Ali Babacan, tarikat ve cemaatleri savunduğu açıklamalarını sürdürüyor: "Cemaatler ve tarikatlar, bu toprakların yüzlerce yıllık bir geleneği. Yasakçı bir zihniyetle yüz yılların geleneğini yok edemezsiniz."

Ali Babacan, tarikat ve cemaatleri savunmaya devam etti

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, cemaat yurdunda gördüğü baskıları, gelecek kaygısını anlatan ve yaşamına son veren Enes Kara'nın ardından başlayan tartışmalar hakkında bir kez daha konuştu. "Cemaatler ve tarikatlar, bu toprakların yüzlerce yıllık bir geleneği" ifadelerini kullanan Babacan, cemaat ve tarikatları savunduğu açıklamalarını yineledi.

"Yasaklamakla hiçbir şeyi çözemiyorsunuz" diyen Babacan, şöyle devam etti: "Yasakladığınızda kayıt dışına çıkıyorlar, daha gizli saklı oluyor her şey. Biz her zaman özgürlüklerden ve şeffaflıktan yanayız. Devletin denetim fonksiyonunun adil bir şekilde sürekli devrede olması gerektiğini düşünüyoruz. Yasakçı bir zihniyetle yüz yılların geleneğini yok edemezsiniz. Bir araya gelip ibadet yapacaklarsa ya da bir şeyler yapmak istiyorlarsa bunu gizli saklı yapmaya başlarlar."

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, KRT TV’de Savaş Kerimoğlu’nun sunduğu Günaydın Türkiye programında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Gazete Duvar'ın aktardığına göre, Elazığ’da tıp öğrencisi Enes Kara’nın intiharının ardından başlayan yurt tartışmasına dair de değerlendirmelerde bulunan Babacan, “Karşılaştığım yüzlerce öğrenci ‘Üniversiteyi kazandım ama yurt çıkmadı. Ailem özel yurtta veya daire tutarak beni okutacak maddi imkana sahip değil. Kaydımı yaptırmıyorum’ dedi. Devletin işini yapması, uygun fiyatlı ve kaliteli yurt imkanını öğrencilere sunması lazım. Kim istiyorsa devlet yurdunda yerini bulmalı. Bu, devletin görevi. O zaman niye açtınız bu kadar üniversiteyi? Öğrencilerin yatacak yeri yoksa niye üniversite açmakla övünüyorsunuz?” diye konuştu.

PARLAMENTER SİSTEM VE İTTİFAK MESAJI

Parlamenter sistem üzerinde detaylı mutabakatın şimdiden sağlanması halinde seçimden sonra altı ay içerisinde parlamenter sisteme geçilebileceğini belirten Babacan, “İlk hedef; parlamenter sistemle ilgili ortak metnin imzalanıp, altı parti tarafından ortak bir hedef olarak belirlenmesi. Ondan sonra geçiş sürecinin yol haritasının çalışılması gerekecek. Biz arzu ediyoruz ki geçiş sürecinde de tam mutabakat sağlayalım. Eğer geçiş sürecinde tam bir mutabakat sağlarsak, o zaman bizim ittifakta yer alıp almamamızla ilgili kararımız kolaylaşır. Şu an bir adım geride duruyoruz. İzliyoruz, katkı veriyoruz” dedi.

'ÖZGÜRLÜK ALANINDAN SAPMAMAMIZ GEREKİYOR'

Babacan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

"İnanç özgürlüğü, ibadet özgürlüğü, inandığı gibi yaşama özgürlüğü ve inandığı çerçevede örgütlenme özgürlüğü temel insan hakkıdır. Bu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de olan temel bir konu. Özgürlük alanından sapmamamız gerekiyor. Bunun yanında devletin, tüm sivil toplum kuruluşlarına mutlaka iyi bir denetim uygulaması gerekiyor.

Özellikle kamuda işe alımda, kamuda yükselmede, üst düzey görevlendirmelerde ‘Mensubiyetim olursa bana avantaj sağlar, mülakatı kolay geçerim, yöneticilik pozisyonu açıldığında abilerim ablalarım bana destek verir’ diye düşünülüyor. İşte bu yanlış. Siz devlette liyakati temel bir kural haline getirin, hak eden devlette işe girsin, ehliyet ve liyakati devlet yönetimine derç edin; o zaman insanların sırf bu sebeple mensubiyet arayışı kalmaz.

'YASAKLADIĞINIZDA HER ŞEY DAHA GİZLİ SAKLI OLUR'

Cemaatler ve tarikatlar, bu toprakların yüzlerce yıllık bir geleneği. Yasaklamakla hiçbir şeyi çözemiyorsunuz. Yasakladığınızda kayıt dışına çıkıyorlar, daha gizli saklı oluyor her şey. Biz her zaman özgürlüklerden ve şeffaflıktan yanayız. Devletin denetim fonksiyonunun adil bir şekilde sürekli devrede olması gerektiğini düşünüyoruz. Yasakçı bir zihniyetle yüz yılların geleneğini yok edemezsiniz. Bir araya gelip ibadet yapacaklarsa ya da bir şeyler yapmak istiyorlarsa bunu gizli saklı yapmaya başlarlar.

Devletin bu yapılarla herhangi bir özel ilişkiye asla girmemesi lazım. Devlete nüfuz etmek, devleti yönetmeye çalışmak, devlet yönetiminde etkili olmak, devlet gücünden hisse almak gibi işlere girdiği zaman devletin ‘Orada dur’ demesi lazım. Siz ehliyeti, liyakati, adaleti, fırsat eşitliğini getirin; cemaatler zaten kendi alanlarında kalacaktır. Devlet tarafındaki yanlışlıklar, cemaatler tarafındaki yanlışlıkları bir bakıma besliyor."