Eleştiri yazılarında sosyal medya algoritmaları genellikle şeytanlaştırılıyor. Yanlış bilginin viralleşmesi, nefret söyleminin ve öfkenin güçlenmesi gibi taraflarını düşününce bu konuda tamamen de haksız sayılmayız. Buna karşılık hepimizin bildiği üzere öneri algoritmalarının epey faydası da var. En basit örnek; araç sürerken kullandığımız navigasyon uygulamaları ilk aklıma gelenlerden. Özellikle İstanbul gibi yerlerde trafik yoğunluğunun en az olduğu kestirmeleri bile sayelerinde biliyoruz. Uygulamaların, öncelikle ücretli yollara yönlendirme konusunda hile yaptıklarını düşünsem de, biraz uyanık davranarak bunları aşmak mümkün.


Tüm bunlarla birlikte, özellikle yılın son ayında başlayan yeni bir geleneğimiz var. O da Spotify’ın Wrapped adını verdiği yıllık kullanıcı istatistikleri. O yıl, Spotify’da en çok dinlediğimiz şarkılar, türler, albümler, sanatçılar, podcastler bir anda önümüze seriliyor. Kendimi hariç tutmadan söyleyeyim, buna bayılıyoruz. Çoğumuzun hemen paylaşıp üzerine yorumlar yapıyoruz. Kimimiz için rafine müzik zevkimizin bir ispatı, kimimiz için bu nasıl olur diye sorgulama sebebi oluyor. Oysa tamamıyla verilerimiz incelenerek yapılan diğer birçok şeyden nefret ediyoruz. Örneğin; Facebook, Youtube, Twitter algoritmaları konusunda pek çok şüphemiz var. Facebook (ve Instagram) algoritmaları özellikle şu aylarda başta ABD olmak üzere dünyanın hedefinde. Peki algoritmaların bu iki yüzüne karşı ikiyüzlü tavrımız tamamen normal mi, yoksa kendimizi korumak için bazı soruları sormamız gerekir mi? Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun sorusu bu.

SPOTIFY’IN KARANLIK YÜZÜ

Bir uygulamanın sadece dinlediğim şarkıları bilmesinin ve istatiki olarak anlamlı veriler hale getirmesinin bana ne zararı olabilir diye düşünebiliriz. Bu kolay çürütülebilir bir öngörü. Çünkü büyük verinin toplandığı her merkezi platforma nasıl bir güç sağladığımızı da nicedir biliyoruz. Spotify da onlardan biri. Spotify sadece bir müzik dinleme platformu değil* Aynı zamanda bir sosyal ağ, aynı zamanda bir veri pazarlamacısı, aynı zamanda bir reklam teknolojisi devi. Dahası öneri algoritmaları sayesinde müzik sektörünü şekillendirme gücüne sahip. Yeni grup ve şarkıcıları öneriler yoluyla keşfetmek, kuşkusuz biz dinleyiciler için harika bir şey. Ancak bunun nasıl yapıldığı bir soru? Sanatçı telifleri söz konusu olduğunda bambaşka tartışmalar var. Ayrıca, Spotify elindeki veriyle demografik gruplandırmalar yapıyor ve bunları pazarlama amaçlı satıyor. Hatta İngiltere Merkez Bankası’nın (Bank of England) bir araştırmasına göre, Spotify verileri kullanıcıların ruh halini tespit etmek için de müthiş bir kaynak.** Buradaki trendlere göre halkın ruh halini de anlayabilirsiniz. Üstelik şarkılardan fazlasına yani podcast dinleme verilerine bakarsak, daha fazlası bile ortaya çıkabilir. Özetle; gururla sergilediğimiz Spotify dinleme verilerimiz ve orada kullanılan algoritmalar dahi birilerine inanılmaz bir güç sağlıyor ve ardından karanlık gerçekler çıkabilir.

ALGORİTMALAR İÇİN YASAL BİR ÇÖZÜM

Eski Facebook çalışanı Frances Haugen’ın şirket içinden sızdırdığı belgelerin tasnifi ve tartışması aylardır sürüyor. Haugen’in ülkesi ABD’de, son olarak katıldığı kongre oturumu, algoritmaların geleceği hakkında da önemli bir öneriye sahne oldu.*** Bu öneri için ABD İletişim Ahlâkı Yasası’nın 230. Kısmını bilmemiz gerekiyor. Çünkü yasanın bu kısmı, günümüz internetinin ve sosyal medyanın mimarı sayılabilir. Platformlar, bu kısmın getirdiği istisna sayesinde tek tek bireylerin yazdıklarından sorumlu tutulmuyor. Örneğin; bu köşede yazdıklarımdan gazetem de sorumlu ama Twitter’da yazdıklarımdan Twitter tam olarak sorumlu değil. İşte ABD’de yasama gücü uzun zamandır, bu istisnaya sınırlamalar getirmenin yolunu arıyor. Son tartışılan yasa tasarılarından biri de şu: Eğer kullanıcı içeriği algoritmik önceliklendirme kullanılarak öne çıkarılıyorsa, bu içeriğin yasal sorumluluğu sadece kullanıcıda değil, platformlarda da olmalıdır. Bu bence algoritmaların geleceğiyle ilgili -elbette riskleri de olan- sihirli bir öneri. Çünkü platformlara nicedir kaçındıkları ya da tam olarak beceremedikleri “moderasyon” sorumluluğunu dayatıyor. Öyle ya, içeriğin moderasyonunu beceremiyorsan, yanlış bilgi ya da nefret söylemi bu şekilde viralleşebiliyorsa, o halde etkileşimi artırmak için algoritmik akış da kullanmayacaksın. Kullanıyorsan da bunun yasal sorumluluğunu alacaksın. Bu özellikle ABD haricindeki ülkeler için önemli. Çünkü (bu köşede de sıkça yazdık) özellikle gözden uzak olan üçüncü dünya ülkelerinde, Afrika’da, Ortadoğu’da Facebook’un moderasyon sorumluluğunu iyice ihmal ettiğiyle ilgili pek çok veri var. Özellikle o ülkelerde bu istisnanın (riskleriyle birlikte) önemli sonuçları olabilir ve tartışılmalıdır.

Görüldüğü üzere, algoritma konusu yekpâre değil. Tartışmalı, zararlı ve faydalı tarafları var. Demokrasileri ve insanlığı korumak için tümünü bir arada kavrayıp ele almamız gerekiyor.

*https://www.vox.com/culture/22814121/spotify-wrapped-2021-algorithm-data-privacy
** https://www.theguardian.com/business/2018/apr/30/music-downloads-can-gauge-consumer-vibe-bank-of-england
***https://www.wired.com/story/congress-takes-aim-at-algorithms-section-230-reform/