Başımıza gelenler ya ‘üst akıl’ işi ya da boyun eğmek zorunda olduğumuz ‘ilahi takdir.’ Yani bizim hiç kabahatimiz, eksiğimiz, kusurumuz yok.
İktidar bileşenleri, bunu dedirtmek için harcadığı çabayı koronaya karşı savaşta harcasa -belki bir Güney Kore kadar değil ama- ciddi mesafe kaydederdi.
Medya mensupları olarak, depremlerde jeofizik alimi... Savaşlarda kurmay subay/stratejist... Sonu gelmeyen, yasaları delik deşik eden hak ihlalleri karşısında hukukçu... Ve daha birçok şey olduk ya!

Şimdi de hepimiz Corona uzmanıyız.

Bunu, bir eleştiri olarak almayın. Yapmamız gereken bu. Yazıya konu olmasının nedeni ise Erdoğan’ın ve bakanlarının, bizlerin bile ezbere sayabileceği önlemlerden öte cümle kuramamaları.

Ellerinizi yıkayın. Olur!

Dışarı çıkmayın. Peki!

Dikkatli olun. Başüstüne!

Bu mudur?

Evet, bu... Bir de özellikle başta Rifat Hisarcıklıoğlu olmak üzere iş dünyasının yarasına pansuman niyetine harcanacak paralar...
Aman eksik kalmasın; elbette SABIR VE DUA!!!

★ ★ ★

Küresel salgını bile ‘üst akla’ ya da ‘Allah’ın takdirine’ bağlayıp... Üstüne bir de gerçek tabloyu da mümkün mertebe gizleyerek ‘acayip önlem aldık da o yüzden bizde yok’ masalının sonuna geldik, malum.

Hem de nasıl!

Öyle ya! Masalın sonunda kırmızı şapkalı kızın babaannesini yiyen, umreciler, yani iktidarın en hassas kitlesi çıkmadı mı!?

Bizzat Erdoğan’ın memleketi Rize’de insanlar, “Umreciler karantinada değil, virüsleriyle ortalıkta dolaşıyorlar” diye isyan etmedi mi!?

Bin yıl düşünseniz aklınıza gelmeyecek olana tanıklık edip, umreciler ile polisin çatışmasını görmedik mi!?

“Yok canım, daha neler” deyip, sonunda camileri kapatmak zorunda kalmadılar mı!?

Dahası, -Medya Mahallesi programında Şeyda Taluk anlattı- “Ocak ayında, Bilim Kurulu üyeleri ve iddiaya göre ayrıca Sağlık Bakanı Koca’nın Umre’ye gidişlerin durdurulması” önerisinin kabul edilmediği ortaya çıkmadı mı!?

★ ★ ★

İktidar, ‘fıtratı gereği’ akılla/bilimle yol almadığı için oldu bunlar. Bugüne kadar akılla/bilimle ‘işi olmayanlar’ da durum ciddileşip hayat memat meselesi haline gelince uyanmaya başladı.

Doğaldır... İktidar da, hükmü kalmayan eski masalların yerine şimdi yeni masallar yazmaya çalışıyor. Saray uzmanları, kolları sıvamış ‘ALGI SENARYOLARI’ üzerine kafa yoruyor.

Erdoğan’a yeni roller biçiliyor.

Unutulacak gibi değil, Erdoğan ilk vakalar ortaya çıkınca ortadan kayboldu. Bir hafta boyunca görünmedi. Sonra da, tam anlamıyla izole ve dezenfekte edildiği anlaşılan Saray yerine, Çankaya Köşkü’nde karşımıza çıktı.

Bu ‘yok oluşu’ KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, “Erdoğan ile negatif bir durumu yan yana getirmeme stratejisi” diye yorumladı. Belki gerçekten de Saray uzmanları böyle düşündü. Ancak bugüne kadar ‘tek yetkili tek sorumlu tek lider’ ünvanıyla servis edilince bu stratejinin foslayacağı belliydi. Nitekim fosladı.

Fosladığını da, algı operatörlerinin son masalıyla anladık.

Erdoğan ve eşi, sağlık çalışanları için başlatılan -ve doğrusunu isterseniz önlemlerin geç ve yetersiz olduğunu düşünenlerin isyanına evrilen- alkış eylemine katıldı.

Yüzlerindeki gülümseme, konuya tam hâkim olamadıklarını gösteriyordu gerçi.. Ancak, algı operatörlerinin ‘ortaya çıkın ve halkın önemsediği mesajlara katılın’ önerisini ciddiye aldıkları açıktı.

İlginç olan -ya da aslında hiç mi hiç ilginç ve ciddi bir yanı bulunmayan- mesele ise, yandaş kalemlerin taca çıkmasıydı. Topa en sert giren, eskinin Alaçatı yazarı Sabah’çı Haşmet Babaoğlu oldu. Alkış eylemini ‘pisliklerin karanlık operasyonu’ diye niteleyip saldırdı. Daha tweetinin hükmü geçmeden Erdoğan alkışa duruverdi.

Yıllardır gözlerim. Bu hep böyledir. Akıllarını iktidara teslim ettikleri için oradan doğrudan emir/talimat/yönerge gelmediği sürece bir türlü ‘işin nereye gittiğini’ anlamazlar. Açılım sürecinde ya da Gülen Cemaati ile aralar bozulduğunda mesela... İşaretleri, belirtileri bir türlü yorumlayamadıkları için, bizler ‘gelecek olanı’ anlattıkça saldırmışlardı. ‘Nifak’ falan lafları en çok o günlerde kullanılmıştı.

Şimdi biraz da eğlenerek izliyorum.

Yandaş kalemler... Reisçi sunucular/konuşucular.. Duruma göre rota değiştirip kıvırmak konusunda rakip tanımayan Saray eşrafına YİNE yetişemiyor.
★ ★ ★

Haftaya daha geniş yer vereceğim. Ama bu yazı muhalefete de iki çift laf etmeden bitmez.

Onların kriz yönetiminden anlayan uzmanları, stratejistleri falan yok mu acaba? En ufak bir yaratıcı aksiyon... Empatiyle siyaseti buluşturup insana dokunacak bir öykü... Bulunamıyor ya da yaratılamıyor mu?

İktidarı bizler yeterince eleştiriyoruz. Muhalefet bizim bir adım ötemize geçip, eleştiriyle yetinmeden bir şeyler yapamıyor mu!

Algıcılar onların sokağına uğramıyor mu yoksa!!!