Memleketin konserler ile ilişkisi biraz inişli çıkışlıdır. 1990’lı yıllarda kariyerinin zirvesindeki isimlerden birkaçını stadyumda izleyebildik. Sonraları izlediğimiz pek çok topluluk kariyerinin zirvesinden çok uzaktaydı. Arada kimi müthiş gruplar en harika anlarında denk geliyor ama...

Alkışlar Salon’a

Memleketimizin diğer şehirlerinde yaşayan müzik severleri kırmak istemem ama özellikle Türkiye ve memleketin canlı müzik sektörü İstanbul’da ve hatta İstanbul’un da göbeğinde atmıştır. Bazı bazı metal grupları Bursa, Eskişehir, İzmir ve Ankara’da sahne almıştır ama bu gruplar da öyle kariyerinin zirvesinde olan gruplar değildi. İstanbul’da Beyoğlu çevresinde gelişti konserler genellikle. Bir dönem Yeni Melek vardı. Testament, Greg Dulli ve Mark Lanegan’dan oluşan The Gutter Twins’i de Skid Row’un solisti Sebastian Bach’ı da The Alan Parsons Project’i orada izlemiştik. Bazı büyük konserler Maslak’ta yapılırdı. Parkorman’da az coşmadık. O zamandan bu zamana kadar kariyerinin zirvesindeyken bizim sahnelere gelen grup sayısı azdır. Hiç olmadı demiyorum ama özellikle metal gruplarının pek çoğunu kariyeri düşüşe geçtikten sonra memlekette ağırlamıştık. Mesela Aerosmith son son iyi işini Get A Grip albümüyle 1993’te başarmıştı. Sonraları iyi birkaç single yaptıysa da genelde cepten yedi. Grubun İstanbul’a getirilebildiği yılsa 2014’tü.

Konserden bir gün önce Soma maden faciası yaşanmıştı ve grup İstanbul’a geldiği halde konser ulusal yas sebebiyle gerçekleştirilmemişti. Davulcuları Joey Kramer Hard Rock Cafe’de hayranlarıyla buluştu, gitarist Joe Perry boş boş dolaştı, Steven Tyler Karaköy’de baklava yedi ve bilmeden bir markanın reklam yüzü olup Türkiye’den ayrıldı. Koca bir baklavayı bütün halinde yutmaya çalışırken bunları düşünmediğine eminim.

1990’larda kariyerinin zirvesinde birkaç çok önemli isim Ahmet San sayesinde İstanbul’a geldi. Michael Jackson, Metalica ve bu çaptaki birçok isim… Dile kolay. Hakikaten daha öncesinde bırakın stadyum konserini büyük çapta konser gerçekleştirilmemiş Türkiye için çok büyük olaydı. Ahmet San anlatılanlara göre yurtdışında konser promoterlarının katıldığı fuarlara elinde nakit parayla gidip teklif edeceği konserlerin yarı parasını nakit olarak promoter önüne koyarmış. Nakti gören promoterlar da anında imzayı atarmış. Güven kredisi sağlam, stabil ülke ve şehirler için böyle uygulamalar tabii ki geçerli değil.

Son yıllarda Salon İKSV, Bengi Ünsal döneminde müthiş bir konser taktiği geliştirmişti. Kariyeri büyümeye başlamış ve ismi/grubu patlatan albümünü yayınlayarak gözleri ilgi odağı olan gruplarla uğraşmıyordu çünkü konser bütçesi, Salon’un bilet kapasitesi durumu maddi açıdan gereksiz zorlayacaktı. Böyle durumlarda mekân tıklım tıklım dolsa bile konser zarar edecekti. Bunun yerine Bengi Ünsal müthiş bir müzik kaşifi ve öngörüsü yüksek bir müzik insanı olduğundan, palazlanan grupları onları yükselten albümlerini yayımlamadan önce keşfedip Salon’a getiriyordu. Uzun süre bu mekânın sıkı bir politikası olmuştu. Biz de birçok böyle grup izleyerek sonradan “E ama biz onları kaç yıl önce izledik hem de Salon’a gelmişlerdi” dedik. Salon’a gelen iyiydi ve ileride patlayacak isimlerdi. Bu hem dürüst hem de sıkı bir kulaktan kulağa yayılma yaratan politikaydı. Bengi Ünsal’ı İngiltere’ye Southbank Centre’a transfer ettikten sonra yerine Deniz Kuzuoğlu ve Egemen Eti, Salon’da yönetimi devraldı. Kuzuoğlu ve Eti’den kuşkumuz yoktu fakat neticede bir atak bekliyordu herkes. Onlar üstlerindeki baskıyı gole çevirip King Gizzard & the Lizard Wizard’ı getirerek mucize gerçekleştirdiler. Grup müzik dünyasının son birkaç yıldır en çok konuşulan olayı. Bir yılda birden fazla albüm yayımlamaları ve bu albümlerin hakikaten hepsinin gerçekten iyi olması gruba saygıyı çok hızla artırdı. Salon İKSV’nin bu grubu getirmesi, biletlerin anında tükenmesi filan gerçekten hayal gibi. Önce 14-15 Mart tarihleri (dün ve bugün) açıklandı. Biletler ses hızını geçercesine tükendi. Sonra 13 Mart Salon için yeni tarih açıklandı. Onun da biletleri tükendi ve son olarak müziksever kitleyi bu 3 gün kesmeyince yeni tarih açıklandı: 5 Ağustos, Gezgin Salon kapsamında Küçükçiftlik Park. Salon için değil memleket için hayal gibi bir durum bu. Çünkü son yıllarda sınırlarımız dışındaki müzik sektöründe kredimiz gayet kötü vaziyette. Bu konserin olması gelecek için umuttur. Deniz Kuzuoğlu ve Egemen Eti’yi zamanında tebrik etmiştik ama bir daha etmekte hiç sakınca yok. Bu arada King Gizzard & the Lizard Wizard’ı biletleri tükendiği için izleyemediyseniz üzülmeyin. Avustralyalı ekip yukarıda belirttiğim gibi Gezgin Salon kapsamında 5 Ağustos’ta Küçükçiftlik Park’ta tekrar sahne alacak. Onun da biletlerini kaçırmazsınız artık.