Gezi Direnişi sırasında öldürülen Ali İsmail Korkmaz için şarkı yapan 14 müzisyenden biri olan Seyfi Yerlikaya, “Ali İsmail ve dallarından koparılan diğer çocuklarımız hepimizin yüreğinde kanayan açık bir yaradır” diyor.

Ali İsmail’ler bizim kanayan yaramız

IŞIL ÇALIŞKAN

Müzik sektöründe halk müziği ve özgün müzik alanında kendine kayda değer bir yer edinen Seyfi Yerlikaya iki parçayla birden müzikseverlerle buluştu. Ozan Emekçi’nin 77 dörtlüğü bulunan şiir destanı Feryadı İsyanım’dan 5 kıtasını besteleyen Yerlikaya, şarkısını Feryadı İsyanım / MİHMAN olarak yayımladı. Yerlikaya ayrıca Eskişehir’de Gezi Direnişi sırasında polis ve sivil kişilerce darp edilerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz için bir araya gelen Cahit Berkay, Hüseyin Turan, Mazlum Çimen’in de bulunduğu müzisyenlerin arasında yer alıyor. Yerlikaya ile müzik serüvenini konuştuk.

İLK OLARAK MAZLUM ÇİMEN’E DİNLETTİM

Ozan Emekçi’nin şiir destanı “Feryadı İsyanım”ı besteleme fikri nasıl doğdu?

Feryadı İsyanım şiir destanı Ozan Emekçi’nin "Varımı yoğumu döktüğüm" dediği muazzam bir eseri. Kendi röportajından dinlemiştim, Mehmet Bayrak ile birlikte 72 dörtlük olarak düşünülmüş. 72 milletin her biri için bir dörtlük. Fakat destan kendini aşıp ilk basımında 77 dörtlük olmuş. Bu muazzam eseri ilk olarak Mazlum Çimen besteledi. Çok sevilen bir eser oldu. Konserlerimde ben de söylemeye başlamıştım. Şiirin tamamını okumaya başlayınca çok etkilendim ve diğer dörtlüklerinden seçip 5 kıta olarak bestelemeye karar verdim. İlk olarak Mazlum abiye dinlettim demosunu. Çok beğendi. Ben de cesaretlendim. Ozan Emekçi’ye durumu anlattım. Rızasını alınca da aranjörüm Engin Yıldız’la beraber tamamladık eseri. Feryadı İsyanım / MİHMAN olarak yayımladım parçayı.

Feryadı İsyanım’ın sizin için nasıl bir anlamı var?

Çok derin bir anlamı var. Şiiri her okuduğumda tertemiz duygularla sahici bir aşkın hissiyatıyla zaman içinde yolculuğa çıkıyorum. Nil Nehri’nden piramitlere, Şeyh Bedrettin’den, Ahmed Arif’e, Yunus Emre’ye, Karacaoğlan’dan Pir Sultan’a, Diyarbakır Kalesi’nden Avşar ellerine, Leyla’dan Mecnun’a, Mem-ü Zin’den Ferhat’la Şirin’e, Nesimi’den Demirci Kawa’ya ve adını sayamadığım tarihe iz bırakmış kişilerle coğrafyalar üzerinde tarihi bir yolculuk yapıyorum.

Sizce her şiir şarkı olur mu?

Bundan çok emin değilim açıkçası. Ama bazı şiirler sadece şiir olarak kalmalı bence. Bu benim fikrim. Ama çok iyi bir beste yapılırsa o şiiri o haliyle de dinlerim. Sanırım kulağım buna hayır demez.

Ali İsmail Korkmaz’ın Gezi Direnişi’nde öldürülüşünün 8’inci yıldönümü için müzisyenlerle ortak bir şarkı yaptınız. Bu projede yer almak sizin için ne ifade ediyor?

Öncelikle şunu ifade edeyim. Yazılan şarkı bize ait değil. Değerli arkadaşımız Zehra Er ve Muzaffer Gezer’e ait. Ali İsmail’in anısına böyle bir çalışma yapılacağını ilettikleri zaman büyük bir memnuniyet ile katılacağımı söyledim. Ali İsmail ve dallarından koparılan diğer çocuklarımız hepimizin yüreğinde kanayan açık bir yaradır. Böyle anlamlı bir çalışmaya bir nebze katkım olabildiyse bundan onur duyarım.

Onu şarkılarda yaşatmak mıydı amaç?

Sadece şarkılarda değil, her anda yaşatabilmek onu, onları... Onun için kurulan bir vakıf var. Ali İsmail Korkmaz Vakfı. Çok güzel çalışmalar ve etkinlikler düzenliyorlar anısını yaşatmak için. Çok değerli ve anlamlı çalışmalar yapılıyor. Bu da o çalışmalardan biri. Ve bir şarkısı var artık.

Seyhan Müzik cephesinde işler nasıl gidiyor? Pandeminin üretimlere etkisiyle ilgili somut bir gerçeklik ortaya koymanız mümkün olur mu?

Tatsız desem yeridir. Zaten müzik şekil değiştirip dijital ortama kayınca albüm yapma fikri neredeyse tamamen ortadan kalktı. Sadece arşiv niteliği taşıyan yapımlara plak üretiyoruz. Dijital mecrada daha çok tek şarkılık single albümler yayınlanıyor. Bambaşka bir hal aldı sektör. Daha önceki gibi kaset - CD şeklinde yapılan albümlerde ki heyecan ve ruh kayboldu gibi. Pandeminin etkisi ile de müzisyenler ve sanatçılar daha çok geçim derdine düştüler doğal olarak. Bir anda her şey yasaklanınca ciddi bir belirsizlik ve gelecek kaygısı oluştu. Bu da doğal
olarak üretime yansıdı. Sanatçılar üretmekten vazgeçer
hale geldiler çünkü daha öncelikli konular ile ilgilenmek zorunda idiler haklı olarak.
En büyük sorun tabi ki ekonomik. Bunun ciddi olumsuz
bir yansıması oldu.

DIŞ KAPININ MANDALI MUAMELESİ GÖRDÜK

Son olarak bir müzisyen olarak pandemideki iktidarın refleksleri size neler hissettirdi?

Hiç iyi hissetmedik. Tabiri caiz ise dış kapının dış mandalı muamelesi gördük. Çok müzisyen arkadaşımız intihar etti. Çok acı bir durum. Avrupa ülkeleri kültür ve sanat anlamında ciddi destekler verdiler sanatçılarına. Biz de tam tersi. Sesimizi duymadılar, duymak istemediler. Meslek birliklerinin baskısı ile bin TL ödeme yaptılar, onu da herkese değil tabi. Son ay da 3 bin TL yaptılar. Biraz sus payı idi bu. Bilim ve sanat toplumları geleceğe taşıyan kanatlardır. Ülkemizde maalesef bunlara değer verilmiyor. Müzik emekçileri çok zor zamanlar yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Hala saat gece 12 kısıtlaması var. İnsanlar umudunu yitirdi, sanata, müziğe küstü. Bunun psikolojik etkisi de çok büyük. Heyecanını kaybetti insanlar. Oysa sanat heyecandır, duygudur, hissiyattır…