Ali Koç henüz 15 yaşındaydı. On gün önce Silivri’de çalıştığı inşaatın altıncı katından düşerek bir iş cinayetinde hayatını kaybetti. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre son 20 yılda en az 811 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi.

Ali’nin yaşamını kaybetmesinden birkaç gün sonra sözleşmeli öğretmen atama töreninde hakkını arayan öğretmenlerin çapulcu ilan edildiği dakikalarda mesleki eğitim merkezlerindeki öğrenci sayısının 700 bini aştığı, hedefin ise yılsonuna kadar 1 milyon olduğu müjde olarak açıklandı. Bu bir müjde ise bu artışı müjde olarak ilan eden milletvekillerinin, bakanların, bürokratların, patronların çocukları neden MESEM’lerde değil o halde? Yoksulsan, emekçi bir ailenin çocuğuysan devlet eliyle çocuk işçi haline getirilmek bu topraklarda sana lütfedilmiş bir iyilik.

Mesleki eğitim merkezleri çocukların haftada 4 gün çalıştırıldığı “ücretleri” kamu kaynakları tarafından karşılandığı için bedava işgücü haline getirildiği fiilen okullardan, örgün eğitimden koparıldığı, devlet eliyle “çocuk işçi” haline getirildiği yerler.

***

Örgün eğitim dışına çıkan öğrenci sayısı her geçen gün çığ gibi büyüyor. Mesleki eğitim merkezlerindeki öğrenci sayısı da dahil edildiğinde üç milyona yakın çocuk örgün eğitim dışında. Yoksulluğun, zamların artışı ile birlikte çocuklar akın akın okulları terk ediyor. Eğitimdeki eşitsizliğin geldiği devasa boyutun ötesinde günleri yaşıyoruz artık. Yoksulların, emekçilerin, halkın çocuklarının eğitim hakkı ellerinden alınıyor.

MESEM’lerle ilgili müjdenin açıklandığı gün içerisinde Türkiye Ulusal Ajansı tarafından 2022 Erasmus projeleri kapsamında TÜGVA ve TÜRGEV’e milyonlarca liralık hibe açıklandı. Yalnızca 2020-2021 yıllarında TÜRGEV’e aktarılan hibe 272 bin 487 avro.

Kamusal eğitime, okullara ayrılmayan halka, bize ait kaynaklar, yok denilen bütçeler söz konusu olan sermayenin, cemaatlerin, tarikatların bekası olduğunda sınırsızca feda ediliyor.

***

SOL Parti 10 Eylül’de ülkenin her yerinde halkın çocuklarının eğitim hakkı için sokağa çıkıyor.

Okullarda piyasalaştırma ve dinselleştirmenin birbirinden ayrılamaz bir şekilde iç içe geçtiği çocukların yaşamlarını kararttığı, hayatlarını ellerinden aldığı 20 yıllık karanlıktan çıkışı birlikte örgütlemenin çağrısını yapıyor.

Eğitimin parasız ve herkes için eşit olması mümkün. Özel okulların, tarikat yurtlarının kamulaştırılması, halka ait olanın halka geri verilmesi mümkün. Her öğrenciye ücretsiz yurt, barınma hakkı sağlanması mümkün. Tüm eğitim emekçileri için güvenceli iş, insanca yaşanabilecek bir ücret mümkün. Zorunlu din derslerinin kaldırılması, okullarda, üniversitelerde protokol, işbirliği adı altında cemaat, tarikat kuşatmasına son vermek mümkün.

Alileri yaşatacak olan mümkünü gerçek kılacak olan, gerçeğin içinde filizlenen o mümkün olanı örgütleyecek hikâye anlatıcılarıdır.

Aliler için, “Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında bir teneffüs daha yaşasaydı, tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür, devlet dersinde öldürülmüştür” dizelerinin yazılmadığı bir memleket için ayağa kalkmanın zamanıdır.