesini ve vicdanileşmesini savunur.

Cemevlerinden şiddet ya da cihad çıkmaz! “Hadi insan yakmaya gidelim” diye canlar tahrik edilmez ve galeyana getirecek laf edilmez. Çorum, Maraş, Sivas, Malatya, Dersim, Gazi gibi katliamları yaşatmaz!

Cemevlerinde mercedesli şeyhler ya da imamlar olmaz. Gönüllü hizmet eden kadın-erkek pirleri vardır! Cemevine küskün ya da dargın giren barışık çıkar. Cemevlerinde biat ve iktidar yoktur. Dedeler ve analar para toplamaz. Dedeleri “Şeyh” gibi uçurtan müritleri yoktur. Muhabbet eden, sorgulayan, eleştirel düşünceyle cemlerde muhabbet eden bir çağdaş nesil canları vardır. Hurafeler ve vahiylerin değil, aklın rehberliğinde cem olurlar.

Aleviler çağımızın ve tüm insanlığın ortak evrensel değerleri olan laiklik, demokrasi, hukuk, cumhuriyet, sosyal devlet, eşit yurttaşlık, eşit haklara dayalı ve insan hakları ve onuruna dayalı anayasadan yanadır.

Aleviler tekçi, ırkçı ve faşizan politikalara karşı, yetmiş iki milleti bir görür. Herkesin farklılıklarıyla, kendi kimlikleriyle eşit koşullarda, eşit haklarla bir arada ve barış içinde yaşamasını savunur. Özdağ’ın entelektüel cari açığı bunu kavrayamaz.

Milliyetçi, İslamcı partiler ve Diyanet şu gerçeği artık kavramalıdır; Alevilik kendine özgü bir inançtır. Bu inanç, İnsani Kâmil olmaya giden yolun adıdır. İbadeti Cem, ibadethanesi ise Cemevidir. Bu inancın ibadeti gökyüzüne değil, yeryüzünedir, insanadır ve doğayadır. İbadetini de, bir vahiy emri olduğundan, cehennem korkusu ya da cennet mükafatı vaat edildiğinden değil, aksine yeryüzündeki cehennemi cennete çevirmek için yaparlar.

O nedenle Aleviliği “İslami ve şeriatçı tarikatlarla eş görmek” gibi teolojik bir eksende tartışmaya, değerlendirmeye ve sorgulamaya kamu görevlisi olarak hiç kimsenin hakkı yoktur. Kamu görevlisi sıfatı taşıyan siyasiler ve kamu bütçesinden beslenen memur Ulema da buna karar veremez. O kararı Aleviler asırlardır vermiş olup, taleplerine çözüm bekliyorlar. Çözümlerini ise son 30 yıldır daha net şekilde dile getirmişlerdir.

O Çözümler Bellidir, Muhatap İse Yüzde 1’lik Zafer Partisi ve Özdağ Değil, Devlettir!

Bir; Belediye mülkiyetinden olan tüm cemevlerinin tapuları, hak sahiplerine devredilmelidir.

İki; sadece mülkiyeti değil, anahtarı ve kadroları dahi belediye ait olan Cemevleri, artık anahtarıyla birlikte Alevilere devredilmelidir. Devretmiyorlarsa, o binaların üstündeki “Cemevi” ibarelerini derhal kaldırmalı ve Alevi inancı yerel siyaset adına istismar etmemelidir. Çünkü Belediyeler ibadethane sahibi olamaz ve buraları memurları ile “işletme” mantığı içinde açamaz.

Üç; Yasalarda ve kanunlarda ibadethaneler “Cami, mescid, kilise ve sinagog” gibi isimlendirmeler üzerinden değil, sadece “ibadethane” olarak tanımlanmalıdır.

Dört; Aleviler öncelikle eşit yurttaşlık hakkı ve eşit haklar talep ediyor.

Beş; Aleviler her türden ayrımcılığa, tek tipleştirme, ötekileştirme ve dışlama politikalarına karşı, farklılıkların barış içinde, birlikte ve çoğulcu yaşamın garantisi olan laiklik ve demokrasi talep ediyor.

Altı; Aleviler, laiklik ilkesinin olmazsa olmaz kuralı olan, din ve devlet işlerinin ayrılmasını, inanma ve inanmama hakkını da içerecek şekilde, tüm farklı inançların ve kültürlerin özgürlük ve eşitlik haklarının sağlanmasını talep ediyor.

Yedi; Aleviler, devletin bir inancı beslemesini, kollamasını, kullanmasını, o inancın da devletin tüm imkanlarını, kamu kurumlarını, finansmanını ve hizmetlerini Sünnilik ekseninde kullanmasını, bu kamu gücüyle farklı inançlara yönelik ayrımcı ve asimile edici yaklaşımlarının ortadan kaldırılması için, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını talep ediyor. Tarikatların Diyanet, Kamu kurumları ve siyaset arasındaki şeffaf olmayan çıkar ve rant ilişkileri araştırılsın!

Sekiz; Aleviler çocuklarının zorunlu din dersleri ile Sünnileştirme ve asimile etmeye yönelik eğitimin, temel insan haklarına müdahale ve laiklik ilkesine aykırı olduğu için, eğitimin dinselleştirilmesine son verilmesini talep etmektedir.

Dokuz: Aleviler gerek merkezi gerekse yerel kamu yönetimlerinin, kamu hizmetlerindeki mezhepçi uygulamalara, finansmana ve kadrolaşmaya karşı, kamu hizmetlerine erişimde ayrımcılığa son verilmesini talep ediyor.

On: Aleviler, Diyanet TV/Diyanet Radyo gibi mezhepçi yapılanmasını, kamu yayıncılığı üzerinden farklı inançtan ya da inanmama hakkına sahip insanların dinselleştirilmesini, eşitlik ve laiklik ilkesine aykırı olduğu, tüm mezhepçi/dinci programlara son verilmesini talep ediyor.

Onbir: Aleviler cumhuriyet dönemindeki katliamlarla devletin yüzleşmesini ve Sivas Madımak Oteli’nin “Utanç Müzesi”ne dönüştürülmesini talep ediyor.

Oniki: Aleviler sadece “kendileri olma” haklarına saygı duyulmasını ve bunun tanınmasını talep ediyorlar. Aleviler kendileri olarak yaşamak ve eşit yurttaşlık istiyor.

Son olarak, Alevilerin başkalarının ideolojik ve teolojik hikayesine “kul” olmak gibi bir niyetleri yoktur.