Fenerbahçe- Galatasaray derbisinde kadroları merak ettiğimden, herhangi bir kanalda kadro arayışıyla zap-larken, bir kanalda hem yorum, hem de kadroları veren genç bir spiker “İsmail Kartal Diego’nun Mersin İdman Yurdu karşısındaki performansını beğendiğinden ona ilk on bir şansı verdi” dedi.

Kala-kaldım!

Bahsedilen oyuncu Diego?

Santos, Porto, Werder Bremen, Juventus, Wolfsburg, Atletico Madrid oynamış bir oyuncudan bahsediyordu. 33 kere Brezilya A Ulusal Takım’da oynamış olan Diego...

Ve spiker işi dönüp dolaştırıp Mersin maçındaki performansa bağlayarak Diego’nun konumunu nereye kadar indiriyor! Mersin’den dolayı değil, Diego’nun kariyerinden dolayı inanmak için zor bir yorum.

İsmail Kartal, Aykut Kocaman ile birlikte çalışmıştı. Alex ile Aykut Hoca arsındaki diyaloğa şahit biriydi. Alex’e ayar verme sürecine…

Her takımın sahada bir lider oyuncuya ihtiyacı vardır. Bu “ego” üzerine inşa edilmiş bir beklenti değil, aksine oyunu ve oyuncuları kontrol edecek ve yönlendirecek bir oyuncudan bahsediyorum.

Alex bu özelliklere sahipken, maalesef Aykut Kocaman bu özelliği elinden alarak, farklı bir sistemi entegre etmeye çalıştı ki; sistem ile Aykut Hoca’nın çelişkisi her zaman çözümsüz olarak kaldı.

Şimdi aynı süreç Diego için yaşanıyor, belki liderlik özellikleri tartışılabilir fakat futbol yetenekleri bakımından tartışılmadan oynatılması zorunlu bir oyuncudur.

Bu özelliği netleştirmek için Fenerbahçe’nin oyun kurgusunu irdelemekte yarar var.

4-3-3 kalıp sistem ile oynayan Fenerbahçe, savunmada 4-5-1 pozisyonu alarak oynamaya çalışıyor. Buradaki açmaz; savunmayı ikinci bölgenin başına konuşlandırdığı zaman, kanat oyuncuları 60 metre mesafede oynamak zorunda kalıyorlar ki; gol sorununun başlangıcı bu nokta oluyor. Sow ve Emenike bu sistemde kanat oyunu içinde verimli olamıyorlar, kaleden bu kadar uzak oynamak onların oyuncu özelliklerine ters geliyor.

Diğer açmaz ise orta üçlünün Emre, Topal ve Meireles’den kurulmasıdır. Bu üçlünün oyunu yönlendirecek, adam eksiltecek veya hücum organizasyonlarında ayrıcalık katacak özellikleri olmayan oyuncular olmalarıdır. Savunma özellikleri daha ön plandadır.

Fenerbahçe’nin en etkili yeri iki bekidir. Tüm hücum organizasyonlarının en etkili öğeleri Caner ve Gökhan’dır. Ama bu özelliği kullanmak için üçüncü bölge oyun kurgusunun, hem hücum, hem de savunma olarak iyi çalışılmış olması lazım.

Bu oyun anlayışı statiktir.

Diego’suz  özellikler Fenerbahçe’nin hücumda tek tip oyun kurgusunun geçerli olduğu sonucunu ortaya çıkarıyor. Bu tek tip oyun zaman-zaman iç sahada olmakla beraber, özellikle deplasmanlarda sorun oluyor.

Diego’yu oynatmamak hem mali bakımdan hem de oyun kalitesi bakımından Fenerbahçe için zarardır.

Diego’nun oyuncu özellikleri Fenerbahçe için bir alternatifin daha sahada uygulanması anlamına gelmektedir.  Bu bir zenginliktir.

Fenerbahçe gibi bir takım için üç savunma özellikle orta alan kurgusu bir zaaftır. Çünkü kanat organizasyonlarına önlem alıp karşı atağa iyi çıkan takımlar her zaman Fenerbahçe’ye karşı skor bulabilirler.

Diego’lu 4-2-3-1 sistemde, kanatlarda; Alper’in solda oynaması, Emenike ile Kuyt’ın değişmeli sağ kanatta oynaması, Sow’un santrafor oynaması taktiksel açıdan ciddi bir zenginliktir. Aynı zamanda kulübeyi de zengin kılar.

Bu sistem ise dinamiktir.

Topun sürekli Fenerbahçe’de kalması, oyun inisiyatifinin elinde olması anlamına gelir. Bu avantaj değişkenliklerin kullanılmasını sağlar.

Futbol da artık set oyunlarının geçerli olduğu bir oyun haline gelmiştir. Rakibe ve oyuncu kalitelerine göre ana bütünlüğe zarar vermeden yapılması gereken değişkenliklerleelinizdeki bütünlüğü zengin kılacak farklılıkları oyuna katmak, bir teknik adamın maç içerisindeki değişkenliklere karşı elinizi güçlü kılacak avantajlardır.

Bunları görmezden gelmek veya farklı disiplin anlayışı ile olaya bakmak, teknik adama ve takıma zarar vermekten başka bir şeye yaramaz.

Fenerbahçe ligin en iyi kadrosuna sahiptir.

Mühim olan onu avantaja çevirebilecek bakış açısına sahip olmaktır.

Bir Alex sendromuna daha gerek olmadığı kanısındayım.