Sekiz kardeşimizi arkamızda bıraktığımız Gezi Direnişi’nin üzerinden yedi yıl geçti.

Ömrümüzün en güzel, ömrümüzün en ağır günleriydi.

Her birinin acısı şuramızda.

Anıları sonsuza kadar aramızda.

Adları hep aklımızda.

10 Temmuz, Ali İsmail Korkmaz’ı kaybettiğimiz gün. İzin verirseniz her sene bu vakitler yaptığım gibi bugün de Ali İsmail’imizi anacağım. Fenerbahçe armasını öperken çekilmiş o fotoğrafı kendimce anlatacağım.

Biz Ali İsmail Korkmaz’ı çok bekledik. Uyansın diye, kalksın diye, aramıza dönsün diye çok bekledik. Alçakça kıstırıldığı pusudan yatağa düştüğü Haziran başından, kaybettiğimiz güne kadar bekledik. Esasında biz onu beklerken tanıdık. Düşlerini o uyurken öğrendik. Ne güzel bir çocuk olduğunu o uyurken dinledik. Yüzünü o uyurken ezberledik.

O uzun iki ay boyunca nereye baksak onu gördük. Korkunç haberi aldığımızda Ali İsmail çoktan; ayrı ana, ayrı babadan olma öz kardeşimiz olmuştu.

Sonra bir gün, üzerindeki Fenerbahçe formasının armasını öperken bir fotoğrafı düştü önümüze. Gülerken, sevdalı sevdalı, nasıl coşkulu.

O fotoğraf Ali İsmail’in Fenerbahçe sevdasını resmetmesi dışında başka yerlere götürür beni. Benim ayrı ana, ayrı babadan ama bir öz kardeşim daha var. Oğlum “Dayı” der. Ben oğlanı elbette Fenerbahçeli doğurdum. Zaman içinde bütün gerekenleri de yaptım. Doğar doğmaz çubukluyu giydirmekten, maç izletmeye, marş söyletmeye kadar. Sonra bir gün dayısı olacak insan bir Beşiktaş formasıyla geldi. Bana “Karışma” dedi. Karışmadım. Çekinirim kendisinden. Formayı giydirdi. “Bak” dedi, “Bu seni Beşiktaşlı yapmaz, ama bu formadaki armayı öpersen işte onun geri dönüşü yok, kararını ona göre ver.”

Dayı Bey, oğlanı Beşiktaşlı yapmak için mit icat etti, oğlan o mite inandı, arma öpüldü, o an fotoğraflarla filan belgelendi, öpüş o öpüş. Bir daha tartışmadı/tartıştırmadı Beşiktaşlılığını. Aradan yıllar geçti bir gün o fotoğrafı gösterdim. “İşte” dedim “Sen, o gün dayın yüzünden Beşiktaşlı oldun.” Şöyle bir baktı bana “Yüzünden değil, sayesinde” dedi.

Sevgili Ali İsmail,

Bizi birbirimize tuttuğumuz takımlar bağlamıyor elbet ama ben armayı öptüğün o fotoğraf yüzünden seni daha iyi anlıyorum. O fotoğraf yüzünden gençliğini, sevdanı, coşkunu daha iyi görebiliyorum. O fotoğraf yüzünden bir şeyleri kuvvetle sevmenin ne demek olduğunu hatırlıyorum. Yüzünden değil tabii Ali İsmail, sayesinde.

Senin ve Gezi Direnişi’nde kaybettiğimiz bütün kardeşlerimizin gencecik ömürlerinin unutulmaz hatıraları önünde sevgiyle eğiliyorum. Rahat uyuyun kardeşim.